Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
blank
İsmail Şefik AYDIN

PKK’YI NASIL BİTİRİRİZ? (1)

Hemen şunu ifade edelim ki, PKK ancak Türkiye, İran, Irak ve Suriye’nin kuracağı Batı Asya ittifakı ile bitirilir. Türkiye büyük bir inatla, Batı ittifakı içinde kalmayı sürdürdükçe, PKK’yı bitirmek mümkün değildir. Çünkü PKK bir Batı projesidir!
Batı Emperyalizminin, yaşadığımız coğrafyayı istikrarsızlaştırarak kendi kontrolünde tutmak ve İsrail’in güvenliğini sağlamak amacıyla sahneye koyduğu senaryolardan sadece birisi olan ‘Büyük Kürdistan’, Bölge Devletlerinin ortak meselesidir! O nedenle, bu devletler birlik olmak zorundadırlar! Atatürk, bunun önemini daha 1920’lerde görmüş ve bu sütunlarda birkaç kez hatırlattığımız şu uyarıyı yapmıştı: “İmparatorluğun enkazı üzerinde kurulmuş bulunan bağımsız devletlerin kaderleri her bakımdan aynıdır. Buralarda yaşayan, başka ırklara mensup olan milletlerin bile mizaçları, yaşayış tarzları, âdetleri, itiyatları yekdiğerinden hemen hemen farksızdır; dilleri de birbirine karışmıştır. Coğrafî, siyasî, iktisadî sebeplerle beraber mevcudiyetlerini her türlü tecavüzlere karşı koruma ihtiyacı kendilerinin ittifak, hattâ ittihat (birlik) hâlinde yaşamalarını âmirdir. Bu, umumî dünya sulhu için de lüzumludur ve üzerinde soğukkanlılık, şuur ve samimiyetle çalışılırsa pekâla mümkündür de. Binaenaleyh, bu milletler, düşürüldükleri gaflet çukurundan bir an evvel kurtulmaya çalışmalı, aralarında mevcut olup, bazı emperyalist devletler tarafından mütemadiyen körüklenmekte bulunan arazî kavgaları ile diğer anlaşmazlıkları ortadan kaldırmalı, müsavi şartlarda -az zamanda konfederasyonlara doğru gidecek olan- kuvvetli- bir ‘Birlikler manzumesi’ kurmalı, bu gaye için diğer komşu milletlerle de anlaşmak çarelerini aramalıydılar. Ancak bu yoldan, hep beraber, güvenlik ve huzur içinde yaşamalarını sağlayabilirlerdi” (Hasan Rıza Soyak, “Atatürk’ten Hatıralar”, s. 500).
Nitekim, Atatürk 8 Temmuz 1937’de, o günün bağımsız Müslüman Devletleri olan İran, Irak ve Afganistan’ın katılımıyla Sadabat Paktı’nı kuracaktır! Ne yazık ki, o büyük insanın ölümünden sonra, Türkiye, Batı Emperyalizminin vesayetine sokulmuştur! O tarihten bu yana yaşadıklarımızdan ders alarak, Türkiye bugün, yeniden, Sadabat Paktı’na benzer bir yapılanmayı gerçekleştirmek zorundadır. Bunun ilk adımı olarak da, geçmişe sünger çekilerek, Suriye ile derhâl el sıkışılmalıdır. İki devlet el sıkışmadan, Amerika’ya “Defol” diyemeyiz!
Tabiî bunu gerçekten istiyorsak!
Evet, PKK’nın yok edilmesinin ilk şartı Bölge Devletlerinin işbirliği yapmalarıdır. Fakat, en az bunun kadar önemli bir diğer mesele de, yurt içinde ve yurt dışında, bu dış kaynaklı terör sorununu ‘Kürt Sorunu’ olarak görenlerle mücadele etmek ve gerçeğin ne olduğunu, başta Türk Gençliği olmak üzere milletimize anlatmaktır. Çünkü karşımızda, terör sorununu, ‘Kürt Sorunu’ olarak gören ciddîye alınacak bir kesim var! Daha da vahimi; bu zihniyette olanların, devlet katındaki etkinliğidir! Eski MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş, bu zihniyette olanların çok çarpıcı bir örnektir. Bu zat, 30 Kasım 2010 tarihli Teke Tek programında, ‘Kürt Sorununun Çözümü’ hakkında, ülkenin bölünmesi anlamına gelen şu vahim tavsiyelerde bulunmuştu:
1.Terör ve Kürt sorununun çözümü için Anayasa ve kanunlarda ne kadar Türk kelimesi geçiyorsa hepsi çıkarılacak! Devletin hukuku içinde hiçbir etnik kimliğe yer verilmeyecek!
2. Eğitim dili Türkçe ve Kürtçe olacak!
3. Anayasanın 66. maddesi değiştirilerek, Türk üst kimliği yerine vatandaşlık üst kimliği kabul edilecek!
4. Barış ortamının kurulabilmesi için, Türkler geçmişleriyle yüzleşip, özeleştiri yapacak!
5. Af kelimesi incitici olacağından, Kandil ve diğer yerlerden gelecek PKK’lılar için uygun bir dil bulunacak!
6. Seçimlerden sonra yapılacak yeni anayasa, insanı ve demokrasiyi esas alarak inşa edilecek!
7. 1982 Anayasasının Başlangıç bölümü tamamen çıkarılacak!
8. Bütün etnik gruplar eşitlik içinde, Anadolu Birliği, Mezopotamya Birliği veya Orta Doğu Birliği gibi ortak bir devlet çatısı altında toplanacak!
9. PKK’nın ilân ettiği eylemsizlik sürecinin devamı için güvence olarak bütün bunlara AKP seçim beyannamesinde yer verilecek ve bir anlamda yeni anayasa seçmenin oyuna sunulmuş olacak!
10. Bu düzenlemeleri kesinlikle kabul etmeyeceği bilinen büyük toplum kesimi, ‘Türkler’ ikna edilecek!
Görevi Devleti Korumak olan bir bürokrat bölünmeyi tavsiye ediyor!
Sıklıkla dile getirdiğimiz gibi, bizim temel meselemiz, Atatürk’ün ölümünden sonra Batı ittifakına katılmamızın etkisiyle, devletimizin yaşadığı millî refleks kaybı ve Millî Bürokrasimizin yıllar içinde millî vasıflarından uzaklaşmasıdır!
Benzer düşüncelerin, AKP iktidarının özellikle ikinci döneminden itibaren sıklıkla telâffuz edildiği görülecektir! Meselâ, Neşe Düzel’le yaptığı bir mülakâtta, Düzel’in, “Vatandaşlıkta Türklük kavramı kalkacak, öyle mi?” sorusuna AKP’li Ayşenur Bahçekapılı, “Tabiî; yoksa demokratikleşmeyi yapamazsınız!” demekteydi!
Anlaşılan o ki, Emperyalist ‘Dostlarımız’ bölgemizdeki hâkimiyetlerini perçinlemek için, bizi bir millet olmaktan çıkarıp, perakende topluluklar hâline getirmeyi kafalarına koymuşlar! Son on yıllarda yükselen Kürtçülük yandaşlığının, Millî Devlet yapımıza karşı yoğunlaşan saldırıların, ‘Cumhuriyetin kuruluş felsefesinin toplumsal barışı engellediği’ şeklindeki tezviratın ana sebebi budur!
Ne yazık ki, Amerika’nın taşeronu PKK’lı teröristlerin, ‘Demokrasi ve Özgürlük Savaşçıları’ olduklarına inanan gafillerin sayıları az değil! Fakat, yukarıda da belirttiğimiz gibi, gafletin bu kadar yaygınlaşmasının ve geniş bir kitlenin, bir ‘Kürt Sorunumuz’ olduğu zehabına kapılmalarının temel sebebi, tarihimizin iyi bilinmemesi ve gerçeklerin anlatılamamasından kaynaklanmaktadır! Bunun da temel sebebi, devletimizin kuruluş ilkelerinden giderek uzaklaşılmasıdır.
Kürt ayrımcılığı peşinde koşanların temel dayanaklarından biri Şeyh İdrisî Bitlisi’dir (1452-1520). Hâlbuki, Prof. Mehmet Bayrakdar’ın “Kürtler Türklerin Nesi Oluyor?” kitabında belirttiğine göre, Şeyh İdris-i Bitlisî, Türklerin ve Kürtlerin Oğuz soyundan olduğunu belirtmektedir!
Bir diğer önemli Kürt kaynağı olan Şerefhan Bitlisî’nin, 1597 yılında bitirdiği “Şerefname” isimli, Kürtlerin Tarihini anlatan eseri de, doğru okunduğunda aynı sonucu vermektedir. 1960’lı yıllarda, Kürtçülük düşüncelerine katkısı olur diye, Şerefname yeniden bastırılır fakat kitabı bastıranlar, Şerefname’deki Oğuz izini gördüklerinde kitabı tavsiye etmekten vazgeçerler!
Yazar A.Tayyar Önder, Şerefname’de Kürtlerin kökenine ilişkin olarak “İslâm’dan önce Kürtler Oğuz Hanlılar soyundan olup onlara tâbi idiler” tespitinin bulunduğunu belirtmektedir (Türkiye’nin Etnik Yapısı”,s. 185).
NOT: Kahraman Mehmetçik Afrin’e girdi. Dünya Afrin’de, Haydut Devletlerin ordularıyla Ordumuzun farkını gördü! Bu millet, Asil Millet olduğunu Afrin’de de ispatladı! Afrin’de, bayrağımızın yanında Suriye Devleti’nin bayrağının çekilmesinin daha doğru olacağı kanaatimizi belirtmek isteriz. Afrin’e Suriye bayrağını da dikmemiz Suriye’ye karşı güzel bir jest olmaz mıydı? Rusya ile ilişkimiz müttefikliğe doğru evrilirken, 2010’dan bu yana süren yanlış Suriye politikamızda ısrarın bu ilişkiyi gölgeleyeceği bilinmelidir.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

12345678