Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
blank
İsmail Şefik AYDIN

CHP NE YAPMALI?

16 Nisan Halk Oylamasındaki yüzde 49’luk HAYIR oyu  ‘CHP’nin başarısı’ gibi görüldü ve bu yüzde 49’un nasıl yekpare bir blok haline getirilebileceği tartışmaları başladı. Şunu hemen ifade edelim ki, bu yüzde 49 yekpare bir blok değildir. Bu bloğun içinde, kendileri ile hiçbir zaman ittifak yapılamayacak olan bir HDP’nin de bulunduğu unutulmamalıdır.

CHP milletvekili sayın Tuncay Özkan’ın, sonra da sayın Eren Erdem’in Silivri cezaevinde,  Selâhattin Demirtaş’ı ziyaretleri son derece ilginç bir gelişmedir. Acaba HDP ile bir  ittifak mı düşünülüyor? 1991 seçimlerinde, Erdal İnönü’nün başında bulunduğu SHP’nin, HEP’le yaptığı seçim işbirliği unutulmamalıdır. Bu işbirliğinin SHP’nin sonunu getirdiğini hatırlatalım!

CHP geçmişten ders almayacak mı? Türkiye Partisi olamamış; terör örgütünün sözcüsü durumundaki bir  HDP ile işbirliğinin, CHP’yi de SHP’nin akıbetine uğratacağını söylemek için uzman olmak gerekmez. SHP kadar ağır olmasa bile, benzer akıbeti AKP’nin de yaşadığını hatırlatırız. HDP ile yapılan Açılım Görüşmelerinin, verilen tavizlerin 7 Haziran seçimlerindeki sonuçlarını gören AKP’nin, derhâl bu süreci askıya alarak, bütün gücüyle terör örgütünün üstüne gitmeye başladıktan sonra, Kasım seçimlerindeki başarıyı elde ettiği unutulmamalıdır.

CHP tabanı müthiş bir algı yönetiminin etkisi altındadır.  Ülkemizin nasıl bir kaosa sürükleneceği hiç düşünülmeden, Anayasamızdaki Türk Vatandaşlığı yerine, ‘Türkiye Vatandaşlığının’ kabulü, Anadilde Eğitim ve Öğretim hakkının tanınması ve Yerel Yönetimlerin Özerk Yönetimler hâline getirilmesi’ gibi talepler, demokratik bir Türkiye’nin olmazsa olmazı zannedilerek, savunulmakta;   ülke genelinde yaratacağı tepki düşünülmeden, HDP ile işbirliği izlenimi uyandıran görüşmeler yapılmaktadır.

Ayrıca, bugüne kadar hep sağduyu örnekleri veren, sayın  Aytuğ Atıcı’nın da, “HDP ile ittifak zaman işi” mealindeki bir açıklamasını yadırgadığımızı belirtmeliyiz.

HDP ile tabiî ki, ittifak yapılabilir. Ancak bu partinin önce bölücü emellerinden vazgeçmesi ve bir Türkiye Partisi olduğuna milletimizi ikna etmesi gerekir. Hâlbuki, HDP’nin talepleri bellidir:

Şimdilik ÖZERKLİK; sonra da, Batı’nın işbirlikçisi bir Kürdistan!

Bu bir niyet okuma değil; gerçeğin ta kendisidir. Bu amaca sahip bir HDP ile işbirliği yapılması suretiyle iktidar olabileceklerini zannedenler çok vahim bir yanılgı içindedirler.  CHP bir an önce silkinip kendine gelmelidir.

Kürt Sorununun ve PKK Terörünün arkasındaki temel gücün, ‘müttefiklerimiz’ olan emperyalist devletler olduğunu hâlâ anlayamadık mı?

1990’lı yıllarda Küba Devlet Başkanı Kastro’ya PKK sorulduğunda, verdiği cevap mealen  şu olmuştu: “Onlar ancak emperyalistlerin bölgedeki çıkarlarının savunucusu olurlar!”

Bu sorunun çözülebilmesi için önce, emperyalizmin kıskacından  kurtulmamız gerekmektedir. Emperyalist Batı’nın bu onursuz vesayeti kırılmadan,  hiçbir sorunumuzun çözülemeyeceği de iyi bilinmelidir. Bunu da en iyi, Kemalist bir geleneğe sahip olan CHP bilmek ve bunun öncülüğünü yapmak durumundadır. Bu, CHP için tarihî bir görevdir. Emperyalizmin vesayetinden kurtulmamız ve PKK meselesinin çözülebilmesi için, önce Millî Devlet yapımız güçlendirilmelidir. PKK’ya verilecek tavizlerle ülkeye barış geleceğini zannedenler, bu tavizlerin bizi daha derin bir kaosa sürükleyeceğini artık görmelidirler. Kürtçülük, emperyalist ‘dostlarımızın’ güçlü bir İç Cephe’nin oluşmasını önlemek için kullandığı önemli bir araçtır. Önce bu gerçekleri görelim. Kürtçülere verilen her taviz, İç Cephe’de açılan  önemli bir gedik olacaktır.

Anayasamız etnik kimlik meselesini gayet güzel bir şekilde çözmüştür. “Türkiye Cumhuriyetini kuranlara Türk vatandaşı denilir.”

Atatürk’ün Milliyetçiliği Anadolu Milliyetçiliğidir. Daha doğru bir ifade ile, Kültürel ve Ekonomik milliyetçiliktir. Ne yazık ki, Atatürk’ten sonra, bu gerçekçi milliyetçilik, Amerika’nın telkinleriyle, Turancılığa dönüşmüştür! Bunda, ‘Esir Türkleri kurtarma’ fantezisinin etkisi büyüktür. Büyük Turan ülküsünü aşılayanlardan Ziya Gökalp, gerçekleri gördükten sonra, Turancı düşüncesini terk ederek, bir Ülkü Turancılığı düşüncesini ortaya koymuştur. Bu ülkü, dil ve kültür birliği temeline dayanıyordu. Ziya Gökalp şu düşünceyi savunacaktır: “Milliyetçilikte şecere aranmaz. Yalnız eğitim ve ülkünün millî olması aranır. Türküm  diyen her fert Türk’tür.” Nitekim, Türk Ocakları Başkanı Hamdullah Suphi Bey de, anasının Çerkez olduğunu söyleyenlere  şöyle cevap vermiştir: “Milletin esası kan ve kemik değil, soy sop değil, vicdandır. Irkçılar beni, annem Çerkez diye Türk saymıyorlar. Millet müessesesi yüzyıllarca süren bir karışma ve kaynaşmadan hasıl olan bir terkiptir”  (Fahri Belen, “Tarih Işığında Devrimlerimiz”, Cilt III, s.64).

Ne yazık ki, Atatürk’ün bu gerçekçi milliyetçilik anlayışı (Kemalizm) Batı ile kaynaşmak arzusunda olan CHP yönetimi tarafından ‘ayakbağı’ olarak görülerek terk edilecek ve 1960’ların başlarında, önce “Ortanın Solu” sonra, “Demokratik Sol” ve nihayet Temel İdeoloji olarak, Batı Emperyalizminin Serbest Piyasa modelini kabul eden Sosyal Demokratlık benimsenecektir.

Bugün Avrasya’nın önemi meydandayken; ülkemizin ancak, Avrasya’ya yaklaşmak suretiyle Batı’nın vesayet zincirlerini kırabileceği ortadayken, CHP sözcülerinin, ‘Eksenimiz Kayıyor’ telâşı içinde olmalarının sebebi de işte bu ideolojik sapmadır!

CHP içindeki muhalifler, ‘Yenilikçiler’ adıyla bayrak açtılar. Peki, bunların dış siyaset ve ekonomi konusunda ne düşündüklerini bilen var mı? ŞİÖ ve Avrasya hakkındaki düşünceleri nelerdir? Avrupa Birliği ve Amerika ile ilişkiler hakkındaki düşünceleri nelerdir? Türkiye’nin ekonomik ve siyasî bağımsızlığını tam manasıyla kazanabilmesi için bir projeleri var mıdır?

Biz böyle bir şey duymadık!

Prof. Korkut Boratav, BirGün gazetesine verdiği bir mülâkattaki, “CHP’nin acil sorunu Sosyal Demokrasiyi değil, Cumhuriyet değerlerini sahiplenmektir. Hayır bloğunun pekişmesine, genişlemesine ancak bu doğrultuda katkı yapabilir” değerlendirmesine aynen katılıyoruz. CHP artık ‘Sosyal Demokrasi’ demekten vazgeçmeli ve Neoliberal ekonomi politikalarına karşı, Atatürk’ün Millî Ekonomi programını sahiplenmelidir. Fakat bunu, CHP’yi temel ideolojisi olan KEMALİZM’den uzakta tutmakla görevli bu liberal kadrolarla yapabilmeleri mümkün değildir.

CHP; MHP’li muhaliflerle daha yakın ilişki kurar ve bunlarla bir seçim işbirliği yapmayı başarabilirse, iktidar seçeneği durumuna gelebilir. Milliyetçilerle yapacağı bu işbirliği CHP’yi Kemalist çizgiye yaklaştırabilir.

CHP bu yapısı ile bir iktidar seçeneği olamayacağını artık idrak etmelidir.

NOT: Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun başlattığı Adalet yürüyüşünü önemli buluyoruz. Bu, demokrasi tarihimizin önemli bir hadisesidir. Adında, “ADALET” kavramı bulunan bir partinin iktidarında Adalet için yürünmesi ciddiye alınmalıdır. Fakat, ne yazık ki, sayın Başbakanın, “İstanbul’a hızlı trenle gitsin” sözleri içinde bulunduğumuz durumun öneminin kavranamamış olduğunu göstermektedir.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

12345678