Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
blank
İsmail Şefik AYDIN

ÇÖZÜM MÜ? YOKSA ÇÖZÜLME SÜRECİ Mİ?

‘Çözüm Süreci’ diye makyajlanan Bölünme Süreci, Millete ‘Hazmettire Hazmettire’ ilerliyor. Terör örgütü ile mücadele terk edilip, müzakereler yürütülürken, bir yandan da terör örgütünün gençlik yapılanması (YDG-H) üzerinden, terör eylemleri sürdürülüyor! Koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti terör örgütü karşısında âdeta pes etmiş bir durumdadır.
Sri Lanka, PKK’dan çok daha güçlü bir terör örgütünü nasıl yok etti? Biz niçin bu zilleti yaşıyoruz? Çünkü onların bizimkiler gibi ‘dostları’ yoktu ve ne yazık ki, hâlâ daha bu ‘dostlardan’ medet umanlar var!
Batı, Sevr’le gerçekleştiremediği Kürdistan’ın peşinde! Hedefleri kendi kontrollerinde bir Kürdistan kurmak. Sevr’den beri yapmak istedikleri bu! Atatürk’ün ölümünden sonra Batı ittifakına katılmakla işlerini kolaylaştırdık.
15 Ocak 2015 tarihli Yeniçağın manşetten verdiği bir haberi hatırlatalım. 7 Aralık 1960 tarihli Hürriyet gazetesi bakın neyi ‘müjdelemiş’:
“Türkiye iktisadî, kültürel ve sosyal bütünlük taşıyan, kendi başına yaşama imkânına sahip bölgelere ayrılacaktır. İlk uygulama da Bursa merkezli Marmara pilot bölgesinde başlatılacak!”
Yani bizim yıllarca ‘Devrim’ diye alkışladığımız, bayram olarak kutladığımız 27 Mayıs bile Amerika’nın yörüngesindeymiş iyi mi?
Sonra sırası ile, önce Evren ‘Eyalet sistemi’ dedi; daha sonra Özal ‘Federasyonun tartışılmasından söz etti! Bu iktidar da Bölge Ajanslarını kanunlaştırdı ve şimdi de Çözüm Sürecinin içindeyiz! Ve ne yazık ki, hâlâ daha bütün bu yaşananların bizim irademizle olduğunu zannedenler var!
1945’de, “Küçük Amerika” olmaya karar verdikten sonra artık kendi irademiz söz konusu değildir. Eğer bu yaşadıklarımızdan ders almazsak, daha büyük felâketlerin bizi beklediğinden emin olabilirsiniz.
Ahmet Takan Yeniçağ’da, Güneydoğu’nun durumu hakkındaki bir Emniyet Genel Müdürlüğü raporuna yer vermiş. Raporda, “Eruh’taki 10 kişilik YDG-H gurubu alınırsa ilçe rahatlar” diye bir tespit ve şöyle önemli bir de uyarı var: “Bölgedeki bu karışıklık sıcak günlerin çok yakın olduğunu ve bununla ilgili hazırlık yapıldığını göstermektedir!”
Yani terör örgütü yeni hesapların içinde fakat ne var ki, ortada, gerekli tedbirleri alacak bir irade yok! Doğu’daki devlet güçlerinin eli kolu bağlanmış; askerin bütün operasyon talepleri geri çevriliyor! Hendekler kazılan mahallelere girilemiyor; terör örgütü vergi tarh ediyor, mahkeme kurup yargılama yapıyor; Kandil’de Temyiz Mahkemesi bile kurmuşlar!
Batılı ‘dostların’ baskıları ile müzakere masasına oturduğumuz PKK ile yürütülen ‘Çözüm Süreci’nin en önemli sonucu, işbirlikçi bölücü örgütün, bu ülkede yaşayan bütün Kürt asıllı vatandaşlarımızın temsilcisi konumuna yükseltilmiş olmasıdır. Bölgedeki, hâlâ daha devletimize bağlı kalabilmiş vatandaşlarımız, ya bölgeyi terke zorlanıyorlar ya da PKK’nın hâkimiyetini tanımak zorunda kalıyorlar!
PKK ve yandaşları ile gerçekten mücadele edilseydi terör örgütünün gücü hiç bu boyutlara ulaşabilir ve HDP, yüzde on seçim barajını aşmak gibi bir iddiaya sahip olabilir miydi? Arkasındaki bu iç ve dış destekler ve silâhlı gücü olmasa, inanınız HDP yüzde üç oyu bile zor alır. Fakat millî vasfını kaybeden medya vasıtasıyla öyle bir algı operasyonu yürütülüyor ki, Selâhattin Demirtaş çıkarıldığı televizyon programlarında öyle bir ‘Demokrat Siyasetçi’ kimliği ile takdim ediliyor ki, olayların arka plânını bilmeyen vatandaşlarımızın etkilenmemesi ne mümkün!
Son anketlerde HDP’nin oyu yüzde 9.8 çıkıyormuş! Bize göre, bu da bir algı operasyonudur. Biraz destek verilse HDP barajı geçecek izlenimi yaratılmak isteniyor ve ne yazık ki, ‘Demokrasimizin Güçlenmesi Adına’ bu partiyi destekleyen ‘Demokratlarımızın’ sayısı da az değil!
Milletimiz, son derece organize ‘Asimetrik bir Psikolojik Harekâtla’ karşı karşıyadır. Türklüğe, Türk Kimliğine ve Millî Devlet yapımıza yapılan bu organize saldırıların amacı milletimizin kendine güven duygusunu yok ederek, menfur emperyalist senaryoyu, yani ‘Kukla Kürdistan’ devletini gerçekleştirmektir.
PKK, bırakınız milliyetçiliği, Kürt Irkçılığı yapıyor; ‘Türkiye, İran, Irak ve Suriye’de dört parça hâlinde yaşayan Kürtlerin tek devlet hâlinde birleştirilmesi için savaştığını’ açıkça ilân ediyor; medyamızın sözde ‘Demokrat’ kalemleri bu çağdışı ırkçı tavrı görmezden gelerek, PKK bölücülüğüne tahammülleri aşan bir desteği sürdürürken; bu işbirlikçi kalemler, utanmadan, sıkılmadan, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü savunanları ‘Irkçılıkla’ suçlayabiliyorlar!
Bunlar emin olunuz Türkiye’nin komşuları ile dostluk ilişkilerini geliştirmesini aslâ istemezler çünkü o zaman, Büyük Kürdistan hayallerinin suya düşeceğini çok iyi biliyorlar!
İşbirlikçi Kürt Bölücü Hareket; Türkiye, İran, Irak ve Suriye’nin müşterek sorunu; fakat bu dört devletin birlikte hareket etmesi engelleniyor. Bunda bizim Batı hayranı aydınlarımızın da önemli katkıları olduğunu belirtmek gerekiyor.
Batı’dan kopmaktan ödleri kopan, ‘Aman Orta Doğu Bataklığına bulaşmayalım’ zihniyetine sahip bizim ‘Gardırop Atatürkçülerinin’, Atatürk’ün Sadabat Paktı ne umurlarında! Hâlbuki, sadece bizim değil, bütün bu coğrafyanın huzura ve refaha kavuşması Sadabat Paktı’nın günün şartlarına göre yeniden gerçekleştirilmesinden geçiyor!
Batılı ‘dostlarımızın’ en büyük korkusu da budur. Nitekim, ABD eski Dışişleri Bakan Yardımcısı Holbrooke’un şu tespiti de bunu ortaya koyuyor: “Eğer Türkiye ile İran arasında PKK’ya karşı bir ortak harekât plânlaması söz konusuysa bu ciddî bir sorun olacaktır ve NATO’nun da altını oyacaktır. Daha çok endişelerimi dile getiriyorum. Umarım bu söylentiler doğru değildir.” Ve Türkiye’ye bir de tehdit sallıyor Holbroke, “Türkiye’nin İran ile ilişkilerinde dikkatli olacağını umarım!”
Kim dost, kim düşman? Her şey açık seçik ortada fakat göbeklerinden ve beyinlerinden Batı’ya bağlı olanların gerçekleri görmeleri ne mümkün! Türkiye’nin kurtulması için önce bu Batıcı aydın ve siyasetçilerden kurtulmak lâzım.
Diyarbakır’da, ‘Biji Serok Ahmet’ sloganı ile coşan sayın Başbakan, Amerika’nın IŞİD hedeflerine uyguladığı hava bombardımanı ve bizim de ‘gönülsüz’ desteğimizle kazanılan ‘Kobani Zaferini’ kutluyor! PKK, bilindiği gibi Kobani’de yani Aynel Arap’ta bir kanton kurdu. Başbakan bunun Büyük Kürdistan’a giden bir adım olduğunun farkında değil mi? Allah’tan sayın Cumhurbaşkanımız bu kutlamalardan rahatsız olduğunu açıkça ifade etti. Fakat işlerin bu duruma gelmesinin sebebi bizzat kendileri değil mi? Akıl almaz ‘Derin Dış Siyasetimiz’ sayesinde, Suriye’nin kuzeyinde gerçekleşen bu fiilî durumun Büyük Kürdistan senaryosuna hizmet ettiğini göremeyecek kadar basiretler bağlı mı? İktidar Suriye siyasetini gözden geçirmeyi ne zaman düşünecek? Eskiler iş işten geçtikten sonra atılan adımlar için “Bade harabül Basra” yani Basra harap olduktan sonra derlerdi! Umarız ‘Devlet Aklı’ hırsların önüne geçer!

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

12345678