Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
blank
İsmail Şefik AYDIN

UMUDUMUZ 30 MART’TA !

İsmi lâzım değil, yıllarca ünlü bir televizyon kanalında günlük program yapan bir Hanım programcı, yayın hayatına yeni başlayan bir televizyondaki programında aynen şu ifadeyi kullandı: “Bu coğrafyada bir tek Kürtler devlet kuramadı. Kürtlerin de artık bir devleti olsun canım!” Programın konuk katılımcısı buna bizim de yürekten katıldığımız şu itirazı yaptı: “Bu sınırlar cetvelle değil, kanla çizildi. Bu topraklarda başka bir devlet kurmak isteyenler bunun için savaşmak zorunda olduklarını bilmelidir!”
Ne yazık ki, aydınlarımızın çok büyük bir bölümü emperyalizmin bu coğrafyadaki hesaplarını umursamadan, meselelere yüzeysel baktıkları için ‘demokratikleşme, insan hakları, özgürlükler’ sosuyla nelerin örtüldüğünü fark edemezler. Küresel odakların zihin kontrolü o kadar güçlüdür ki, bu düşüncelerinin, küresel güçlerin bölgemizdeki çıkarlarına hizmet ettiğini ve aslında bu şekilde düşünmelerinin de küresel güçler tarafından manipüle edildiğini bir türlü göremezler; dünyada insan hakları ve çokkültürlülük söylemlerinin sözcülüğünü yapan ülkelerin, kendi ülkelerindeki uygulamalara bakmayı da bir türlü akıl edemezler! Tarih şuûru olmayan, emperyalizmi tanımayan aydınlarımız emperyalist kuruluşların her türlü operasyonuna açık bir durumdadır. Ne bu ülkenin tarihini, ne de sözde, özgürlüklerini savunduklarını Kürt asıllı vatandaşlarımızın bu coğrafyanın tarihi içindeki yerlerini araştırmak zahmetine katlanmazlar. Prof. Yusuf Halaçoğlu’nun Osmanlı tahrir defterleri üzerinde yaptığı bir araştırma Güneydoğu’daki belli başlı aşiretlerin büyük bir bölümünün Türkmen asıllı olduğunu kanıtlıyor. Meselâ ünlü İzol aşireti Avşar boyundan. Zeydan aşireti ise Yıva Türkmenlerinden! Bu bölgede kurulan sayısız Türk Devleti var. Selçuklular, Karakoyunlular, Akkoyunlular, Suriye Selçukluları, Memlûkler, Osmanlılar ve Türkiye Cumhuriyeti bunlardan sadece bazıları. Ayrıca Dulkadiroğlları, Mengücekoğulları, Artuklular gibi onlarca Türkmen Beyliği var fakat bırakınız bir Kürt Devletini; bir Kürt Beyliği yok! Kürtlerin kendilerine ait bir mimarileri, yazılı tabletleri yok; yer altından çıkan tarihî eserlerde bir tek Kürt damgası yok! Bu topraklarda Türkler Hakkâri’nin, Tunceli’nin dağlarına bile damgalarını vurmuş fakat özgün bir Kürt damgası yok! Buna rağmen emperyalistlerle işbirliği içindeki terör örgütü ve yandaşları ve gaflet içindeki bir kısım aydınlar vatan topraklarının bir bölümünü ‘Kürdistan’ diye adlandırıyor ve ‘Kürtlerin gasp edilen haklarından’ söz ediyorlar!
Herkes şunu çok iyi bilmelidir ki, Kürtlerin gasp edilmiş hakları yoktur; Kürtler; diğerleri gibi bu devletin özgür ve eşit haklara sahip vatandaşlarıdır. Anadilde Eğitim ve Demokratik Özerklik gibi ülke gerçekleriyle bağdaşmayan talepler gerçekleştiğinde ortaya nasıl bir Türkiye tablosu çıkacağı konusunda en küçük bir fikir jimnastiği bile yapılmamakta; bunun ülkeye barış mı yoksa kaos mu getireceği araştırılmamaktadır. Türklerle Kürtlerin kaynaşmasını kolaylaştıracak sayısız unsur varken; bizi ayrıştıracak ve bu coğrafyada ebedî bir kaosun tohumunu ekecek taleplerde ısrar niçin? Hepimiz Müslüman’ız ve bin yıldır bu coğrafyada birlikte yaşıyoruz. Ayrıca kendilerini Kürt zannedenlerin büyük bir çoğunluğu Türkmen kökenlidir. Fakat ne yazık ki, ayrılıkçı kesimlere güç kaybettirecek bu önemli husus devlet katında bile önemsenmemekte; en yetkili ağızlar 36 etnik kimliğin varlığından söz edebilmektedir! Bu durum da, devletin başına getireceğimiz insanların tarih şuûruna ve yüksek millî hassasiyete sahip olmalarının ne kadar önemli olduğunu bize göstermektedir.
Avrupa Birliği ülkelerinde Anadilde eğitim söz konusu değilken, Hollanda kamusal alanda Flamancadan başka bir dille konuşulmasını yasaklarken, ülkemizin devşirilmiş aydınları, bunları ‘Demokratik Hak’ olarak savunmaktadır! Bu ülkede yaşayan her Türk vatandaşının, kökeni ne olursa olsun devletimizin resmî dili olan Türkçeyi öğrenmeleri bir zorunluluk iken; mahkemelerimizde ‘Anadilde Savunma’ gibi bir garabet bu iktidar eliyle yasalaştırılmış ve Anayasa Mahkememiz de, ‘Anadilde savunma Anayasaya Uygundur’ kararını verebilmiştir!
Kurulacak ‘Kukla Devlet’in bir kimliğe, tarihe ve kahramanlara ihtiyacı var. Olmasa da yaratacaklar! Büyük Türk kahramanı Selâhattin Eyyubi’yi de Kürt yapıp çıktılar! Annesi, babası Türk; kardeşleri Turan, Tuğtekin, Böri isimlerini taşıyor. Yeğeninin ismi Gökbörü.
Bizim de her türlü desteği verdiğimiz iç savaş sebebiyle Suriye Devleti artık sınır komşumuz değil! El Kaide’nin yanında Suriye sınırımızda üç tane nur topu gibi Kürt kantonu da kuruldu! Özerklik ilân ettiler! Bölücü örgütün hedefi de, seçimlerden sonraki başarılarına bakarak Güneydoğu’da da özerklik ilân etmek! Zaten bölgede T.C. şeklen var!
Emperyalizmin maşalarına karşı var gücüyle direnen Suriye çökertilebildiği; ‘Zalim Esed’ tepelenebildiği takdirde Barzanistan’la bu topraklar birleştirilecek ve Akdeniz’e kadar uzanacak! ‘Dostumuz’ ABD’nin projesi işte bu!
ABD kuklası Barzani ile dostluk ilişkileri güçlendirilirken, Suriye’ye karşı düşmanca bir siyaset güdülmekte; Irak’ın bütünlüğünü savunan BAĞDAT yönetimi ile ipler gerildikçe gerilmektedir! Kıbrıs Rum Kesimi İsrail’le Akdeniz’de tatbikat yapıyor. Rumlar Akdeniz’de doğalgaz ararken, biz seyrediyoruz! Yunanistan Ege’de bize ait birçok adayı resmen işgal ve ilhak etmiş! Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın ‘Bütün Kürtlerin Lideri’ seviyesine yükselttiği Öcalan İmralı’dan ‘Türkiye’yi Ermeni Soykırımı yapmakla suç-layan’ açıklama yapıyor! İktidar, ‘Yolsuzlukların yargılanmasını nasıl önlerim’ telaşında!
Ülkemizin güvenliği ve bölge barışı için Rusya ile, İran’la, Irak’la Suriye ile ilişkilerimizin güçlendirilmesi gerekmez mi? Atatürk’ün yaptığı da bu değil miydi? Biz ise, bölge devletlerine sırtımızı dönüp; Türkiye’yi bölmekte kararlı olan ABD ve AB ile işbirliği yapıyoruz!
Geçenlerde vefat eden Orgeneral Teoman Koman kendisini yargılayan hâkimin ‘Derin devlet var mı?’ sorusuna şu cevabı vermiş: “Türkiye’de derin devlet yoktur. Sathî devlet vardır.” Evet! ‘Sathî Devlet’; yani görünüşte ‘Devlet gibi’ görünen bir devletimiz var! Eğer Türkiye’de gerçekten bu milletin menfaatlerini gözetecek bir derin devlet olsaydı bu yaşadıklarımızın bir teki bile meydana gelebilir miydi? Bir kumpasla Orduyu çökerttiler; sonra yargı bitirildi; Millî Birlik’ten eser kalmadı!Bugün dört devletten söz edilmektedir; ismi var fakat kendi yok T.C.Devleti; PKK’nın KCK’sı; Cemaat’in ve AKP’nin devleti!
Çok Partili Hayata ‘Devleti Demokratikleştirmek’ iddiası ile geçilmişti; sonunda devlet yok oldu! Ve ne yazık ki, bu ülkenin aydınları ve siyasetçileri hâlâ daha, güçlü bir demokrasiye sahip olmak için Erkler Ayrılığına sahip güçlü bir Millî Devletin önemini idrakten oldukça uzak. Şu anda ortada, anayasayı savunacak, ülkenin bütünlüğünü koruyacak bir güç yok. 30 Mart’ta millet bu menfûr plâna dur demezse hepimizi karanlık bir gelecek bekliyor.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

12345678