Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
blank
İsmail Şefik AYDIN

NE TARİHİMİZİ NE DİNİMİZİ BİLİYORUZ! (1)

Ankara, Çankaya’da görevli bir imam facebook’da, Atatürk için, şu deli saçmalarını yazmış: “Müslüman isen hilâfeti niçin yıktın? Ezanı niçin yasakladın? Neden soyağacın çıkarılamıyor? Azerbaycan’ı neden Ruslara sattın? Lâtife Hanım senden niye boşandı? Tüm devrimlerin neden İslâm’a aykırı? Osmanlı ecdadı yine dünyaya hükümdar olacak! Kur’an harflerini neden yasakladın?”

Ah şu önyargıların gözü kör olsun! Osmanlı’yı sanki Atatürk yıkmış gibi, Atatürk’e saldırıyorlar. Bu adamların Cumhuriyet karşıtlığı zihinlerine kazınmış! Doğruları ne kadar anlatsanız bir faydası yok. Fakat anlatacağız. Çünkü, Atatürk’ü bu milletin dosdoğru tanıması gerekiyor. Çünkü bu milleti ayağa kaldırabilmek ancak, Atatürk’ü anlayıp, O’nun yolundan gitmekle mümkündür. 15 Temmuz Darbe Teşebbüsündean sonra, sayın Cumhurbaşkanı’nın, Lozan Antlaşması’nın yıldönümü sebebiyle yaptığı açıklamada  “Türkiye Cumhuriyeti’nin sahip olduğu temel ilkelerin değerinin, bugünlerde çok daha iyi anlaşıldığı”  ifadesini kullanması da,  bu gerçeğin anlaşılmaya başlandığını göstermektedir.
‘Hoca Efendi’nin tarihî ve dinî gerçeklerle bağdaşmayan bu iddialarının cevaplandırılması gerekiyor.
 “MÜSLÜMAN İSEN HİLÂFETİ NİÇİN YIKTIN?” diyor. Hemen soralım:  Hilâfet İslâmî mi? Kur’an’da böyle bir kavram var mı? Kur’an birçok âyetinde, “aracıların peşinden gitmeyin” diyor! İlgilenenler Zümer 3, Tevbe 31. âyetlerini incelesinler.
‘Cihatçılar’, her ne kadar Şeriat Devleti, İslâm Devleti getirmek adına savaşsalar da, bu uğurda, Müslüman kanı dökseler de; Kur’an’ın Müslümanlara buyurduğu, sadece Adalet Devleti’dir! Birçok âyette bunu açıkça görmekteyiz. Meselâ Nisa Suresi âyet 58: “Emaneti ehline verin. Hükmettiğinizde adaletle hükmedin” diye buyurmaktadır!
 “Ezanı niçin yasakladın?” deniliyor! Ezan yasaklanmadı ki! Sadece 1932’den itibaren Türkçe okundu. Fakat, güvenilir bir Türkçe tefsir okumadan, din adına hüküm vermeye kalkan kimi sözde din âlimleri, bu yanlış bilgileriyle toplum barışını hançerlemektedirler. Kaldı ki, ezan bir ritüeldir. Namaz zamanını değil, Salât zamanını bildirir ve Müslümanları Salât için toplanmaya çağırır. Tabiî önce Salâtın ne anlama geldiğini bilmek gerekir. Bu çağrı, Peygamberimizin zamanında yüksek bir yere çıkılarak yapılmaktaydı. Sonra minareler yapıldı. Günümüzde ise bu çağrı birçok şekilde yapılabilir. Türkçe ezan okunması  gerekçe gösterilerek, Kur’an’ın Türkçe mealini borçlu  olduğumuz Atatürk nasıl din düşmanı gösterilebilir?
 Bu arada, İran’da ezanın hoparlörsüz okunduğunu da hatırlatalım!
“NEDEN SOYAĞACIN ÇIKARILAMIYOR?” sorusunun cevabını aslında Atatürk, şu sözleriyle vermektedir: “Türk’ün tabiatında beyzadelik ananesi yerleşmemiştir. Türk; Türk olduğu için asildir. Bu, Anadolu’nun en ücra köyündeki Mehmetçik, vaktiyle dünyanın yarısını titretmiş bir sınır beyinin nesli olabilir. Amma bundan dolayı hiçbir iddiası yoktur. Çoğumuz büyükbabamızın babasını hatırlamayız.  Bütün soy gururumuzu Türk olmanın içinde buluruz.”
Gerçekten de, böyle değil mi? Hangimiz birkaç göbek evvelimizi biliriz? Türk’üz o kadar! Zaten Türk töresine göre, Türkün töresini kabul eden herkes Türk’tür! Atatürk’ün soyağacı konusunda yapılan spekülâsyonların amacını biliyoruz. Bu spekülasyonları yapanlar, Türklükle bir alakâları olmamalarına rağmen, Atatürk’ün Türklüğü konusunda şüphe  yaratmaya çalışmaktadırlar. Bu suretle Türk Milleti’ni, Atatürk gibi bir dahiyi yetiştirmiş olamayacağına; ‘Barbar Türklerin’ böyle bir liderleri olamayacağına inandırmak ve  milletimizi bir kompleks çukuruna yuvarlayarak, emperyalist projelerin uygulanması karşısındaki direncini yok etmektir. Atatürk Türk oğlu Türk’tür; “Benim en büyük fahrim (iftihar kaynağım), servetim Türk yaratılmamdır” diye övündüğü bilinir.
“LÂTİFE HANIM SENDEN NİYE BOŞANDI?” Bir kere, Lâtife Hanım Atatürk’ten boşanmadı; Atatürk Lâtife Hanım’ı boşadı. Sebeplerine gelince: Lâtife Hanım, Atatürk gibi bir insanı kumanda etmeye kalktı. Hattâ Atatürk’ün uzayan sohbetlerine müdahale ederek,  O’nu, arkadaşlarının yanında, azarlar gibi,  “Kemal” diye çağırarak küçük düşürdüğü bilinir.  Atatürk bir müddet sabrettikten sonra,  bu evliliğe son vermiştir. Lâtife Hanım da, hayatının sonuna kadar Atatürk’e saygılı  olmuş; evlilikleri konusunda tek kelime konuşmamıştır. İmam Efendi’nin bu konuda bildikleri varsa açıklamalıdır.
“TÜM DEVRİMLERİN NEDEN İSLÂM’A AYKIRI?” Devrimlerin hangisi İslâm’a aykırı? Bunu açıklamamış! Herhâlde, şapka kanununu, cüppe ile dolaşılmasının yasaklanmasını, Medenî Kanunu ve Lâtin harflerini kast ediyor olmalı! Bunlarda  İslâm’a aykırı olan nedir? Bilindiği gibi, II. Mahmut zamanında kabul edilen “fes” yasaklanmış ve şapka kanunu kabul edilmiştir. Ayrıca kadınların kıyafetine de karışılmamıştır. Peki, “fes” İslâmî bir başlık mıydı? Kur’an’da, Ahzab 59’da ve Nur Suresi 31’de kadınların örtünmesinden söz edilmektedir. Ahzab 59’u esas alarak, kadınlarımızı çarşafa sokan örtünmenin günümüzde geçerli olmadığı bizzat Diyanetin, “Kur’an Yolu” isimli  tefsirinde açıklanmaktadır. Nur 31’deki baş örtüsünün amacı ise, başın değil, göğsün örtülmesidir. Bu, boynu örten bir eşarpla da olabilir. Bunlar dinimizi bilmemenin neticeleridir.
OSMANLI ECDADI YİNE DÜNYAYA HÜKÜMDAR OLACAK!” Anlaşılan o ki, bizim Hoca Efendi, ‘Yeni Osmanlı’ hikâyesinin nasıl bir hüsranla sonuçlandığını değerlendirmekten aciz! Bu ‘Yeni Osmanlı’ maceracılığı, ‘Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak’ atasözüne çok benziyor. ‘Yeni Osmanlı’ hayalleri ile, bölgemizi dizayn etmek gibi,  boyumuzdan büyük işlere kalkışmanın bedelini IŞİD PKK ve PYD belâsı olarak ödüyoruz. Ayrıca şunu da belirtelim ki, ecdadımız sadece Osmanlı değildir ve  Osmanlı diye bir ırk yoktur. Osmanlı da Türk’tür. Osmanlı sadece bir hanedanın adıdır. Batılılar Osmanlıyı hep “Türk” diye adlandırmış; bu topraklara da Türkiye demiştir.
Bu millet, ‘Arapça Kutsal Dil’ safsatalarıyla cahil bırakıldı; ne dinini öğrenebildi, ne de millî hassasiyeti gelişebildi. Türkiye artık böyle bir Osmanlıya dönemez! ‘Osmanlı Osmanlı’ diyenler önce tarihimizi öğrenmelidirler. Atatürk’ü ve Cumhuriyetin önemini de  ancak o zaman anlayabilirler.Ve inanıyoruz ki, o zaman Atatürk’ü de severler.  FETÖ’nün darbe teşebbüsünden sonra, Atatürk’ün “Efendiler! Biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler ve mensuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat medeniyet tarikatıdır” sözlerinin doğruluğunu acı tecrübelerle öğrenmedik mi?
 Bizim temel meselemiz, tarihimizi ve dinimizi bilmemektir. Bu millete ‘namazın dinin direği olduğu’ belletilmiş. Dindarlığın ölçütü de  namaz olmuş! Prof. Hüseyin Atay, bu konuda  şu çök önemli uyarıyı yapıyor: “İslâm’ın ibadeti birkaç rekât namazdan ibaret değildir. Başka ibadetler de vardır ve onlar namazdan daha önemlidir. Temel ibadet okumaktır; namaz değil. Okumak namazdan daha önemli, daha öncelikli ve daha erdirici bir ibadettir.” Dinimizin temel amacının,  “Adalet Devleti; Emanetin Ehline Verilmesi, Müslümanların Bağımsız Bir Ülkede Hürriyet içinde yaşamaları, Üretmeleri; Paylaşmaları ve ahlâklı olmaları” olduğu anlaşılırsa, bu ülkede çok şey değişir. “Osmanlı ecdadı yine dünyaya hükümdar olacak” gibi fantezileri bir devlet politikası hâline getirip, bağımsızlığımızı ve bu coğrafyadaki varlığımızı tehlikeye atmak yerine, bu ülkenin tarihini doğru bir şekilde öğrenip, bugün içinde bulunduğumuz zelil durumdan kurtulmanın  yolları aranmalıdır. Bu da ancak, Atatürk’ün kurduğu bu Cumhuriyeti gözümüz gibi korumak ve  Atatürk’ün millî politikalarına dönmekle mümkün olabilir. Tekrar hatırlatalım ki, Atatürk, Osmanlı’nın bir daha diriltilemeyeceğini iyi bilmekteydi fakat  Osmanlı’nın enkazı üzerinde kurulan devletlerle, karşılıklı saygıya dayanan yakın işbirliği gerçekleştirmenin de zorunluluğuna inanmaktaydı! Atatürk’e göre, bu devletler, emperyalistlerin bizi birbirimize düşürecek oyunlarına kapılmayıp, bir “Birlikler Manzumesi” oluşturmalıydılar. Nitekim, 1934’de kurduğu Balkan Paktı ve 8 Temmuz 1937’de, o günün bağımsız devletleri olan İran, Irak ve Afganistan’la birlikte kurduğu Sadabat Paktı ile bu düşüncesini hayata geçirmeyi de başarmıştır. Fakat, Atatürk’ün ölümünden sonra, Türkiye adım adım, Batı’nın vesayetine sokulmuştur. Bugün bölgemizde cereyan eden kanlı olayların ve yaşamakta olduğumuz bu kaosun temel sebebi işte bu vahim hatadır.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

12345678