Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
blank
Nihat ÖZTÜRK

HALKA SORMAK

Demokrasilerde bu kavram çok önemlidir. Halkın görüşünü almak, milli iradeye saygılı olmak demokrasile-rin olmazsa olmazlarındandır.

Ancak halkın kararı her zaman doğru mudur? Ya da halkın her evet dediğini yönetimde uygulayabilir miyiz? Halka sormakla her sorunun altından kalkabilir miyiz?
Ve ya, bu manada akla şu sorunun gelmesi normal midir? Hangi halk!
Halk böyle istiyor, halk ne derse o olur; Halktan alınan yetkiyi kullanmak…
Hangi halk sorusu neden önemli? Etkilemekle, yönlendirmekle, korkutmakla, kandırmakla, bir şeyler vermekle düşüncelerine nüfuz edilmesi mümkün olan bir halk…
Veya bilgi ve eğitim düzeyinin yüksekliğine bağlı olarak çeşitli analizler yaparak sonuca ulaşmaya çalışan bir halk…
Ekonomik anlamda kendisini bir yerlere bağımlı hissetmeden, verdiği kararla bazı kayıplar yaşama endişesi taşımayan bir halk.
Özetle; eğitim düzeyi yüksek ve bireysel anlamda ekonomik özgürlüğü olan halk.
Ülkede yapılan seçimler bir tür halka sormadır. Her seçimde halk bir karar verir ancak yaşam kalitesinde bir düzelme olmadığı şikâyetini de her fırsatta dile getirir.
Ülke kalkınmasında gözle görülür bir gelişme olmamışsa. halkın kararıyla göreve gelen yönetim başarılı olamadığında halkın kararının doğru olup olmadığını tartışmak gerekmez mi?
Ülkemizle ilgili yakın tarihimizden örneklere bakalım.
Mesela şu hep eleştirdiğimiz 1982 anayasası… 7 Kasım 1982 tarihinde bu anayasa halk oylamasına sunulmuş ve yüzde 91. 37’lik bir oranla halk tarafından kabul edilmiştir.
O zaman neden halkın kararına saygı duyarak bu anayasayla devam etmiyoruz. Neden değiştirme ihtiyacı duyuyoruz.
İşte kahir çoğunluk dediğiniz bu değil mi?
İtirazları duyuyorum ve kabul ediyorum. Halk korkutul-du, etki altına alındı, bastırıldı, darbe yönetiminin yaptığı bir oylamaydı v.s. Demek ki bunlar olabiliyormuş.
Peki, bu tür etkileşimlerin bugün olmayacağının garantisi var mı?
Biraz daha yakın tarihimize bakalım; 21 Ekim 2007 de yine halka sormuşuz; Cumhurbaşkanını parlamento mu seçsin halk mı seçsin?
Yüzde 68. 95 oranında halk seçsin demiş halk. Tamam deyip uygulamaya başlamışız ancak bugün çok başlılıktan şikâyet eder bir noktaya gelmişiz. Bu durumdan cumhurbaşkanı da rahatsız başbakan da… Böyle olsun diyen halk da.
Başbakanı da halk seçmiş cumhurbaşkanını da, ülkeyi yönetme anlamında yetki kimde o zaman? İkisi de aynı partiden olduğu halde durumdan memnun değillerse farkı partilerden olduğunda olacakları seyredin. Halkın kararı doğru olmuş mudur?
Biraz daha yakına gelelim: 12 Eylül 2010 yılında bir halka sorma eylemi daha gerçekleşmiş. 1982 anayasasının 26 maddesi değiştirilmiş. Bunlardan iki madde çok önemliydi. Anayasa Mahkemesinin yapısı ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun yeniden yapılandırılması.
Bunda da halk yüzde 57. 88’lik bir oranla değişikliğe evet demiş.Demiş ama Başbakan; Yargıda sorun var, reform yapmak lazım diyor. Demek ki halkın bu kararının da çok doğru olduğunu söyleyemeyiz. Sorunun çözememiş.
Gelelim bugüne; Ülkemizde idari anlamda yapısal bir değişikliğin yapılması tartışılıyor. Parlamenter sistemden başkanlık veya yarı başkanlık sistemine geçilmesi…
Başkanlıkla adı birlikte anılan Cumhurbaşkanı ve taraftarları bu değişimin halkın görüşüyle gerçekleşebileceğini savunuyorlar. Halka sorarız diyorlar.
Sormasına soralım da geriye dönük örneklere bakıldığında halkın kararının sorunları çözmede çok da etkili olmadığını görüyoruz. Bu da öyle olmasın sonra!
Geçmiş örnekleri incelediğimizde insanın cesareti kaçıyor.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

12345678