Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
blank
İsmail Şefik AYDIN

BRAVO MHP TABANINA!

Bekir Coşkun 21 Haziran tarihli Sözcü’de, MHP’deki muhalefet hareketinin Olağanüstü Kurultay’ı toplamayı başarması üzerine yazdığı, “MHP Kadar Olamadın CHP” yazısında, MHP tabanı için, “Bize şerefli siyaseti öğretiyorlar” değerlendirmesini yapmış!
Sayın Bahçeli’nin mantığı ile değerlendirecek olursak; ‘Demek ki, Bekir Coşkun da Paralelci olmuş!’ Şaka bir yana, sayın Coşkun’un bu değerlendirmesine aynen katılıyoruz! MHP’deki bu değişim hareketi; -önemli eksikliklerine rağmen- ülkemiz için bir umut ışığı olmuştur.
MHP’deki, bu ‘Değişim Mücadelesi’ konusunda, daha önce şu tespiti yapmıştık: “Ne yazık ki, bu ülkede siyaset sadece pespaye bir demagojiden ibaret! Solculuk, Milliyetçilik, Atatürkçülük ve Dindarlık nutukları sadece bu pespaye siyasetin sosu! Bu kadar hata yapan bir iktidara karşı, seçmenden, ‘bir iktidar seçeneği olarak kabul görmeyenlerin ve bir seçenek olarak görülmeleri de mümkün olmayanların’ artık, bulundukları makamları terk etmeleri gerekmez mi? Siyasî ahlâkın gereği bu değil midir? Ne yazık ki, kerametleri kendilerinden menkul ‘bizim siyasetçiler’, kendilerini, mensup oldukları siyasî hareketin vazgeçilmezleri ve işgal etikleri makamları da tapulu mülkleri zannediyorlar. Ülkenin geleceği ve siyasî ikbal arasında bir tercih yapmak zorunlu olduğunda, birinciyi tercih edecek siyasetçi sayısı ancak bir elin parmakları kadar. Bulundukları makamları halka hizmet aracı ve halka hizmeti ibadet olarak görenler ne yazık ki, son derece az. Siyasetin kirli çarkları bu niteliklere sahip insanların yükselmelerini önlüyor!”
Hani ‘DAVA’ diyorlar ya; anlaşılan o ki, bunların davaları sadece makamlarını korumaktan ibaret!
MHP tabanı 19 Haziran’da, Ankara’nın Akyurt ilçesinde yapılan Olağanüstü Kurultay’da, bir kez daha ‘DEĞİŞİM’ talebini yüksek sesle tekrarladı. Fakat ne yazık ki, bu onurlu ses Balgat’taki Genel Merkez’de hiçbir yankı bulamadı!
Partilerin Kongrelerine katılan delegelerin otel masrafları Genel Merkezler tarafından karşılanır. Genel Merkez’in inadı yüzünden, Ankara’ya 32 kilometre uzaklıktaki Akyurt’ta toplanmak zorunda bırakılan –Devlet Bey’in ‘Paralelci’ diye hakaret ettiği- MHP Olağanüstü Kurultay’ına katılan delege ve üyeler, o Kurultay’a kendi bütçelerini zorlayarak katıldılar! Evet! Ankara’nın o sıcağında, binlerce MHP’li, kendi imkânlarıyla Akyurt’a giderek, MHP’ye ve VATAN’a sahip çıktılar. Onlara binlerce teşekkür.
İnanıyoruz ki, bu Kurultay, MHP’nin en kutlu Kurultay’ı olarak anılacaktır. Ve umuyoruz ki, CHP tabanı da, MHP tabanındaki bu güçlü ‘DEĞİŞİM’ talebinin, ülkemizin geleceği bakımından önemini idrak ederek, CHP içinde de, “Atatürk’e Dönüşü” gerçekleştirecek bir değişim hareketini başlatırlar!
Biz, MHP’de başlayan ve CHP’ye de yansımasını umduğumuz Değişim Hareketi’nin siyaseti daha millî bir çizgiye getireceğine inanıyoruz.
AKP iktidarı Anayasayı değiştirmek derdinde fakat bugünkü yoz siyasî düzenin yegâne kaynağı olan, 12 Eylül’ün Faşist Siyasî Partiler Kanunu konusunda tek kelime bile ettikleri yok! İlginçtir; CHP ve MHP’den de şimdiye kadar bu konuda tek lâf işitmedik! Daha da ilginci, bize sürekli ‘Demokratikleşin’ akılları veren AB’den de bu konuda tık yok! Peki, Niçin? Çünkü, bu faşist kanun sayesinde Genel Başkanların hâkimiyetleri sürüyor; kolay kolay bir değişim gerçekleşemiyor! Parti Genel Merkezleri istedikleri ili ya da ilçeyi görevden alabiliyor; milletvekillerini büyük ölçüde Genel Merkezler belirliyor. Milletvekilleri partilerin gayri millî siyasetlerini bile eleştirmekten korkuyorlar. Çünkü o takdirde bir daha seçilebilmeleri mümkün değil! Ve bu sayede, Batı’ya bağlı bu yoz siyasî düzen sürüyor!
İşte asıl meselemiz de bu! Siyasî Partiler Kanunu değiştirilse, Türk siyaseti ve Türkiye bir nefes alacak. Ve işte, MHP’deki ‘Değişim Hareketi’nin başarılı olması durumunda böyle bir imkâna kavuşmamız söz konusudur. Ancak, ‘Fakat’larımız da var!
Önce, MHP’li dostların hoşgörülerine sığınarak, geçmişe yönelik bazı hatırlatmalar yapmak istiyoruz. Birinci hatırlatmamız, Prof. Mahir Kaynak’tan. Rahmetli Prof. Kaynak, Selcan Taşcı ile bir mülâkatında, şu önemli bilgiyi paylaşmıştı: “1969’da Çavuşesku’nun himaye ettiği Dünya Komünist Gençlik Toplantısı’na gittim. Orada bir Sovyet istihbaratçısı yanıma geldi. Dedi ki: ‘Sen akıllı bir adamsın. Bu darbenin içinden çık, sıyrıl. Türk ordusu komünist darbe yapmaz.’ Türkiye’de sol bir hareket var içinde Sovyetler yok (Yeniçağ, 1 Mart 2010)!
İkincisi, milliyetçi bilim insanımız Prof. Muzaffer Kılıç’tan. Prof. Kılıç, Türk Milliyetçiliğinin sorunlarını tartıştığı bir yazısında şu soruları sormuştu: “Bizler sadece basit bir savunma refleksinin bir araya getirdiği, derin düşünceden korkan, esasen buna müsait olmayan kişiler miyiz?(…) Milliyetçiler itikatta mezhep imamı, İmam Maturidî’nin öğretilerini neden öğrenmediler de hep Eşari, Şia ve Vahabi anlayışlı dinî kitaplarla beslenip cemaatlerin esiri olduk? Neden göremedik? Yoksa biz de ‘Yeşil Plânın’ bir parçası mıydık? Türk Milliyetçileri ömürleri boyunca ‘bağımsızlığını kazanmış esir Türk İlleri ve Orta Asya’ hayali ile yaşadı; gel gör ki, tarih veya talih yarım- yamalak da olsa böyle bir şansı yirmi sene evvel altın bir tepsi içinde ikram etti de bu hayal ile kavrulmuş olanların dilleri tutuldu” (Alper Aksoy, Yeniçağ, 4.10.2012)!
Evet! Gerçek odur ki, Amerika’nın vesayetine girdikten sonra, Atatürk’ün, Emperyalizm Karşıtı Milliyetçiliğinin, Komünizm Karşıtı bir milliyetçiliğe dönüştürülmesi yetmeyecek; dinimiz de ABD’nin Yeşil Kuşak programı doğrultusunda şekillendirilecektir. Yani; sözün özü, Amerikan emperyalizmi gençliği birbirine kırdırdı. Milliyetçi gençlerimizin de, solcu gençlerimizin de günahları ve sevapları vardı! Şimdi artık, emperyalizmin körüklediği kavgaları unutup, VATAN İÇİN el sıkışma zamanıdır. Fakat bundan rahatsız olanlar var!
Zülfü Livaneli, Ulusalcı Gençler ile Milliyetçi Gençler arasında başlayan sevindirici yakınlaşmayı bakınız nasıl eleştiriyor: “Solun bazı unsurları milliyetçilik tuzağına düştü ve bu ideoloji uğrunda kendi katilleri ile kol kola girdi” (Vatan gazetesi, 22.8.2008)! Yani, vatansever gençler aslâ bir araya gelmemeli! Peki, niçin? Çünkü o zaman birbirlerini tanırlar ve kavga edecek bir meseleleri olmadığını; bu devletin varlığını sürdürmek için, bütün vatanseverlerin “Atatürk’te Birleşerek”, birlikte mücadele etmelerinin gerekliliğini anlayarak, emperyalizmin hesaplarını bozarlar!
MHP’de geçekleşeceğini umduğumuz değişim, Türkiye’nin önünü açabilir; Üst Akıl devre dışı bırakılabilir. İlk aşama 19 Haziran’da başarı ile geçildi. İkinci aşama 10 Temmuz’dur. İnşallâh, bu da başarı hanesine yazılacaktır. Üçüncü aşama ise, çok daha önemlidir. MHP artık dar siyasetin kalıplarını kırmalı ve bütün Türk Vatanseverlerine kapılarını açmalıdır. Bu yapıldığında, artık iktidar MHP’nin önündedir.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

12345678