Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
blank
İsmail Şefik AYDIN

YENİDEN SADABAT PAKTI! (7)

Soros’un fonladığı TESEV’in üyelerinden Osman Kavala, Gaziantep’te Goethe Enstitüsü’nün bir etkinliğinden sonra, İstanbul’da uçaktan indiği sırada gözaltına alındığında, ilk tepkiyi gösteren ismin, AP Türkiye Raportörü Kati Piri olması ilginç değil mi?
İktidarın Rusya, İran ve Irak’la kurduğu sıcak ilişkiler, Batı ile ilişkilerimizde, artık o eski ‘Balayı Günlerine’ dönülmeyeceğini; Türkiye’nin bir rota değişikliğine gittiğini gösteriyor! Kıbleleri Washington ve Brüksel olan Batı hayranlarının ve (Batı’nın bastırmasıyla tavizler elde etmeye alışmış) Kürtçülerin, bundan memnun olmadıkları muhakkaktır! Nitekim, 20 Ekim gecesi Artı Haber kanalında, eski Cumhuriyet gazetesi yazarlarından Ragıp Duran ve Celâl Başlangıç’ın birlikte sunduğu bir programa Kanada’dan katılan Ergun Babahan’a göre, ‘Erdoğan Devletle kaderini birleştirmiş!’
Demek ki, bu Beylerin işlerine gelmeyen iyi şeyler de oluyormuş. Bizim de dikkat çekmek istediğimiz işte budur. Yazılarımızda hep, Erdoğan’ın iktidarını sürdürmek için, Avrasya’ya yaklaşmak zorunda kaldığını yazıyorduk. Yani, bu, zorunluluğun doğurduğu bilinçli bir tercih! Bu tercih, ülkemizin de menfaatinedir.
Ergun Babahan, ‘Erdoğan’ın bütün gücüyle Batı ile işbirliği hâlindeki STK’ların üzerine gittiğini, bunları tasfiye edeceğini; bundan Batı’ya yakın AKP’lilerin de etkileneceğini’ iddia ediyordu!
Biz bundan ancak mutluluk duyarız. Çünkü bu STK’ların ne melun faaliyetler içinde olduklarını bilenlerdeniz. İktidar, şartların zorlamasıyla millîci bir çizgiye geliyor. Batı’ya mesafe koyuyor. Avrasya’ya yaklaşıyor. Bu adımların, başta ‘Atatürk’ün Partisiyiz’ diyen CHP tarafından desteklenmesi gerekmez mi? Bizim de, hiçbir menfaat beklemeden yaptığımız budur. Vatansever insanlara, ‘Erdoğan Öfkesi’ yanlış yaptırmamalıdır.
Kürtçülere ekranlarını açan Kanal Artı Haber’de dinlediğimiz Ergun Babahan, Ragıp Duran ve Celâl Başlangıç, iktidarın -ülkemizi daha bağımsız bir konuma yükselteceğine inandığımız- Avrasya doğrultusundaki adımlarını, ‘Devletin bekasının halkın çıkarlarının korunması ve mutluluğunun üzerinde tutulduğu’ iddiasıyla eleştiriyorlar! Tehlikeli buluyorlar!
Beylerimiz, Devletin Bekasının düşünülmesin-den rahatsızlar! Tam Bağımsız, güçlü bir devletimiz olmazsa, emperyalist senaryolar nasıl önlenebilir? Halk nasıl refah ve huzur içinde yaşayabilir? Fakat bunların bu devletin yaşaması umurlarında değil ki! Bunlara göre, Ayrılıkçı Kürtçülere tavizlerin sürmesi için, devletimiz bağımsız değil, aksine Batı’ya daha fazla bağımlı olmalıdır! Bu nedenle, bizim ‘Beka Meselesi’ olarak gördüğümüz zaaflar ve tehditler, bu zihniyette olanlar tarafından, bölücü terör örgütünün, ayrılıkçı amaçlarının gerçekleşmesini sağlayacak fırsatlar olarak görülmektedir!
Bugüne kadar, daha Demokratik bir Türkiye’yi; Temel Hak ve Özgürlükleri savundukları masalı ile insanları kandırabildiler.
Fakat artık Millet Uyanıyor!
15 Temmuz Darbe Teşebbüsü’nden sonra, bu uyanış daha bir hız kazanmıştır. İktidar da nihayet Batı ile ilişkilerimizi sorgulayan adımlar atmaya başlamıştır. Osman Kavala’nın göz altına alınması bu bakımdan önemlidir. Batılı istihbarat kuruluşlarının kontrolündeki STK’ların, ülkemiz için nasıl bir tehdit oluşturduğunun -nihayet- görülmesi sevindiricidir.
Atatürk’ün l Eylül 1924 tarihinde, Dumlupınar’da söylediği şu sözlerini hiçbir zaman unutmamak gerekir: “Bir memleketi zapt ve işgal etmek o memleketin sahiplerine hâkim olmak için kâfi değildir. Bir milletin ruhu zapt olunmadıkça, bir milletin azim ve irâdesi kırılmadıkça, o millete hâkim olmanın imkânı yoktur.”
Batı ve içimizdeki işbirlikçileri, yıllarca ‘milletin azim ve kararını’ kırmak için uğraştılar! Millî devletlere karşı yerelleşmeyi dayatan Küresel Güçler ve Yerli İşbirlikçileri, milletteki bağımsızlık ruhunu ve özgüveni yok etmek için her şeyi yaptılar ve yapıyorlar.
Ne yazık ki, Rusya, İran ve Irak’la yakınlaşmamızın çok olumlu sonuçlarını yaşadığımız hâlde, medyaya yerleştirilmiş Algı Mühendislerinin, ‘Batı’dan Kopuyoruz’ şeklindeki yaygarasından etkilenenler var!
Türk Milleti olarak müthiş bir asimetrik taarruzla karşı karşıya bulunmaktayız. Bu taarruzun etkisinden sıyrılarak, yaşadığımız olayları doğru tahlil edebilmek gerçekten oldukça güç.
‘Batı’dan Kopuyoruz’ kara propagandasından etkilenenlere şunu hatırlatmak isteriz:
Bölge devletleri işbirliği yapmadıkça, Amerika’nın bölgemizdeki etkisi kırılamaz!
Yani bölgemizdeki kaos, kan ve gözyaşı sürgit devam eder gider. Bu işbirliğinin Irak ve Suriye’deki olumlu sonuçlarını gördük. Barzani bitti. Sıra PKK ve PYD’dedir!
Batı, istihbarat kuruluşlarının güdümündeki Sivil Toplum Kuruluşları (STK’lar) ve içimizdeki Etki Ajanlarını kullanarak, bu gerçeğin görülmesini engellemeye çalışıyor. Bu kuruluşlar, “Demokrasi Projesi” ve “Açık Toplum Projesi” gibi, sözde ‘demokrasi ve insan hakları mücadelesi veriliyor görüntüsü altında’ zihinleri iğfal ediyorlar. ‘Turuncu Devrimler’ bu faaliyetlerin bir sonucuydu!
Putin, Sovyetler Birliği’nde, Rus gençlerini avlayan bu dış bağlantılı Sivil Toplum Örgütlerine karşı kendi millî sivil toplum örgütünü kurdu. ‘Nashi’ isimli bu örgüt, üç bin genci lider seviyesinde eğiterek bu sivil saldırıya sivil savunma ile cevap verdi. Rusya bunda büyük bir başarı sağladı. Rusya’nın bu sıkı takibi yüzünden, Soros bu ülkedeki faaliyetlerine son vererek Rusya’yı terk etmek zorunda kaldı! Tabiî bunları yapabilmek için, önce millî bir devletinizin olması gerekiyor. Ne yazık ki, Amerikan hegemonyası sayesinde millî reflekslerimizin iyice aşındığı için, Sivil Toplum Kuruluşları ve yabancılara ait Vakıflar, ‘Türkiye’nin Demokratikleştirilmesi’ görüntüsü altında, yıkıcı faaliyetlerini özgürce sürdürdüler! Bunların gerçek mahiyeti ne yazık ki, daha yeni yeni kavranılıyor!
NED’in (ABD Demokrasi Ulusal Fonu) ülkemizdeki ‘Sivil Hareket’e 2001 yılı sonuna kadarki katkısı 4.7 milyon dolar, George Soros’un örgütünden de 1.073 milyon dolar gelmiş (Mustafa Yıldırım, “Sivil Örümceğin Ağında” 3. Baskı, s. 55)!
Soros, yanına TESEV Başkanı Can Paker’i alarak, İstanbul’da düzenlediği bir basın toplantısında, Açık Toplum Enstitüsü’nün faaliyetleri çerçevesinde Türkiye’ye 8 milyon dolar ayırdığını hiç kimseden çekinmeden açıklayabiliyordu! Yine Can Paker’in, Mine Şenocaklı’ya verdiği bir mülâkatta belirttiğine göre, TESEV olarak bugüne kadar Soros’tan aldıkları destek yılda ortalama l milyon 800 bin dolardır (Vatan gazetesi 11.05.2008)!
Bunların eski rakamlar olduğunu hatırlatalım!
Açık Toplum Enstitüsü’nün merkezi Amerika’da! Budapeşte’de Açık Toplum Üniversitesi kurmuşlar. Erol Bilbilik, “Bu üniversitenin görevi ‘Emperyalizmin Demokrasisini’ hayata geçirmektir” diyerek şu uyarıyı yapıyor:
“Halkların özlediği bir demokrasi için değil, sermayeye engel teşkil etmeyen ve onların sınırlarını çizdiği bir demokrasi ve şeffaflık projesiyle yola çıkıyorlar. Bu, sonuçları itibarı ile sermaye için demokrasi getirir ama ulus devletler için intihardır” (Gürkan Hacir, “Çökmeden”, s. 116). ./…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

12345678