Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
blank
İsmail Şefik AYDIN

YENİDEN SADABAT PAKTI! (5)

Geçen yazımızda, iktidarı uyaracak güçlü bir muhalefet olsaydı, AKP’nin bu kadar hata yapamayacağını söylemiştik.
Bunu biraz açalım:
Hatırlanacağı gibi, Libya’ya NATO müdahalesi söz konusu olduğunda, sayın Erdoğan “NATO’nun Libya’da ne işi var” diye bir çıkış yapmış olsa da, daha sonra çark ederek, bu haydutça harekâta destek vermek zorunda kalmıştı. O tarihlerde, CHP’nin nasıl bir tavır sergilediğini hatırlayan var mı? CHP Genel Başkanı, 1 Mart 2011 tarihinde yaptığı Grup konuşmasında aynen şunları söylemişti: “’NATO’nun Libya’da ne işi var’ diye bir cümleyi ben kurmam… Hiçbir ülkeye dışarıdan müdahaleyi ilke olarak doğru bulmayız. Ama, Uluslararası Camianın duyarlılıklarıyla, olayların çıktığı ülkedeki halkın talepleri örtüşürse, yeni gelişmeleri beklemek doğaldır. İnsanların öldürülmesine 21. yüzyılda insanlar seyirci kalmazlar. Baskıcı rejimler olmamalıdır.”
Evet, sayın Kılıçdaroğlu aynen bu sözleri söylemiş! Yani, ‘Baskıcı rejimler olmamalıdır’ diyerek, Haydut Devletlerin Libya’ya müdahalesine onay vermiş!Sayın Kılıçdaroğlu, başta Amerika ve Fransa olmak üzere, hiçbir haklı gerekçe olmadan, Libya’yı hunharca bombalayan bu Haydut Devletleri, ‘Uluslararası Camia’ olarak tanımlıyor!
Biz de unutmuştuk! Aydınlık’ta, Şahin Mengü hatırlatmış!
CHP, Suriye olaylarının başlangıcında da iyi bir sınav verememişti! Sayın Mengü, Kasım 2011’de, CHP Genel Başkan Yardımcısının, partisi adına, AKP’nin elini çok rahatlatacak ve Suriye’ye tezgâh kuran emperyalist ülkelerin de hoşuna gidecek çok kritik bir açıklama yaptığını da hatırlatıyor! O açıklamada söylenen şudur:
“Esad’ın gitmesi hedeftir ve CHP’de bu hedefe katılmaktadır!”
Öngörümüz işte bu kadar! Esad’ın gitmesi demek, Suriye’nin parçalanması demekti! Çünkü, Suriye’de Millî Birliği temsil eden isim Esad’dı! Hazin olan ise, iktidar da muhalefet de bu gerçeği görememişti! O zaman bakışlar hep Batı Merkezliydi! İktidar, bu bakımdan kendini biraz düzeltti. Fakat CHP’de henüz bir değişim işareti yok!
CHP, hükümetin Suriye muhalefetine sahip çıkmasına ve muhaliflerin ülkemizde toplantı yapmalarına izin vermesine de yeşil ışık yakmıştı! Hâlbuki, Suriye muhalefetinin meşrû Esad yönetimine karşı silâhlı bir ayaklanma başlattığı bilinmeyen bir şey değildi.
CHP, iktidarın, bir Meclis kararı olmayan Suriye politikasının yanlışlığını, daha işin başında millete anlatabilirdi. Eğer kamuoyu etkili bir şekilde uyarılsaydı, iktidarın muhaliflere verdiği açık destek engellenebilir; silâhlı muhalifler bu kadar etkili olamazlardı. CHP bunu yapmadı.
İktidarın ve muhalefetin bu öngörüsüzlüğü bizi, bugünlere getirdi.
Peki, ya medyanın sorumsuzluğuna ne diyelim! Suriye hakkındaki bütün haberler Batı kaynaklıydı ve bu haberler hiç araştırılmadan Türk kamuoyuna olduğu gibi aktarıldı! Bunlara göre Esad, ‘Halkını Katleden’ bir diktatördü! Meşrû Suriye devlet güçleri ile çatışan silâhlı muhalefet ise, ‘Özgürlük Mücadelesi’ veren mazlum Suriyeliler olarak gösteriliyordu!
Küreselleşen medyamız ne yazık ki, millî bir tavır ortaya koyamıyor! Amerika ile örtülü bir savaş yaşamaktayken bile, kamuoyundaki Amerikan karşıtlığını yumuşatabilmek amacıyla, yine Soğuk Harp döneminde olduğu gibi, ‘koyu bir Amerikancılık’ yapılıyor!
Amerika Muhipleri İran ve Rusya’yla yaklaşmamızdan rahatsızlar!
Ertuğrul Özkök, 13 Ekim tarihli yazısında, toplumda yükselen Amerika karşıtlığından bakınız nasıl yakınıyor: “Amerikan aleyhtarlığı ve her şeyin altında CIA arama koalisyonu. Önüne gelen ABD’ye çakıyor!”
Sayın Özkök ve onun gibi birçokları, 15 Temmuz’da suçüstü yakalanan ABD’ye hâlâ daha toz kondurtmuyor!
Biz her taşın altında Amerika ararız!
Bu, Amerika’ya karşı önyargılı olduğumuz için değildir. Ülkemizin Tarihini ve Dünya Tarihini bildiğimiz için, her taşın, her kötülüğün altında Amerika’nın ve işbirlikçilerinin olduklarını çok iyi biliriz. Bu ülkede, 1945’ten itibaren yaşanan her uğursuz olayın arkasında Amerika vardır. 27 Mayıs dahil, bütün Askerî Darbelerin; Adnan Menderes’in; Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının astırılmalarının, 1970-80 arasındaki sağ-sol çatışmasının, Harp Sanayimizin dumura uğratılmasının, PKK ve FETÖ Çetesi’nin arkasındaki güç Amerika’dır. Eski MİT Başkanı Fuat Doğu’nun, “Biz CIA’nın Bölge Müdürü gibiyiz” sözlerini hatırlatırız!
Sayın Özkök’ün bu gerçekleri bilmemesi mümkün müdür?
Bu tür yayınların amacı, toplumun bir kesimindeki ‘Erdoğan Öfkesini’ istismar ederek, Amerika hayranlığının sürmesini sağlamak; kamuoyunda gelişen Rusya’ya ve Batı Asya İttifakına yönelik sempatiyi kırmaktır!
AKP’ye muhalif olanlar, sayın Erdoğan’a bu kadar öfkelenmekte aslında haksız da değiller. Cumhuriyetin Kurucu Değerlerini önemsemeyen otoriter davranışlar; Türk Üst Kimliğinin bu devletin çimentosu olduğunun bir türlü görülememesi; bu devletin kurucusu büyük Atatürk’e yapılan saygısızlıklara karşı kayıtsız kalınması, millete kendi ideolojik angajmanlarının dayatılması haklı olarak, bu öfkeyi körüklemektedir.
Hâlbuki, ülkemiz, bizzat sayın Cumhurbaşkanının ifadesi ile, bir ‘Beka Meselesi’ yaşamakta iken, -ki, buna biz de yürekten inanmaktayız-, iktidarın bu öfkeyi körükleyecek adımlar atmaktan kaçınması, daha birleştirici ve kucaklayıcı davranması; Cumhuriyetin Kurucu Değerleri ile bağdaşmayan ideolojik angajmanlarını bir kenara bırakması gerekmez mi?
Ne yazık ki, iktidar, bu ‘Beka Mücadelesinde’, kendisine en içten desteği verecek olan Atatürkçü-Ulusalcıları yanına almanın önemini hâlâ daha idrak edememiştir. Fakat, biz yine de, -AKP kadroları içinden tam destek alamadığını bilerek-, sayın Cumhurbaşkanının bölge devletleriyle işbirliğine gitmesini anti emperyalist bir duruş olarak gördüğümüz için destekliyoruz.
Irak Merkezî Yönetiminin şu son Kerkük operasyonu, bölge devletlerinin bu işbirliğinin en güzel sonuçlarından biridir. Barzani, 2003’te el koyduğu Kerkük’ü kaybetmiştir. Yenilen sadece Barzani değil, aynı zamanda Amerika’dır. Batı Asya’nın İttifakı karşısında, Amerika dağılmıştır. Kerkük Operasyonu, Batı Asya ülkeleri birlik olduklarında, nasıl bir kuvvet olacaklarını somut olarak göstermiştir. Fakat ne var ki, AKP iktidarı, Batı Asya İttifakının önemini tam olarak kavrayabilmiş değil.
Hâlbuki, bu ittifak; yani Sadabat Ruhu’nun yeniden benimsenmesi, Batı’nın ülkemiz üzerindeki onur kırıcı vesayetiyle birlikte, PKK-PYD’yi ve Büyük Kürdistan hayallerini de ebediyen bitirebilir. ./..

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

12345678