Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
blank
İsmail Şefik AYDIN

YENİDEN SADABAT PAKTI (13)

PKK-HDP son zamanlarda, “Eşit Vatandaşlık” diye bir söylem tutturdu. İlginç olan ise, CHP’nin de bunu dillendirmesidir! CHP, Haziran 2016’da yapılan olağan kurultayında, hem de oy birliği ile “Eşit Vatandaşlık” ilkesini kabul etmiş!
CHP, bunu çözümün anahtarı olarak görüyor!
PKK ve HDP’nin Eşit Vatandaşlıktan muradının, önce, anayasamıza ‘iki halkın’ isminin yazılması; sonrasında T.C’den vazgeçilmesi, ana dilde eğitim, özerklik ve bağımsızlık olduğu bilinmelidir. Nitekim, Barzanistan ve Katalonya olaylarında da, özerklikle yetinilmeyeceğini görmüş olduk!
Yani, ‘Eşit Vatandaşlık’ masum bir kavram değil; bir tuzak! Verilecek en küçük bir ‘Etnik Tavizin’ sonunun gelmeyeceği bilinmelidir.
“Ne Mutlu Türk’üm Diyene” sözünü her Türk vatandaşı benimsemelidir. Bu ırkçılık değildir. Ne diyordu büyük Atatürk:
“Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran halka Türk Milleti denir!”
Düstur budur! Herkes bunu benimsemek zorundadır! Bu konuda en küçük bir taviz bile verilemez. Şu da çok iyi bilinmelidir ki, bu coğrafyada bu yer altı kaynakları var oldukça, Batılı ‘dostlarımızın’ ‘Kürt Sevdası’ aslâ bitmeyecektir.
Bu sevdanın açılımına dair çarpıcı bir örnek verelim:
EMET, Capitol Hill’deki Amerikan ve İsrail yanlısı bir düşünce kuruluşu! Sarah Stern de, EMET’in kurucularından. Geçenlerde Aydınlık gazetesinde, bu Hanım’ın, İsrail’in en büyük gazetelerinden Jerusalem Post’ta yayımlanan bir makalesinin özetini tebessümle okuduk. Sarah Stern, bu makalesinde, Kürtler ile Yahudiler arasındaki benzerliklere göndermede bulunarak (iki halkın da çok büyük acılar çektiklerini, ‘katliamlara’ uğradıklarını hatırlatmış!), Kürtlerin dünyanın devletsiz en büyük halkı olduğunu savunuyor!
Sarah Stern’in yazısı özetle şöyle: “Kürtlerin dağlardan başka dostu yok” söylemi geleneksel bir Kürt atasözüdür. ‘Dağlardan ve İsrail’den başka dostu yok’, daha doğru bir söylem! Kürtlerin self-determinasyon arayışı başladığında, onları kucaklayan İsrail bir başına kaldı. Başbakan Netenyahu Kürtleri, ‘Cesur, değerlerimizi paylaşan Batı yanlısı insanlar’ olarak tanımladı. Derin bağlılık karşılıklıdır. Amerika ve Avrupa’da, Kürdistan Bölgesi’nin bağımsızlığı için yapılan mitinglerde İsrail bayrakları dalgalandırıldı. Sarah Stern, Kürtleri şöyle tanımlamış: “Bölgedeki İran hegemonyasına ve dinî aşırılıklara karşı bir siper olduğunu kanıtlayan, demokrasi ve insan haklarına bağlı küçük ama cesur bir halk var!”
Sarah Stern, İran’ı hedef göstermeyi de ihmâl etmemiş: “İran bir misyondur. İslamî Cumhuriyet bir Şiî Hilâli oluşturmaya çalışıyor ve Kürdistan ile İsrail birlikte, Orta Doğu’yu Afrika’ya bağlayacak bir Şiî köprüsü ile, İsrail ve müttefiklerinin güvenliğine tehdit konularında iki kritik bariyer görevi görebilirler. Eğer Batı, kendini koruma duygusu anlamında en ufak bir ahlâkî bütünlüğe sahipse, bütün gücüyle Kürtlerin arkasında durmalı!”
Batılı ‘dostlarımızın’ Kürtleri kullanmadaki kararlılığını görüyor musunuz? Hâlâ daha, bunu anlayamamış olanlar için sadece, “gafiller” demek çok hafif kalmaz mı?
Bağımsız Kürdistan sevdalıları ve PKK yandaşları, alçakça bir suikasta kurban giden Hrant Dink’in 1 Haziran 2004’te yazdığı, “Andıran Günler” makalesini okumalıdırlar. O makalesinde Hrand Dink şu uyarıyı yapmıştı: “Hiçbir emperyalist ülke bir milletin kara kaşı kara gözü için onu kurtarmaya gitmez. O önce kendi çıkarını düşünür. İşine geldiğinde de anında satar; arkasına bile bakmadan çeker gider. Nitekim yüz yıl önceki o beklentiler, o umutlar Ermeniler açısından tam bir hüsranla sonuçlandı işte. İyisi mi sen ey Kürt kardeşim! Sen gel şu işi bir bilene sor. Şu Ermeni kardeşinin bilirkişiliğine güven!”
İşte, bu gerçeğin görülememesi için müthiş bir algı operasyonu yapılıyor! Emperyalist Devletler, hedef ülkelerdeki aydınları, kendilerinin bir ‘Hürriyet Havarisi’ olduklarına inandırabiliyorlar! Bu devletlerin kontrolündeki istihbarat örgütleri, Sivil Toplum Kuruluşları etnik ve mezhep ayrımcılığını körüklemekte pek mahirdirler. Kendi ülkelerinde terör örgütlerine göz açtırmayan bu ülkeler, söz konusu bizim ülkemiz olunca, bize ‘terör örgütlerine karşı orantısız güç kullanılmamasını’ tavsiye ediyorlar; temel insan haklarını hatırlatıyorlar!
Devletimiz teröristle, herhâlde Hukuk Devleti kuralları içersinde mücadele edecektir. Fakat bizim Batılı ‘dostlarımız’ bu katil çetesine, bu taşeron örgüte hoşgörü gösterilmesini istiyor! Amaçları elbetteki, terör örgütünün ve sempatizanlarının özgürce, bölücü faaliyetlerini sürdürmeleri ve ülke içinde barışın ve huzurun sağlanmasını önlemek; ekonomik gelişmemize sekte vurmak; Türkiye’nin güç kaybetmesidir!
Amerika’nın gerçek yüzünü ancak körler göremeyebilir! Hani, PYD’ye verilen silâhlar IŞİD bittikten sonra geri alınacaktı! Amerika PKK/ PYD’ye 3.500 TIR silâh verdi. Bu silâhlarla bir ordu donatılır! Zaten inkâr da etmiyorlar ki; ‘PYD bizim Kara Ordumuz’ demediler mi?
Amerika, PYD’yi eğitecek Askerî Uzmanlar da gönderiyor! Bu durumda, Türkiye’nin bu Amerikan plânlarını boşa çıkarmak için Bölge Devletleri ile yakın işbirliği kurmasına karşı, ‘Batı’dan Kopuyoruz’ diye yırtınanlara sormak durumundayız: Siz kimden yanasınız?
Artık herkes görmelidir ki, Amerika’nın amacı Türkiye’yi bölmektir! Bu kimi gafillerin sandığı gibi bir paranoya değildir. Gerçektir! Suriye’den sonraki hedef Türkiye’dir! Bu durumda, yapılması gereken, daha fazla gecikmeden, Devlet Aklı ile hareket etmek ve Rusya’dan nasıl özür dilediysek, Suriye’den de özür dileyerek, bölgesel işbirliğine bir an evvel Suriye’yi de dahil etmektir! Emperyalizmin bu menfur projesini (II. İsrail-Kukla Kürdistan) ancak Rusya Federasyonu, Türkiye, İran, Irak ve Suriye’nin işbirliği ile tarihin çöplüğüne gönderebiliriz. Fakat ne görüyoruz? Sayın Cumhurbaşkanı defalarca, Suriye ile görüşmelerden bahsetmesine, artık ‘Esed’ yerine Esad diye konuşmasına rağmen, Suriyeli muhaliflerin kurdukları sözde hükümetin Başbakanı ile, iktidara yakın bir televizyon olan TV Net’te mülâkat yapılıyor (10.11.2017)! Suriye Devlet Başkanı ‘Esed’ yine yerden yere vuruluyor! Demek ki, yaşananlardan hiç ders alınmamış!
Karşımızda yekpare bir AKP iktidarı yoktur. AKP’nin içinde de, ihmal edilemeyecek oranda bir Batıcı grup olduğu bilinmelidir. Çünkü, bu ülkenin aydınları 70 yıldır, Batı ittifakı içinde bir kimlik erozyonu yaşamaktadır!
Bu arada, bu toprağa bağlı ve idrakleri Batı’nın ipoteği altında olmayan vatandaşlarımızı sevindirecek önemli gelişmeler de yaşamaktayız. 19 Kasım’da Antalya’da Türkiye, Rusya ve İran Dışişleri Bakanları, Suriye meselesinin çözümünü görüştüler ve her konuda anlaştıklarını açıkladılar! 22 Kasım’da Soçi’de Rusya, Türkiye ve İran liderleri bir araya gelerek Suriye meselesini görüştüler.
Bu gelişmeleri iki yıl önce hayâl bile edemezdik. Ne var ki, olaylara at gözlüğü ile bakanların, ülke menfaatine olan bu çok önemli gelişmeleri anlayabilmeleri ne mümkün!
Önyargıları parçalamak gerçekten de atomu parçalamaktan daha zor!

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

12345678