Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
blank
İsmail Şefik AYDIN

YAŞANANLARDAN DERS ALMALIYIZ (2)

15 Temmuz’u başaramayan ABD’nin, yeni bir müdahale senaryosu üzerinde çalıştığı söylentileri oldukça yaygın. Dikkatinizi çekeriz; CIA Başkanı, açıkça, Venezüella’da da bir iç harbin hazırlıkları içinde olduğunu söylemekten çekinmiyor! Nitekim, Venezüella’nın, Amerika’nın organize ettiği, sözde özgürlükçü muhalif kesimler tarafından nasıl karıştırıldığı meydandadır! Amerika’nın amacı, Türkiye’de de bir iç harp başlatmak ve NATO müdahalesini sağlamak!
Bir Batılı kuruluşun yaptığı araştırma, milletimizin yüzde 72’sinin Amerika’ya karşı olduğunu ortaya koyuyor. Milletimiz, NATO’nun ve Amerika’nın dost olmadığını görebildiği hâlde, bu ülkede kimi gafiller, hâlâ daha, Amerika’dan ve NATO’dan ‘DOST’ olarak söz edebilmektedirler! Amerika’nın ve NATO’nun Türk Milletinin düşmanı olduğunu hâlâ daha anlayamadık mı?
Diğer taraftan, ülke içinde de, Yüksek Askerî Şûra toplantısından hemen önce, bir darbe teşebbüsünden söz edilmeye başlanması manidardır. Tercüman gazetesinin, sürmanşet olarak, “Yeni Darbeyi Ulusalcılar Yapabilir” haberini nasıl izah edebiliriz? Bu haberin, Algı Yönetimi amaçlı olduğu o kadar açık ki!
Yeni darbeyi ulusalcılar yapacakmış! Hadi ordan.
Bu ülkedeki bütün Askerî Darbeler NATO darbesidir. Önce, bunu çok iyi bellemeliyiz. 12 Eylül darbesi olunca, bir Amerikalı Generalin, “Bizim çocuklar başardı” sözlerini unutmayınız!
Gerçek Atatürkçüler ve Ulusalcılar Emperyalizme karşıdırlar; Avrasyacıdırlar. Bu iktidar, ilk yıllarda Batı ile çok yakın ilişkiler içinde bulunmuşsa da, Batı’nın, kendi varlığına kast eden operasyonları ile karşı karşıya kaldıktan sonradır ki, Avrasya’ya yönelmek zorunda kalmıştır. Bizim, bir Avrasyacı, bir Kemalist olarak yürekten desteklediğimiz bu yönelişin, Batı yanlısı çevrelerce, “Eksen Kayması” olarak değerlendirilmesi de bir acı gerçeğimizdir. Hâlbuki, ülkemizin bu coğrafyada, hâkim bir güç olarak varlığını sürdürebilmesi ancak ve ancak, Bölge Devletleri ile gerçekleştireceği ittifaklarla söz konusu olabilir. Bu bağlamda, Rusya ile yapılan S-400 Füze anlaşması, Şangay İşbirliği Örgütü ile kurulan temaslar önemlidir. Ülkemizin yüksek menfaatlerinin gereği, başta Rusya olmak üzere, İran ve Irak’la dostluk ve işbirliğinin daha da geliştirilmesi; bir an önce Suriye ile uzlaşılmasıdır.
Yaşadığımız gelişmelerin ışığında bakıldığında, yeni bir darbe ihaneti ancak ve ancak Amerikancı ve NATO’culardan beklenebilir. Ergenekon ve Balyoz Kumpasları ile, Ordumuzdaki, NATO’cu olmayan Milliyetçi-Ulusalcı subaylar büyük ölçüde temizlenmiş; onların yerlerine de, bilindiği gibi, NATO’cu ve FETÖ’cüler getirilmiştir!
15 Temmuz başarısız darbesini bunlar gerçek-leştirmedi mi? Sayın Soner Yalçın Sözcü’de hatırlatıyor: Fethullah Gülen, bir Mısır gazetesine verdiği mülâkatta, kendisine yöneltilen, “15 Temmuz Darbe Teşebbüsünü kimin yaptığını düşünüyorsunuz” sorusuna, “Ulusalcı ve Lâik bir kesim bunu yapmış olabilir” diyor!
Ne ise ki, kısmen de olsa gerçekleri gören iktidar, bu Askerî Şûra’da, BALYOZ mağduru komutanları terfi ettirmekte tereddüt göstermemiş; 9 Kumpas mağduru Albay, General ve Amiral yapılmıştır. Bu atamaların, ‘Ulusalcılar Darbe Yapabilir’ tezviratını yapanlarda büyük bir hayal kırıklığı yarattığı muhakkaktır.
AKP iktidarı, bir ‘Hizmet Hareketi’ zannettiği bu terör örgütüne inanmakla ne vahim bir hata yaptığını anlamış olmalıdır. Fakat, şunu da hemen hatırlatalım ki, CIA, MOSSAD destekli bu örgüte, hiç ummadığımız kesimlerden verilen yaygın destek de, bir başka acı gerçeğimizdir. Meselâ, Atatürkçü olarak tanıdığımız eski Genelkurmay Başkanlarımızdan sayın İsmail Hakkı Karadayı, ‘cemaatin düzenlediği Türkçe Olimpiyatlarının, ülkemizin dünyada tanınmasına hizmet ettiği inancıyla’, cemaatin temsilcilerini, öncelikle kabul edebilmiştir! Cemaatin yurt dışında açtığı okullara destek vermeyen hemen hemen yok gibi! Hem de, 1999 yılındaki bir Emniyet İstihbarat raporu ile, bu örgütün tehlikesine dikkat çekilmesine ve Dr. Necip Hablemitoğlu’nun “KÖSTEBEK” kitabıyla, örgütü deşifre etmesine rağmen!
Batı ittifakı içinde çok büyük bir Millî Hassasiyet kaybı yaşadık. Aydınlarımız ve siyasetçilerimiz devşirildi. AID yardım görevlisi Dr Richard Podol’un, 1975 yılında, Washington’a gönderdiği bir raporu tekrar hatırlatalım: “Yirmi yıldan beri Türkiye’de faaliyette bulunan yardım programı meyvelerini vermeye başlamıştır. Amerikan değerlerini benimsemiş Türk yönetici yetiştirme işi başarıya ulaşmıştır. Önemli merkezlerde Amerikan eğitimi görmüş bir Türk’ün bulunmadığı bakanlık ya da bir iktisadî devlet teşekkülü hemen hemen kalmamıştır!”
Ne yazık ki, bu süreçte, Atatürk’ün Ordusu sandığımız Ordumuz da bir NATO Ordusu olmuştu!
FETÖ’nün devletteki yapılanması o kadar derindi ki, 17-25 Aralık Darbe Teşebbüsünden sonra bile, istediklerini yaptırabildiler! 2014 Şûrasında General olan 19 Albaydan 12’sinin, 2015 Şûrasında General olan 24 Albaydan 20’sinin 15 Temmuz darbe teşebbüsüne katıldıkları için ordudan atıldığını hatırlatalım! Ne yazık ki, iktidar bu konuda gereken feraseti gösterememiştir.
Bugün, iktidar da, muhalefet de büyük bir sorumlulukla karşı karşıyadır. İktidar da, muhalefet de, vatanın ve milletin bütünlüğünün tehlikede olduğu bugünlerde sağduyu ile hareket etmek zorundadır. “Ben iktidarım; her istediğimi yaparım!” Ya da, “Ben muhalefetim; görevim, iktidarın yaptığı her işi eleştirmektir” anlayışı, sadece ve sadece, bu ülke üzerinde yüzyıllardır menfur projeler geliştiren Kapitalist Emperyalizmin işine yarar. Bu bağlamda, öncelikle iktidarın, bugüne kadar yapılan çok vahim hatalardan ders alarak, göreve getireceği kişilerde, ‘alnının secdeye değip değmediğine’ değil; namuslu ve düzgün insanlar olup olmadıklarına, ehliyet ve liyakatlerine, vatan sevgisine sahip olup olmadıklarına bakmalarının önemine işaret etmek isteriz. Ülkemiz normal şartlar altında olsaydı, bu o kadar önemli olmayabilirdi. Fakat, özellikle, FETÖ tarafından, devletin bütün kademeleri, ehliyet ve liyakate bakılmaksızın; vatan ve millet sevgisinden yoksun, ‘Devletine değil, Şeyhine biat eden’ Cemaat Mensupları ile doldurulduğundan; devletin her kademesine, ‘Yüksek Vatanseverlik Duygusuna; Ehliyet ve Liyakate sahip, işin uzmanlarının getirilmesi’ her zamankinden daha fazla önem taşımaktadır. Bu, devletimiz için bir beka meselesidir. Fakat ne yazık ki, iktidarın bazı uygulamaları bu bakımdan ümit kırıcıdır. Meselâ, teamüllere aykırı olarak, ABD vatandaşı olduğu iddia edilen Merve Kavakçı’nın Büyükelçi yapılması; okullarda kız ve erkek çocuklar için mescidler açılması; Müftülüklere nikâh kıyma yetkisi verilmesi; son yıllarda, büyük itibar kaybı yaşayan Ensar Vakfı ile, Millî Eğitim Bakanlığı’nın, bir protokolle, bu vakfa Ortaokul ve Liselerde ‘Kültürel ve Sportif’ kurslar açma yetkisi tanıması ve kurslarda görev alacak öğretmenlerin ücretlerinin Bakanlıkça karşılanmasının kararlaştırılması gibi! Bu imkân, bir protokolle, Birlik Vakfı ve İlim Yayma Cemiyetine de tanınmış!
İktidarın böyle bir anlayış içinde olması, ülkeye zaten pamuk ipliği ile bağlı olan değerli beyinlerin Batı’ya olan ilgisini daha da arttırmaz mı?
Bunların üstüne, eski AKP yöneticisi Av. Ayhan Oğan’ın, bir televizyon kanalında, “kurulmakta olan yeni devletten” söz etmesinin; Prof. Teoman Duralı’nın, “Cumhuriyet’le birlikte Dinin ve Türk Ordu geleneğinin terk edildiği” gibi saçma sapan sözlerinin (TVNET, 5. 08. 2017), Milletimizdeki Atatürk sevgisini dikkate almayan densiz davranışların, her zamankinden daha çok ihtiyaç duyduğumuz Millî Birlik ve Beraberlik Ruhuna sıkılmış kurşundan bir farkı var mıdır? Demek ki, yaşananlardan hiç ders alınmamış!

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

12345678