Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

“Sansürsüz şiddet travmalara neden olabilir”

Çamlıca Medipol Üniversite Hastanesi

Çamlıca Medipol Üniversite Hastanesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Can Tumba, “Ekranlarda sansürsüz yayınlanan şiddet, çocuklar ve gençler üzerinde kalıcı travmaya neden olabilir. Toplumda tepkilere yol açan Emine Bulut cinayeti görüntüleri çocuklar üzerinde kalıcı tramvaya neden olabilir.” dedi.

Can Tumba yaptığı yazılı açıklamada, son günlerde Türkiye’nin gündemine oturan Emine Bulut cinayeti ve benzeri vahşet içeren görüntülerin medya kanalları üzerinden servis edilmesinin çocuklar üzerinde psikolojik etkiler doğurduğunu ifade etti.

10 yaşında bir kız çocuğunun çaresiz “Ölme anne” çığlıklarının hepimizin gözleri önünde yaşandığını, kulaklarımızda yankılanmaya devam ettiğini kaydeden Tumba, bu yöndeki yayınların toplum içinde ciddi bir kenetlenme ve ortak hareket etme, tavır gösterme motivasyonu sağladığını belirtti.

Tumba, yaşananların direkt olarak izleyiciye yansıtılması vicdanları daha fazla harekete geçirdiğini aktararak, “Ancak internet erişiminin kontrolsüz olması ve görüntülerin çok hızlı yayılması bu yayınları kesinlikle görmemesi gereken bireylerin de zararına işliyor. Travma sonrası ilişkili bozukluğu, mağdurların yanı sıra, şiddete tanıklık edenlerde de görülüyor. Bu durum özellikle çocuk ve ergenler üzerindeki yıkıcı etkileri var.”

Travmaya direkt ya da dolaylı yoldan maruz kalan çocuklarda etkilenme şiddetine ve yaş aralığına göre değişiklikler görülebildiğine işaret eden Tumba, şunları kaydetti:

“Travma temalarının görüldüğü tekrarlayıcı oyunlar, olaylarla ilişkili sıkıntılı rüyalar, olayları simgeleyen ya da çağrıştıran içsel ve dışsal uyaranlardan kaçınma davranışı, kendisi veya başkalarıyla ilgili olumsuz inançlar ile beklentiler yaşanabilir. Daha önce yapmaktan zevk aldığı alanlara yönelik ilgi ve katılımda belirgin azalma, olumlu duygular yaşamada zorlanma, saldırganlık, öfke patlamaları, kızgınlık, sakınmaksızın davranma veya kendine zarar verici davranışlarda bulunma, her an tetikte olma, abartılı irkilme tepkisi gösterme, konsantrasyon sorunları, uyku bozukluğu gibi belirtiler görülebilir. Bu belirtilerin gözardı edilmesi ya da konuyla ilgili uzmanlara danışılmasının gecikmesi ise belirtilerin şiddetlenmesi ya da daha depresif bozukluk, kaygı bozukluğu, panik bozukluk, kişilik bozuklukları gibi daha farklı psikiyatrik tabloların mevcut duruma eklenmesi ile sonuçlanabilir.”

Dijital geçmişini takip edin

Tumba, çocukları bu görüntülerden koruma noktasında hem ebeveynlere hem de sosyal medya ile ilişkili yetkililere büyük iş düştüğüne dikkati çekerek bu tür görüntülerin yayınlanmasının tamamen engellemesinin tabii ki gerçekçi bir beklenti olmadığını anımsattı.

Videolara yaş kısıtlamasının getirilmesi, şiddet barındıran, şok edici içerikler olduğunun eklenmesi ya da bunun önleminin alınamadığı durumlarda görüntülerin belli kısımlarına yayın yasağı getirilmesi gerektiğine işaret eden Tumba, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Ebeveynlerin çocuklarının sıkça ziyaret ettikleri internet sitelerinden haberdar olması ve içerikleri düzenli aralıklarla incelemeleri temel önlemler olarak uygulanabilir. Travma ile ilişkili bozukluklar tedavi edilebilir psikiyatrik tablolardır. Çocukluk çağında yaşanan travmaların tedavisine erken başlanmalı. Tedavi çocuğun biyolojik, psikolojik ve sosyal düzeyine göre düzenlenmeli. Tedavide süreç bireye özgü yapılandırılmalı ve takip edilmeli.

Sosyal destek sürecin her basamağında etkin şekilde sağlanmalı. Kişinin gündelik hayatının bir yandan devamı sağlanmalı, duygularını ve düşüncelerini özgürce ifade edebileceği güvenli bir alan yaratılmalı. Travmayı hatırlatacak uyaranlara maruziyet en az indirilmeli. Gerekli durumlarda bir uzman gözetiminde ilaç tedavisi, psikoterapi ve ek tedavi yöntemlerine başvurulmalı. Travma yaşayan çocukların tedavisinde çocuk ve ergen ruh sağlığı uzmanları, psikologlar, sosyal hizmet yetkilileri, aileler, eğitmenler ve sosyal çevrenin uyum ve iş birliği içinde çalışabilmesi oldukça önemli.”