Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
blank
Nihat ÖZTÜRK

ONLARIN DA KAFALARI KARIŞIK

Türkiye’yi 2002 den bu yana tek başlarına yöneten Adalet ve Kalkınma Partisi hükümeti başarısız oldukları her konuyu ülkenin yönetim sistemine bağlıyorlar.

Dağ gibi sorunların altından kalkamayınca; nerede hata yaptıklarını, nasıl yanlış politikalar izlediklerini, ne tür tutarsızlıkların esiri olduklarını sorgulamak yerine rejime saldırıyorlar. Yönetim sistemini eleştiriyorlar.
Oysa 14 yıldır aynı yönetim şekliyle idare ettikleri Türkiye’de hiç bu kadar rejim karşıtı olmamışlardı. Parlamenter sistem gitmeliymiş ve yerine başkanlık sistemi gelmeliymiş.
Sorun sistemde değil aslında, sorun uygulanan yanlış politikalarda. Neredeyse muhalefetsiz yönetilen Türkiye’de bunca yıldır istikrarlı dedikleri tek parti hükümeti var.
Yönetin o zaman… Bütün kurumlar elinizde, her yerde kendi görüşünüzden yöneticileriniz var. Sayısal çoğunluk sizde… İstediğiniz her yasayı torbaya atıp çıkartıyorsunuz. Yasaları kendinize göre yorumluyorsunuz ve uyguluyorsunuz.
Daha ne istiyorsunuz, yönetin işte!
Halkın refah seviyesini artırın, terörü önleyin, komşularımızla ilişkilerimizi düzeltin, insanların yüzünü güldürün ve yapmanız gereken her şeyi yapın.
Bunları yapamayınca çok farklı bir neden buldular… Parlamenter sistem bizi engelliyor. Başkanlık sistemine geçersek Türkiye’yi uçururuz.
Hayır, hiçbir şey yapamazsınız… Galiba deniz bitti.
Yok, hâlâ yönetim bizde diyorsanız o başka; boşuna kürek çekip yerimizde dönüp duruyoruz. Türkiye’yi yönetmekten bunu anlıyorsanız o sizin görüşünüz.
Geçmişten günümüze öngörüleriniz doğru çıksaydı bu sistem değişikliği teklifinizi de elbette önemserdik. Ama öyle olmadı, çok önemli ve hayati konularda ortaya koyduğunuz yönetim şekli ülkeyi rejim değişikliği arayışı noktasına getirdi.
Öngörüleriniz isabetli çıkmadı.
İşte terör konusunda başlattığınız sürecin Türkiye’yi getirdiği nokta ortada… Bu mu sizin öngörünüz? Dış politikada izlediğiniz yol Türkiye’yi korkunç bir yalnızlığa götürdü. Bütün müttefiklerimiz düşman oldu.
Cumhurbaşkanını halk seçerse tüm sorunlar ortadan kalkacak diyerek 2007 yılında anayasa değişikliği yaptınız ama şimdi de iki başlılıktan yakınıyorsunuz.
Sıradan insanların gelir düzeyleri yükselmedi. Halkın refahı artmadı.
Artık ortalığa çıkıp da biz bu ülkeyi mükemmel yönetiyoruz diyemiyorsunuz…
Bunun yerine ülkeyi mükemmel yönetebilmemiz için başkanlık sistemine geçmemiz lâzım diyorsunuz. Olmadığının siz de farkındasınız.
Son sığınağınız olan başkanlık sistemi konusunda da kafanız karışık… Ne istediğinizi veya ne yapmak istediğinizi de tam bilmiyorsunuz. Tam başkanlık, yarım başkanlık; Türk tipi başkanlık, Amerikan tipi başkanlık… Bir de partili cumhurbaşkanlığı çıktı şimdi.
Bakalım daha neler göreceğiz.
Aslında bu arayış bir kaçışın göstergesi. Altında kaldığınız sorunlara bahane üretme çabası. Diyecek sözünüz kalmadığının işareti… Huzursuzluğunuz dışa vurumu.
Ve en büyük sorun bunları göremeyecek kadar sorunlara boğulmuş olmanız.
Daha da kötüsü bunları söyleyerek birazcık uyanmanıza yardımcı olmak isteyenlere hiç kulak asamayışınız… Her şeye vâkıf olduğunuzu düşünmeniz ve karşıt görüşleri hükümet devirici olarak algılamanız.
Türkiye’nin bir rejim sorunu yoktur yönetim sorunu vardır. Rejimi değiştirmekle bu sorunların çözüleceğini düşünmüyorum. Sorunların büyümesine neden olan sebepler ortadan kaldırılamadıkça çözümü rejim değişikliğinde aramak yeni bir siyasi hamledir.
Bu hamlenin sonunda siyasi bir başarı kazansanız da sorunların çözümünde bir ilerleme sağlamanız mümkün olmayacaktır.
Yine de siz bilirsiniz!

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

12345678