Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
blank
İsmail Şefik AYDIN

NEMRUT’UN ATEŞİNE ODUN TAŞIYANLAR!

Orta Doğu’yu Etnikçilik ve Mezhepçilik ile bölüyorlar. Bunların kimler olduğunu artık çok iyi biliyoruz. Bunlar bizim Batılı dostlarımız! Onlarsız yapamıyoruz!
Batı’nın körüklediği mezhepçiliğin bölgemizi nasıl bir ateş çemberine çevirdiği meydandayken, devlet adamlarının ve siyasetçilerin ikide bir mezhep vurgusu yapmaları doğru mudur? Meselâ; en yetkili ağızların Reyhanlı’daki patlamada ölen vatandaşlarımızın Sünnîliğine vurgu yapması ve IŞİD’in saldırdığı Türkmen kenti Telafer için de “Orada Şiî Türkmenler de var” ifadesinin kullanılması gibi!
Amberin Zaman Hanımefendi “ABD Irak’ın parçalanmasını istemiyor. Bunu önlemek için elinden geleni yapıyor” diye yazmış! Bunlar bizi aptal mı zannediyor? Büyük Orta Doğu Projesi’nin mimarı ABD değil mi? Yaşadığımız coğrafya bu proje yüzünden kan gölüne dönmedi mi? Bölgemize sözde Barış ve Demokrasi getireceği iddia edilen bir proje uygulanıyor ve “Biz bu projenin Eş Başkanlardan bir tanesiyiz!” Bizim ABD’ye verdiğimiz desteğin Nemrut’un Ateşine odun taşımaktan farkı nedir?
Gazeteci Sedat Sertoğlu’nun, 24 Mayıs 2003 tarihinde Vatan gazetesinde, o tarihte Dışişleri Bakanı olan Abdullah Gül’le yaptığı bir mülâkatı yayınlanmıştı. O mülâkattan, sayın Gül’ün, 2 Nisan 2003 tarihinde ABD Dışişleri Bakanı Colin Powel ile, Türkiye’nin geleceğini ipotek altına koyan bir ikili antlaşma imzaladığını ve “Orta Doğu’da bütün rejimler değişecek” ‘kehanetinde’ bulunduğunu öğrenmiştik. Bu antlaşma ile, Amerika’ya karşı üstlendiğimiz bazı taahhütleri hatırlatalım: “Türk askeri Irak’ın kuzeyinden çekilecek; Sınır ötesi harekâtlara son verilecek; PKK’ya karşı askerî harekât için ABD’den izin alınacak; ABD’nin İran ve Orta Doğu harekâtlarına aktif destek; Türk Ordusunun asker ve silâh gücünde indirim; Irak’ın kuzeyinde kurulan kukla devletin tanınması; Belediyelere özerklik; 4 yılda aşamalı olarak federasyona geçiş; Kıbrıs’ta Denktaş’ın devre dışı bırakılması; Ege’de Yunanistan’ın taleplerine esnek tutum; Ermenistan’a yönelik kısıtlamaların kaldırılması!”
Sadece Federasyon işi biraz sarktı o kadar; bu vaatlerin hepsi gerçekleşmiştir!
Irak’ın kuzeyinde, ‘bizim korumamız altında’ kurulmakta olan Kukla Kürdistan’ın lideri Barzanî, 26.6.2014 tarihinde, Peşmergelerinin işgali altında bulunan Kerkük’ü ziyaret ediyor ve şu küstah açıklamayı yapıyor: “Bizce Kerkük Kürdistan’ın bir parçasıdır ve bunu konuşmaya gerek yoktur!” Hemen ardından İsrail’in “Kuzey Irak’ta bir Kürt Devleti kurulmalı” açıklaması geliyor! AKP Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik ise, Barzani’nin gayriresmî sözcüsü durumunda olan Rudaw TV’ye verdiği bir mülâkatta aynen şunları söylüyor: “Irak bölünürse Kürtler kendi kaderlerini tayin etme hakkına sahiptir!” Financial Times’e verdiği demeçte daha da ileri giderek şu vahim sözleri söylüyor: “Irak’ta kurulacak bir Kürdistan eskiden savaş sebebi sayılırdı. Bazı şeyler değişti. K. Irak’ta bağımsız bir Kürt Devleti ihtimali eskisi kadar rahatsız etmiyor. Onların adı Kürdistan ve bu kabul edilmeli. Eğer Irak bölünürse ki, bu kaçınılmaz görünüyor, onlar bizim kardeşimizdir!”
Peki, Türkmenler üvey kardeş mi? Yoksa o bile mi değil? Türklüğü bir ‘Etnik Unsur’ olarak görenlerden başka ne beklenir? Evet! Başbakan adaylık konuşmasında aynen böyle dedi!
Bu nasıl bir tezgâh ki, önce IŞİD Musul’u işgal etti: ardından da Barzani’nin peşmergeleri Kerkük’e yerleşti! İktidar mensuplarının bir türlü terörist diyemedikleri IŞİD teröristleri, Müslümanlarca kutsal bilinen Irak’taki Veysel Karani türbesini bombayla havaya uçurdu; bizim dincilerden en küçük bir tepki yok! Musul Konsolosluğumuz çalışanları bir aydır IŞİD teröristlerinin elinde rehin! IŞİD Şiî-Sünnî ayrımı yapmadan Türkmenleri hunharca katlediyor! Dışişleri Bakanımız üç yıl önce “Telafer’e dokunan Türkiye’ye dokunur” diye ‘Zehir gibi’ bir demeç vermişti. Sınırımızda bayrak dalgalandıran IŞİD bu Türkmen şehrinde Türkmenleri katlediyor! Artık sert demeçler bile vermiyoruz!
Suriye parçalandı ve artık tek bir devlet hâline gelmesi pek kolay görülmüyor. Irak’ın ne hâle getirildiği meydanda. Kuzey’de kurulan Kürt Devleti’nin bir ilân edilmediği kaldı. Anlaşılan o ki, bizim de himmetimizle, Türkmen şehri Kerkük de bu devlete dahil edilecek! Suriye’nin kuzeyinde, sınırlarımızdaki Rojava’da da bir Kürt Devleti doğmakta! Komşularımız değişiyor ve Türkiye’nin lehine olmadığı açık olan bütün bu gelişmelerin biz aktif olarak içindeyiz! Nemrut’un yaktığı ateşe habire odun taşıyoruz!
Eğer, Amerika 2003 yılında Irak’ı işgal ettiğinde, biz de Türkmen soydaşlarımızın can güvenliğini korumak için Irak’a girseydik ve Suriye’deki ayaklanmaya açıkça destek olmasaydık bu yaşananların hiçbirinin gerçekleşmesi mümkün olamazdı. Bugün bir milyonun üzerindeki Suriyeli ülkemizde hayatını sürdürmeye çalışıyor. İstanbul’da Fikirtepe’de Kentsel Dönüşüm için boşaltılan kapısı, penceresi, elektriği ve suyu olmayan binalarda binlerce Suriyeli sefalet içinde yaşıyor. Bu insanların Suriye’de bir evleri ve kurulu bir düzenleri vardı! Irak’ta da Saddam döneminde huzur vardı. Libya’da da biz Haçlı ordularına yardımcı olduk. Sonuç ne? Daha dün gazetelerde okuduğumuz yüz kızartıcı bir haberden öğreniyoruz ki, Libya’daki Türkleri casuslukla suçlayan isyancı bir General, Türklerin derhâl Libya’yı terk etmelerini istiyor ve Türk vatandaşlarımız bu uyarı üzerine Libya’yı terk etmeye başlıyor! Evet! Bunları da yaşıyoruz! Dost Libya Türkiye’ye ve Türklere artık düşman gözü ile bakıyor! Batı ittifakının semereleri ‘şimdilik’ bunlar!
AKP hükümeti, tam da Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde Meclis’e, ‘Çözüm Paketi’ adı ile yeni bir kanun sevk ediyor. PKK’ya af geliyor! Amacın Kürt vatandaşlarımızın oyları olduğu meydanda. Yargıtay da ‘Kürdistan’ isimli bir partiye izin verdi! Evet! Sayın Başbakanın söylediği gibi “Hazmettire hazmettire” millete her şeyi yutturuyorlar.
Peki, ne yapacağız? Batı ittifakı içindeki durumumuzu sorgulamadan bir çıkış yolu bulmamız mümkün değil çünkü her şeyin arkasında bu ‘Dostlarımız’ var. Türkiye özüne dönmeli fakat bunu yapacak kadrolar henüz ufukta görünmüyor. Ana Muhalefet Partisi’nin Genel Başkanı sayın Kemal Kılıçdaroğlu “Biz 1930’ların CHP’si değiliz” demiş. Sorsanız hepsi Atatürkçü fakat, ne yazık ki, bütün bu felâketlerden, CHP’nin 1930’lardaki Milliyetçi, Devletçi, Halkçı ve Tam Bağımsızlıkçı ruhunu sahiplenerek kurtulabileceğimizi anlayabilmiş değiller! Milletimiz de, sanki hipnotize edilmiş gibi bu vahim gelişmeleri seyrediyor. Bir millet bu kadar mı aşağılanır? Hele, Türk Milleti gibi bir millet bu durumlara nasıl düşer? Bu durumlara nasıl tepki göstermez ve her şeyi kabullenir? Fakat kimse faturayı millete kesmesin; sebebi aydınlardır; aydınların Batılılaşmak sevdasıyla milletle bütün bağlarını koparmasıdır. Şu mübarek ayda olsun düşünelim: Bu milletin bir dini var. Fakat kendi dilinde öğrenmez! Hâlbuki, yüce Allah bize, Kutsal Kitabımızı “Okumamızı, Anlamamızı ve Yaşamamızı” buyuruyor! İşte anlamı bilinmeden inanılırsa sonuç bu olur. Peki, aydınlar bu milletin inandığı bir dine nasıl bu kadar ilgisiz olabilir? Aydınlar ‘Bu kitabın içinde ne var? Milyonlarca insanın inandığı bu din ne diyor?’ diye merak edip; okuyup anlasa bu ülkede neler değişmez ki! Ali Şeraiti, “Aydın olmayan dindarlar, dindar olmayan aydınlar’ tespiti ile, en önemli meselemizi gözler önüne seriyor. Ne yazık ki, Batı hayranı olarak yetişen aydınlarımız dindar olmayı bir kusur gibi görüyor; dindarlar da Kur’an’ın mesajından bîhaber! Meydan da din cambazlarına kalıyor!
Eski Çevre Bakanlarından DYP’li sayın Hamdi Üçpınarlar’ın oğlu Ankara’da, pazarda işportacılık yaparak ayda ikin bin lira kazanıyormuş! Hâlbuki, biz, millete hizmet nutukları atarak geldikleri makamları kendi ikballeri için ahlâksızca kullanan ne bakanlar ve ne bakan çocukları biliriz. Demek ki, ahlâk hepten ölmemiş. Demek ki, bu ülkede böyle güzel insanlar da varmış. Kıssadan hisse: “Türkiye seninle gurur duyuyor” sloganını bu güzel, bu ahlâklı insanlar hak ediyor. Şu mübarek Ramazan ayının kutsallığından alacağımız ilhamla, İslâmiyet’in ‘Güzel Ahlâk” demek olduğunu hatırlar da, bundan böyle ahlâksızları yüceltmeyiz inşallâh!

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

12345678