Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
blank
Gündoğdu YILDIRIM

DÜNYA VE İNSAN

Dünyanın döndüğü konusunda birçoğumuzun kafası karışıktır. Çoğumuz görsel olarak dünyanın döndüğünü görmek isteriz.  Madem dünya dönüyor da niye farkında değiliz, deriz. Bizim için gerçek olan elle tutulup, gözle görülendir. Dokunmak, hissetmek, kabullenmenin temel şartıdır.
Dünyanın döndüğünü fiziksel olarak göremiyoruz ama dünyanın döndüğünü yaşamsal olarak anlayabiliyoruz.  Her gün sabah oluyor,  akşam oluyor, gece oluyor… Bir şeyler sürekli değişim içinde, değişmeyen, dönüşmeyen hiç bir şey yok.
Bu döngü öyle bir baş döndürücü hızla devam ediyor ki,  insanların bu döngüyü kabullenmesi çok zor oluyor.
Var oluşlar, yok oluşlar dünyanın döngüsüyle oluşuyor. Dünya milyarlarca yıldır bu döngüyü yorulmadan, kırılmadan devam ettiriyor.
Dünyanın bu dönüşlerinde kimisi dünyanın sırtına biniyor, kimisi dünyanın sırtından iniyor. Bizler sanki ilk binen ve son inenmişiz gibi dünyaya sıkı sıkıya sarılıyoruz. Kendimizce her şeyi sahipleniyoruz.
Dünya o kadar acımasız ki bazen sıra sana gelmeden de sırtından indiriyor. Yaşanmışlıklarınla, yaşanacaklarınla göçüp gidiyorsun.
Dünya milyarlarca insanı sırtında taşıyor. Kişilerin, sayıların hiç önemi yok. Bir bakmışsın bir doğa felaketinde dünya binleri almış götürmüş. Bir bakmışsın insanların kendi savaşlarında binler dünyadan göçüp gitmiş.
Bizim için doğanlar, ölenler önemlidir.
Candır, kandır, insandır.
Dedik ya dünya için ölenin, doğanın hiç önemi yoktur. Dünyanın tarihi doğanlarla, ölümlerle doludur. İlkçağ, ortaçağ, yeniçağ ve yakınçağ… Kavimler göçü denir. Ne olmuştur? Savaş olmuştur. İnsanlar savaşlarda ölmüşlerdir. İstanbul’un fethi denir. Ne olmuştur? Savaş olmuştur. Bir sürü insan İstanbul’u alabilmek; bir sürü İnsan İstanbul’u vermemek için ölmüştür. Birinci, ikinci dünya savaşları, Balkan savaşları, otuz yıl savaşları da öyledir…
Savaş demek, insanların ölmesi demektir.
Kıtlıklar, kıyımlar, salgın hastalıkları, kimyasal silahlar, Atom bombası ve diğerleri insanların yok olması anlamına gelir. Dünya kimlerin ölümüne şahit olmadı ki! Ünlüler, ünsüzler; zenginler, fakirler; zenciler, beyazlar; erkekler, kadınlar… Nice çocuk, genç, yaşlı bu dünyadan vakitsizce göçtü gitti.
Dünyadan bakmalıyız hayata. O zaman daha bir anlam kazanır dünya. Biz kadar gerçeğe dönüşür her şey. İnsan o zaman can olur, kan olur, vicdan olur.
Acımasız, gaddar, vicdansız, insafsız, ruhsuz bir dünyada bizler yüreklerimizle varız. Dünyanın tüm kötülüklerine karşı dimdik ayaktayız.
Yüreğimiz, kalbimiz insanidir.
Gülmek, ağlamak, sevinmek, üzülmek insanidir. Bizi biz yapandır.
İnsandır dünyayı değerli kılan! İnsandır dünyaya renk katan! İnsandır dünyayı anlamlı kılan!
Dünyanın her yerinde insanlar ölüyor. İnsanlık birbirini yok ediyor. İnsanlar adeta dünyaya özeniyor. İnsani değerlerden hızla uzaklaşıyor.
Ölenler ve öldürenler insan.
Dünyanın umurunda değil ölenler ve öldürenler. Onun için insan sadece bir tarih şeridinden ibaret. Doğumu… Ölümü…
Dünyaya bakarken insanlığımdan utanıyorum. İnsanın dünyaya benzeye çalışmasına bir anlam veremiyorum.
Dünyaya benzemek, insanı inkâr etmektir.
Ölmektir, öldürmektir.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

12345678