Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Prof. Dr. İbrahim ÖZTEK

2014’de Türk sporundan beklentimiz daha hızlı, daha yüksek, daha güçlü

Judo Federasyonu Eski Başkanı, Yazarımız, Milli Judocu, Patalog Prof. Dr. İbrahim Öztek, 2014 yılı beklentilerini açıkladı.
Türk sporunda dopinglerle dolu, hedeflerimiz ve arzularımız dışında başarıdan uzak bir yılı daha geride bıraktık. 2012 Olimpiyat oyunlarının dopinge kurban gidişi de spor ailemizi derinden yaralamıştır. 2013 Akdeniz Oyunlarında 30 dopingli ve 2013 yılında tespit edilebilen toplam 114 doping kurbanı Türkiye’nin sportif onurunu lekelemiştir. 2013, Kazan’da yapılan 27. Yaz Üniversite oyunlarında da halter ve atletizm branşlarında sporcularımızın bir kısmının dopingli olması sonuçlara kötü yansımıştır. Oyunlarda Rusya 155’ i altın olmak üzere toplam 292 madalya elde ederken, Rusya’nın ardından Çin 25 altın, Amerika 11 altın kazanarak sıralamadaki yerlerini almışlardır. Türkiye ise iki altın beş gümüş madalya kazanmıştır (bunlardan 2 altın 1 gümüşü güreşte, iki tanesini atletizmde bir tanesini boksta bir tanesini halter branşlarındadır). Bu iki altın büyük başarı olarak tanıtılmıştır. 2009 Belgrad Üniversite oyunlarında yine Rusya 27 altın, 22 gümüş, 27 bronz madalya kazanırken, onu 22 altınla Çin, 21 altınla Güney Kore takip etmiştir. Türkiye ise, Güney Afrika ile birlikte 2 altın, 2 gümüş ve 5 bronzla 23. Sırada yer almıştır. Geriye doğru gidersek, 2005 te İzmir’de Türkiye’nin ev sahipliği yaptığı oyunlarda Rusya yine 26 altın, 16 gümüş, 23 bronz ile birinci olurken, Türkiye; 10 altın, 11 gümüş ve 6 bronz kazanarak, 8. Sıraya yerleşmiştir.

Olimpiyat oyunlarında; 2012 de 1 altın (tekvando), 1 gümüş (tekvando), 1 bronz (güreş) (listeden dopinglilerin dereceleri çıkarılmıştır), 2008 Pekin’de 1 altın, 4 gümüş, 3 bronzla 36. Sırada yer alınmış, 2004 Atina’da ise; 3 altın (halter), 4 gümüş (boks, tekvando, güreş, atletizm),  ve 3 bronz (halter, güreş, güreş) kazanılmıştır.

Akdeniz oyunlarında 2013 yılı Mersinde Türkiye, 70 altın madalya kazanan İtalya’nın ardından 47 altınla ikinci sırada yer almıştır. Bu iyi bir başarıdır ve ev sahibi olmanın avantajları kullanılmıştır. Fakat sporcuların 30’ unun dopingli olması bu başarıya çok büyük gölge düşürmüş ve 2020 olimpiyat oyunları aday şehir oylamalarında da dopingli sporcular, Türkiye’nin başına bela olmuştur. 2009 Akdeniz oyunlarında; Türkiye 20 altınla, İtalya Fransa ve İspanya’nın ardından dördüncü, 2005 oyunlarında ise; yine 20 altınla İtalya Fransa ve İspanya’nın ardından dördüncü olmuştur.

Yaz ve kış Olimpiyat Oyunları, Üniversite Oyunları ve Akdeniz Oyunları sonuçlarını incelediğimizde, sonuçların 80 milyon nüfuslu, dünyanın 16. Ekonomisine sahip dediğimiz Türkiye’ye yakışmadığı görülmektedir. Dünya şampiyonalarında da alınan sonuçlar pek parlak değildir. Sıralamalarda nüfusu 10 milyon civarında olan Orta veya Kuzey Avrupa ülkelerinin gerilerinde kalmaktayız.

115 yılı geride bırakan Olimpiyat Oyunlarında, katılan toplam sporcu sayımız 900 civarında olup, kazanılmış madalya sayısı 38 altın, 25 gümüş, 22 bronz olmak üzere toplam 85’dir. Altın madalyaların 28’ i güreş, 8’ i halter, 1’ i judo, 1’ i ise tekvando branşlarındandır. Olimpiyat oyunlarında 30 kadar temel sporun 300 kadar dalları vardır ve 900 civarında madalya dağıtılmaktadır. Pekin Olimpiyatlarında Çin 51 altın madalya ile birinci olurken, Amerika 36, Rusya 23 altın kazanmıştır. Bu oyunlara Amerika 695, Çin 639, Rusya 467, Türkiye ise 68 sporcu ile katılmıştır. Türkiye’nin 100 yılda katıldığı toplam sporcu sayısı nerede ise Amerika’nın bir defada katılan sporcu sayısı kadardır.

Başarı veya başarısızlık konusunda bir takım yanlışların olduğu ortadadır. Eksik nedir? Eksiği 4 alanda aramamız gerekmektedir. Bunlar; sistem-sporcu-spor tesisi-spor eğitimcisidir. Her büyük organizasyon sonrası spor yöneticileri “büyük başarı elde ettik”. “Sporcularımız tarih yazdı” gibi yanlış ve hayali söylemlerle halkımızı kandırmaktadır. Bunu da en üst seviyedeki yöneticilerimiz yapmaktadır. Yanlışlardan biri de “sporcularımız 30 dalda yarışacaklar ve 10 madalya hedeflemiş bulunuyoruz” gibi sözlerdir.
Şimdi eksiklerimize bir göz atacak olursak;

1. Sistem: Türk spor teşkilatı yetersizdir ve kim tarafından yönetildiği belli değildir. Türk sporunda yönetim ve iktidar karmaşası vardır. Devlet, devlet babalığından çok, sahadaki kavganın içindedir. TMOK, oyun kurma yerine oynayanların arasına girmelidir. Türkiye’de ivedi TMOK’nin başı çektiği; federasyonlar üniversiteler kulüpler okullar “TÜRKİYE YÜKSEK SPOR ORGANİZASYONU” nu, o da YÜKSEK SPOR KONSEYİ, SPOR BİLİM VE EĞİTİM KONSEYİ veya YÜKSEK SPOR ENSTİTÜSÜ gibi organları oluşturmalıdır. Bu organlar, Türk sporunun gelişimine ve geleceğine yön vermeli, araştırma ve geliştirmede etkin rol üslenmelidir. Modern ve sporda gelişmiş ülkelerin sistemleri Türkiye’ye, Türkiye koşullarına uygun olarak adapte edilmelidir. Türkiye Yüksek Spor Organizasyonu, olimpik olsun olmasın tüm spor dallarını kucaklamalıdır. TMOK’nin federasyon ve sporcular üzerinde yaptırım gücü veya işbirliği artırılmalıdır. Federasyonların TMOK içinde temsilci bulundurmaları yerine, TMOK’nin federasyonlar içinde temsilcileri bulunmalıdır. Sporda ülkeler arası ilişkileri en iyi federasyonlar kurmaktadır. TMOK bundan da yararlanmalıdır. Uluslar arası yarışmalarda da daima temsilcileri bulunmalıdır.

2. Sporcu: Sporcu iyi yetişiyor mu, iyi sporcu yetiştirebiliyor muyuz, anaokulundan itibaren çocuklarımızı oyunlarla başlayarak spora yönlendirebiliyor muyuz, Türk spor yönetimi veya TMOK anaokulundan itibaren okullara sportif eğitim plan ve projeleri verebiliyor mu, çocuklara spor bilinci ve kültürü aşılanabiliyor mu, çocukların anne ve babalarına sporun önemini anlatabiliyor muyuz, yani milletçe sporun kıymetini anlayabiliyor muyuz, yurt sathında sporun tüm dalları için geniş bir taban oluşturabiliyor muyuz ?
Türkiye’de yüksek performans sporu veya sporcusu yetiştirilirken, olimpiyat oyunlarının esas alınması yerine, sporcunun iyi bir sporcu olması, millilik nosyonunun kazandırılması, turnuva ve kıta şampiyonalarında başarı sağlaması, daha sonra dünya şampiyonalarında başarı elde edecek hale gelmesi prensibinden hareket edilerek, Olimpiyat oyunları bu sistemin son halkasını oluşturmalıdır.
Birçok büyük ülke,  kendi milletler toplulukları ile ön olimpiyatlar tesis ederken, bu konuda çok geniş bir alana sahip Türkiye bu konuyu tamamen ihmal etmektedir. Bu alan birçok branşta işbirliği ve başarıyı kamçılayacaktır. TÜRK OLİMPİYATLARI neden uygulama alanına konulmamaktadır?

3. Spor tesisi: Her mahallede çocuklarımız için ortak çalışma alanı olabilecek küçük spor tesislerinden başlayarak, ihtiyaca cevap verecek tesisleri kurabiliyor muyuz, 3 ay kapalı olan okullarımızın spor salonlarını halkımıza açabiliyor muyuz, Beden eğitimi öğretmenlerimizi yazın tatil günlerinde çocuklarımızın ve halkımızın hizmetine sunabiliyor muyuz, bu şekli ile çocuklarımızı internet cafe(!)’ den uzak tutabiliyor muyuz, ilkokul yaşına inen sigara, alkol ve uyuşturucu gibi kötü alışkanlıklara karşı en önemli kalkan olan spora bu konuda da verdiğimiz önem yeterlimi?

4. Spor eğitimcisi: birbirini tamamlayan bu sistematik yapı içindeki en önemli faktör spor eğitimcisidir. Anaokulundan başlayan ve yüksek performans sporculuğuna uzanan bu uzun yolda öğretmen, teknik eğitimci, kondisyoner, psikolog, doktor ve diyetisyen işbirliği sporcuyu yoğurur, mayalar, şekillendirir ve sonra ona ruh verir. Spor eğitimi spor kültürü ve spor bilincinin son halkası ya iyi bir sporcu olmayı, ya da gerçek bir şampiyon olmayı sağlar. Bireysel ve takım halinde şampiyonluğa giden yolda yüksek performans sporcusu haline gelmiş takım veya sporcunun ihtiyacı olan bu ruh halidir. Bunu ister kuvvetli inanç, ister beden, zeka ve ruh eğitiminin doruk noktası olarak isimlendirelim, sonunda hedef budur. Sporcuyu şampiyon yapan de bu son nokta, yani bu son ruh halidir. Bu ruh hali sporcuyu savaşçı haline getirir ve ölümüne savaşır.
Yeni bir yıla, yeni bir sportif mücadele ve tüm ruhumuzla savaşarak belirlediğimiz hedeflere varacağımız yeni bir döneme giriyoruz. Bu yeni yıl ve dönemde tüm sporcularımıza rakiplerinin sırtını yere getirecek, rakiplerini gerilerde bırakacak, önemli rekorlara imza atacak ve Türk sporunu yükseklere taşıyacak üstün çalışmalar, başarılar ve büyük şampiyonluklar diliyorum.

Sonuç olarak, yazımın başlığı olan CITIUS, ALTIUS, FORTIUS (DAHA HIZLI, DAHA YÜKSEK, DAHA GÜÇLÜ) diyerek tüm spor ailemizin yeni yıllarını kutluyor, 2014’ ün milletimize sağlıklı, mutlu, içte ve dışta barış içinde, ruhsal ve ekonomik yönden sıkıntısız, huzurlu bir yaşam bahşederek,  hayırlı olmasını temenni ediyorum. 

Selam, sevgi ve saygılarımla.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER