Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
blank
İsmail Şefik AYDIN

YOK OLACAKLAR FAKAT DEVLETİ DE BİTİRECEKLER!

Ülkedeki gergin gidişten TÜSİAD da rahatsız. TÜSİAD Genel Kurulu’nda Başkan Muharrem Yılmaz ve İstişare Kuru Başkanı Erkut Yücaoğlu hükümetin iç ve dış siyasetine sert eleştiriler yönelttiler. Şu tespitler sayın Yücaoğlu’na ait: “Birinci hasarı dış politikada yaşadık. ‘Komşularla Sıfır Sorun’ diyerek çıkılan yolda, sorun yaşanmayan komşu kalmadı. İkinci hasarı demokrasi ilkesinde yaşadık. Bir ifade özgürlüğü refleksi olan ve barışçıl bir protesto biçiminde başlayan Gezi Parkı olaylarına verilen aşırı tepki, Türkiye’nin yıllar içinde adım adım geliştirdiği demokrasi algısını değiştirdi. Üçüncü hasar hukuk devleti ilkesinin zedelenmesi ile ortaya çıktı. Son olarak bir yolsuzluk ve rüşvet soruşturması, yargının ve kolluk gücünün alt üst olmasıyla sonuçlandı. Bu tahribat yabancı sermayenin Türkiye’ye bakışını da olumsuz etkiledi. Dördüncü hasar ekonomiyi ilgilendiriyor. Bu hasar bir bakıma yukarıdaki gelişmelerin neticesinde oluştu. 17 Aralık sonrasında dövizde meydana gelen ciddî tırmanış, dövizle borçlanmış olan tüm kurumları bir ay içinde yüzde 20 civarında bir borç artışıyla karşı karşıya bıraktı.” TÜSİD’ın bu eleştirilerine katılmamak mümkün mü? ‘Komşularla Sıfır Sorun’ siyasetinin sonuçları meydandadır. Suriye ile geliştirilen dostça ilişkiler, ‘bizi doğrudan ilgilendiren hiçbir sebep olmadığı hâlde’ tahrip edilmeseydi, bugün Suriye sınırımızda bu kaos ve Suriye’de bu kanlı olaylar yaşanır mıydı? Bir milyona yakın Suriyeli ülkemize sığındı. Başbakanlık Âfet ve Âcil Durum Yönetimi Başkanlığı’nın (AFAD) yaptığı açıklamaya göre, 30.12.2013 itibariyle Suriyeli sığınmacılar için 2 milyar dolar harcama yapmışız! Tabiî bir de, kendi ellerimizle ekonomimize vurulan darbe var ki; bedeli milyarlarca dolardır. Ali Bulaç Zaman gazetesinde, iktidarın basiretsiz siyaseti konusunda şu tespiti yapmış: “İki tokat yiyeceğiz; biri küresel mafya babalarından, diğeri bu hâle gelmelerinde payımız olan Suriyelilerin âhı dolayısıyla ilâhî tokat olacak. Asıl ikincisinden korkalım!” Sayın Yücaoğlu’nun ikinci eleştirisi, hükümetin Gezi Parkı olaylarına sert bir şekilde müdahale etmesidir. Ne yazık ki, sayın Başbakan, vatandaşların buraya alışveriş merkezi yapılmaması şeklindeki demokratik taleplerine, “Biz karar verdik yapılacak” diye kestirip atmak yerine; “Madem ki, halkımız (yani, sıklıkla kullandığı deyimle ‘Millî İrade’) burasının park olarak kalmasını istiyor; biz de bu iradeye saygı gösteriyoruz” diyebilseydi Türkiye o gerginliği yaşar mıydı? Ne yazık ki, sayın Başbakanın, ülkedeki huzura büyük bir katkı sağlayacağı muhakkak olan bu tavrı göstermesine, İslâm’la da bağdaşmayan ‘Ben Merkezci’ anlayışı engeldir. Üçüncü eleştiri Hukuk Devleti anlayışına aykırı uygulamalar, âdil yargılama anlayışının yok olması ve uzun tutuklamalar konusundadır. Ergenekon, Balyoz gibi davalar kapsamında yüzlerce komutan ve aydın tutukludur. Bu davaların sağlam delillere dayanmadığı konusunda çok ciddî iddialar mevcuttur. Son olarak BALYOZ davasına esas teşkil eden bir hard disk üzerinde yapılan inceleme sonunda hard disk’in sahte olduğu TÜBİTAK’ın Dijital Adlî Analiz Raporu ile meydana çıkmıştır. Bu, bir hukuk devletinde aslâ söz konusu olamayacak bir durumdur ve ‘Orduya Kumpas Kuruldu’ iddiasını da kanıtlamaktadır. Amerika’daki Adlî bilirkişi, ‘üretilmiş’ yani sahte delilleri ‘Kafes Eylem Plânı’ adlı dava dosyasına koyan polisler hakkında şu değerlendirmeyi yapmıştı: “Güven duydukları kişiler var! Kendilerine hesap sorulamayacağı konusunda güvenleri var!” Evet, yalnız dava dosyalarına sahte delilleri yerleştirenler değil, akıl almaz yolsuzluklara imza atanlar da kendilerine kimsenin hesap soramayacağı inancında idiler. Çünkü ortada hesap soracak bir güç bırakmamışlardı. Fakat işte ‘ORTAKLIK’ bozulunca bütün pislikler bir bir ortaya dökülmeye başladı. İktidar, yolsuzlukların soruşturulmasını engelleyebilmek için bütün gücünü kullanıyor. Türk Ordusunun Genelkurmay Başkanı ‘terör örgütü üyesi’ suçlamasıyla müebbet hapse mahkûm içeride yatarken, Başbakanın oğlu ifadesine başvurulmak için mahkemeye getirilemiyor! Nihayet Bilâl Erdoğan’ın avukatı bir açıklama yaparak, ‘mahkeme çağırdığında ifade vermeye hazır olduklarını’ açıkladı. Fakat, Bilâl Erdoğan hakkında soruşturmayı yürüten savcı, hâkim ve polisler görevden alınıp yerlerine yenileri atandıktan sonra! Dış siyaseti, Hukuk Devletini ve Yolsuzlukları bırakıp ekonomiye baktığımızda durum daha da vahim. 2013 yılı ithalâtı 240 milyar dolar; ihracat ise sadece 151.7 milyar dolar ki, bunun da bir kısmının ‘Hayalî İhracat’ olduğu iddia edilmektedir! 2002 yılında 500 milyon dolar olan câri açık 2013’de 60 milyar dolar! 11 yıllık toplam câri açık ise 420 milyar dolar! 2002’de 130 milyar dolar olan dış borç 2013’de 373 milyar dolar olmuş! Üstelik Cumhuriyetin bütün iktisadî varlıkları bu iktidar döneminde satılmış! Gelecek olan iktidarın işi son derece zordur. Ne yazık ki, kurulması bir mucizeden farksız olan devletimiz, tarih şuûruna ve millî hassasiyete sahip olmayan zihniyetler eliyle çökertilmiştir. Bunun failleri, seyredenleri, onlara müsait zemin hazırlayan ‘Şucu ya da Bucu’ kesimlerin tamamı suçludur. Ne hazindir ki, kendisini ‘çözüm’ olarak gören CHP’nin reçetesi Batı ile ilişkileri düzeltmek ve Serbest Piyasa Ekonomisine sıkı sıkıya sarılmak; yani, Türkiye’yi bir yarı sömürgeye dönüştüren ‘Batı’ya tam bağımlı’ ekonomik sistemi inatla sürdürmektir! Her on yılda bir bize bir ekonomik kriz yaşatan Serbest Piyasa Ekonomisinde bu ısrar niye? ABD daha 1919 yılında, topraklarımızda kurulmasını tasarladığı Ermenistan ve Suriye Devletleri için ‘AÇIK PAZAR koşullarını esas alan Manda Yönetimi’ plânları yapıyor! Dikkat ediniz; manda yönetimi kuracakları yerlerde bile AÇIK PAZAR’ı yani SERBEST PİYASA düzenini öngörüyorlar! Biz de kurtuluşun Serbest Piyasa Ekonomisi ile mümkün olacağını zannediyoruz! Yüce Allah Kur’an’ı Kerim’de “Hiç akletmez misiniz” diye bizi uyarıyor! Bu nasıl bir zihin kontrolüdür ki, ‘Atatürkçüyüm’ diyenler bile Atatürk’ün ekonomi modelini incelemeyi ve günümüze uyarlayarak bundan yararlanmayı akıllarından bile geçirmiyorlar da ‘İlle de Serbest Piyasa’ diye dayatıyorlar? Bu Manda Zihniyetinin kabulü değil midir? İyi de, biz o zaman İstiklâl Harbi’ni niye yaptık? Seçimlere 2 ay gibi bir süre kalmışken, Türkiye gerildikçe geriliyor. Son olarak İstanbul’daki MHP seçim bürosuna yapılan menfûr saldırı; bu saldırıda bazı partililerin yaralanmaları ve bir partilinin öldürülmesi çok vahim bir hadisedir. İktidarın Cemaatle giriştiği çatışma sebebiyle Güvenlik Kuvvetlerimizde büyük bir zaafın meydana geldiği ve bu sebeple Türkiye’nin her türlü kirli operasyona açık bir hâle geldiği uyarıları yapılmaktadır. Türkiye, karanlık senaryoların uygulanabileceği çok zor bir dönemden geçmektedir. Hepimizin çok dikkatli ve sağduyulu olması gerekiyor. Allah yardımcımız olsun. Umarız bu başımıza gelen bu felâketlerden gereken dersi çıkarırız.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

12345678