Geçen yazılarımızın birisinde Türkiye zenginini yaratıyor demiştik. Daha yazımızın mürekkebi kurmadan bu anlamda yeni bir gelişme daha yaşandı. Devlet kredi kullanan şirketlerin borcuna kefil olma kararı aldı.
Yani devlete iş yapan şirketlerin kredi kurumlarından aldığı borcun kefili artık devlet… O şirketler aldıkları kredilerin geri ödenmesinde bir sorun yaşıyorsa borcu devlet ödeyecek. Yani kredilere devlet garantisi verildi.
Kredi sağlayan kurumlar şirketleri değil devleti muhatap alacak. Devlet garantisi yoksa kredi de yok!
Devlet yaratmaya çalıştığı zengini yaratana kadar her türlü desteği sağlayacak. Yeter ki devletimizin işlerini yapacak zenginlerimiz olsun. Yoksa devletin işleri aksıyor.
Hani serbest piyasa ekonomisine geçmiştik? Hızla özelleşiyorduk. Artık devlet üretim yapan sektörlerden çıkmıştı!
Öyleyse bırakınız her şirket kredisini kendisi bulsun ve taahütünü yerine getirsin. Devletten aldığı ihalenin şartlarını gerçekleştirsin. Söz verdiği hizmeti sağlasın.
Serbest piyasa böyle bir şey olmalı! Nefesine güvenen girsin yarışa!
Hayır; Türkiye’de işler böyle olmuyor.
Bir şirket önemli bir devlet hizmetini yerine getirmek için o işi en iyi yapmak şartıyla bir ihale alıyor. Bu; ulaşım, haberleşme, enerji ve diğer üretim ve hizmet alanlarında olabilir.
Ama o işi yapacak parası yok.
İç ve dış kredi kurumlarına başvurarak kaynak bulmaya çalışıyor. Ancak kredi sağlayıcıları kendi nedenlerine göre o şirkete kredi vermiyorlar. Öz kaynaklarını sorguluyorlar, daha önce benzer işlerdeki başarılarını görmek istiyorlar, kredilerin geri dönmeyişi durumunda bunu nasıl karşılayacaklarını tartışıyorlar.
Ve olumsuz cevap veriyorlar diyelim.
İşte devlet burada o şirkete kefil oluyor, borcun bir devlet borcu olduğunu kabul ediyor ve devlet ödemesi garantisi veriyor. Proje bedeli 1 milyar TL ile 3 milyar TL arasında olan işler için sağlanacak kredinin kefilliğini devlet üstleniyor.
Kredi sağlayan kurumların o şirketle ilgili duyduğu endişeleri devlet duymuyor, çekinceleri dikkate almıyor. Kredinin geri dönüşümünün nasıl ve hangi kaynakla sağlanacağını hesap etmiyor.
Biz mi çok karamsarız bilmiyorum; insanın aklına bir türlü soru geliyor. Devletin kefil olurken aklına gelmeyen sorular insanın aklına geliyor.
Mesela; amaçları kredi vererek bunun üzerinden kazanç sağlamak olan kredi sağlayan kurumlar böyle bir müşteriyi neden ret ederler? Herhalde paralarının batacağından falan korkuyorlardır. Kredilerinin geri dönmeyeceği endişesi yaşıyorlardır.
Veya bu şirketin gerçekleştirmeye söz verdiği hizmetleri hayata geçirecek iş deneyimi ve öz kaynağı olmadığı tespitinde bulunmuşlardır. O şirket kredi kurumuna güven telkin etmemiştir.
Geçmişinde yaşadığı sıkıntılar vardır. Ürettiği işin kalitesinde sorun gözlenmiştir.
Piyasa söylemiyle batma riski vardır. Krediler dönmediğinde mevcut mal varlıkları borcunu ödeyecek kapasitede değildir.
Daha neler neler!
Bütün bu sorular devletin aklına gelmiyor olmalı ki o şirketlerin kullanacağı krediye devlet garantisi vermekte tereddüt yaşamıyor.
Devlet zenginini yaratmak için her yolu deniyor. Şirketlerin vergi borcunu yapılandırıyor, sosyal güvenlik primi ödemelerinde geriye dönük barış ortamı sağlıyor. Kısaca elinden gelen her şeyi yapıyor.
Şimdi de kredilerine kefil oluyor, borçlarına devler garantisi getiriyor. Daha ne yapsın ki!
YORUMLAR