Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
İsmail Şefik AYDIN

BATI İTTİFAKI İÇİNDE KALDIKÇA!

İktidarın verdiği tavizlerle iyice şımaran PKK, yurt genelinde bir ayaklanma provası yaptı. Yaktılar, yıktılar, yağmaladılar, cinayetler işlediler. Güneydoğu’da askerî birliklerimize saldırılar yine başladı. Bu eli kanlı teröristleri ‘Aktivist’ diyerek aklayanlar, bunlara arka çıkanlar kına yaksınlar. Ne yazık ki, hâlâ daha bunların sözcüleri ekranlara çıkarılmakta ve utanmadan sıkılmadan PKK’nın taleplerini dillendirmektedirler! Hepsine lânet olsun!
Milletimizin büyük bir çoğunluğu, sanki hipnoz altındaymış gibi, olan biteni seyretmektedir. Kimseye, Bölücü Parti HDP’nin Eşbaşkanı Demirtaş gibi ‘sokağa çıkın, kırın, dökün’ demiyoruz. Allah’a şükür ki, sağduyumuzu henüz yitirmedik. Muhalefet partileri iktidara oy veren vatandaşlarımızı da davet edecekleri kapsamlı mitingler düzenleyemez mi? Nedir bu tepkisizlik? Sanki üzerimizde ölü toprağı var.
Sonunda Diyarbakır Güvenlik Şube Müdürü verilen tavizlerle iyice şımaran PKK yandaşlarına isyan ederek “Yeter artık!” demek zorunda kaldı. Müdürümüzün bu çıkışı, ‘Açılım’ adı altında yaşadığımız zillete bir isyandan başka bir şey değildir. Bingöl’de, Emniyet görevlilerimizi şehit eden iki eşkıyanın defin işlemini bir törene dönüştürmek isteyen PKK yandaşlarına karşı, Müdürümüzün “Biz sizden Serhildanı öğrendik. Siz de bizden bu devletin, bu toprakların bölüne-meyeceğini öğreneceksiniz. Yeter artık sabrımızı zorlamayın! Slogan atılmayacak. Örgüt flaması açılmayacak. Korna çalınmayacak. Yoksa müdahale ederiz” çıkışını duyar duymaz “BRAVO” diyerek yerimizden fırladık. Biz, ezilen, büzülen değil, işte böyle dik duran bir devlet istiyoruz.
Neler oluyor? Kısaca tekrar hatırlatalım. ABD emperyalizmi ve onun kuyruğuna takılmış Avrupa Birliği Orta Doğu’yu yeniden şekillendiriyor. Türkiye’yi parçalayacaklar! Ve ne yazık ki, başımızda acz içinde bir iktidar var. İnanmıyorsanız, Güneri Civaoğlu’nun 1991 yılında yazdığı ve 15 Ekim tarihinde yeniden yayınladığı yazısını Milliyet’te okuyun. Daha ABD Irak Harekâtı’nı yapmamış fakat ABD’li Albay Civaoğlu’na, topraklarımızda bir Kürt Devleti kurulacağının tüyosunu veriyor! Daha dün Amerika’nın CNN Enternasyonal kanalında Türkiye’deki olaylar anlatılırken, Güneydoğu Bölgemiz, Barzani bölgesi ile birlikte müştereken ‘KÜRDİSTAN’ olarak gösterildi! Yapılan uyarılara rağmen bu küstahlığı düzeltmediler!
Yani paranoya içinde filân değiliz. ‘Dostlarımız’, ülkemizi de kan gölüne çevirecek bir plân uyguluyorlar. Fakat körlerin bunu görmesi ne mümkün!
Amerika buyurmuş; meşrû Esat yönetimine karşı ayaklanan Suriyeli muhalifleri biz eğitecek ve donatacakmışız! Bize böyle bir şeyin teklif edilebilmesi bile, devlet olarak nasıl bir acze düşürüldüğümüzün göstergesidir. Barzani’nin açıklamasından öğreniyoruz ki, meğer iktidarın ‘Türkmenlere gönderdik’ dediği silâhlar da Barzani’ye gönderilmiş! Vah ki vah!
Necati Doğru Sözcü’de ‘Çözüm Süreci’ adı altında PKK’ya verildiği iddia edilen sözleri şöyle özetlemiş: “’Gerilla’ denilerek yüceltilen PKK’lı katiller, kurulacak ‘Özerk Bölge’nin güvenlik güçlerini oluşturacaklar! Bunların maaşlarını dolar olarak T.C. ödeyecek! Özerk Bölge’nin vergilerini kurulacak olan Kürt Vergi Daireleri toplayacak! Gümrükler de onların kontrolünde olacak! 90 yıllık elektrik kullanım ücreti, asimilâsyon tazminatı olarak ödenecek! T.C’nin askeri, polisi bölgeden çekilecek! Türk Bayrağı, Atatürk heykelleri ve büstleri kaldırılacak!”
‘Özerk Bölge’ demek kandırmacadır. Amerika bize kendi topraklarımızda bir devlet kurduruyor. Bin bir yalanla üstü örtülmek istenen gerçek budur!
Bu gidiş Türklerde ‘Kürtlerle birlikte yaşama arzusunu’ süratle aşındırmaktadır. Aynel Arap (Kobani) üzerinde aşağılık bir algı operasyonu yürütmekte olanlarla, Bağımsız Kürdistan’a doğru bu şuûrsuz gidişi alkışlarla karşılayanlara şunu hatırlatmak isteriz ki, eğer böyle bir şey gerçekleşirse şunu iyi bilmelidirler ki, Türklerle Kürtler artık bir arada yaşayamazlar. Kendi dar çevremizde bile bu anlayışın yaygınlaştığını bizzat biz de gözlemlemekteyiz. Herkes aklını başına almalıdır.
Daha önce IŞİD militanlarının Türkiye’de tedavi edildiklerine ilişkin haberler basınımızda yer almıştı. Meğer PKK’lı teröristler de bu imkândan faydalanıyorlarmış! Aynel Arap’ta IŞİD’le çatışırken yaralanan, aralarında Diyarbakır sorumlusunun da bulunduğu 462 PKK’lı terörist Suruç devlet hastanesinde tedavi edilmiş; iyi mi!
Hükümetin Suriye siyasetinin vahim sonuçları meydandadır. Buna rağmen hâlâ daha ‘Zalim Eset’ monologu ile bu akıl almaz siyaset sürdürülmeye çalışılmaktadır!
Ne yazık ki, ABD politikalarının taşeronluğunu yaparak, biz aslında yıllardır, kendi ayaklarımıza kurşun sıkıp durmaktayız. 1991 yılında ABD’nin Irak’a müdahalesinden önce, Irak sınır komşumuzdu ve Irak’ın kuzeyindeki eşkıyaya dilediğimiz zaman operasyon yapabiliyorduk. 36. paralelin üstündeki alanın uçuşa yasak bölge olarak ilân edilmesinden sonra ortaya çıkan karanlık tablo meydandadır. Sözde müttefikimiz ABD’nin sayesinde artık güneyimizde bir Irak devleti yok! Birlikte ortak Bakanlar Kurulu toplantıları yaptığımız, vizeleri kaldırdığımız Suriye’nin, bu iktidar tarafından bir anda düşman ilân edilmesinden sonra gelinen aşamada Suriye sınırımızda da komşularımız artık terör örgütleridir!
‘Kobani düşerse sınır komşumuz IŞİD; IŞİD yenilirse PKK olacakmış!’ Yani masallardaki ‘kırk katır mı kırk satır mı?’ durumu! Fakat yaşadığımız masal değil; aynıyla gerçek!
Eşbaşkanı olduğumuz BOP Projesi çerçevesinde, yaşadığımız coğrafya yeniden şekillendiriliyor. Bu operasyonda bırakınız rol almayı, seyretmek bile vatana ihanettir. Peki ne yapılmalı? Yapmamız gereken, birçok aydının ve siyasetçinin “Aman Orta Doğu Bataklığına Bulaşmayalım” şeklindeki yanlış görüşlerinin aksine, ‘aslâ Yeni Osmanlı hayallerine kapılmadan’ hemen şimdi ve ‘Suriye’den başlayarak’, bölge devletleri ile ilişkilerimizi düzeltmek için ciddî girişimler başlatılmalıdır. Türkiye, mezhep farkı gözetmeden, bölge devletleri ile, Atatürk dönemindeki gibi dostluk ilişkilerini geliştirmelidir. Bölgemizdeki kanlı emperyalist senaryoları etkisiz kılmanın yegâne çaresi budur. Batı İttifakı içinde kaldığımız sürece bölgemizde millî bir siyaset uygulayabilmemizin mümkün olmadığı artık görülmelidir.
Yıllar önce, bu iktidarın, İran’la biraz yakınlaşmasından endişelenen ABD’nin eski Dışişleri Bakan yardımcısı Holbrooke bakınız neler söylemiş: “Eğer Türkiye ile İran arasında PKK’ya karşı bir ortak harekât plânlaması söz konusuysa bu ciddî bir sorun olacaktır ve NATO’nun da altını oyacaktır. Daha çok endişelerimi dile getiriyorum. Umarım bu söylentiler doğru değildir!”
Ey Amerika muhipleri! Ey gafiller! ABD’nin kimin dostu olduğunu ne zaman anlayacaksınız?
‘Orta Doğu Bataklığına bulaşmayalım’ diyenlere hatırlatırız ki, bu bölge Atatürk’ün Bölge Merkezli Millî Siyaseti terk edilerek, Batı ile ittifakı tercih ettiğimiz tarihten itibaren yavaş yavaş bir bataklığa dönüşmüştür. Bunun baş sorumlusu biziz.
Türkiye Batılı ‘dostlarının’ vesayetinden kurtulmadıkça, kendi millî menfaatlerini gözeten bir siyaset takip edemez. Millet olarak öncelikle idrak etmemiz gereken şey budur.
Son olarak gazetelerimizde yayınlanan bir haberi paylaşalım: Hâlen Cumhurbaşkanlığına ait Tarabya Köşkü’nde ikâmet etmekte olan eski Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül’e 55 koruma, 45 hizmet personeli ve 18 araç tahsis edilmiş! Ahmet Necdet Sezer’in hizmetinde de 2 makam aracı ve 16 personel bulunmaktaymış. Kenan Evren’e 5, Süleyman Demirel’e ise 6 personel tahsis edilmiş. Cumhurbaşkanlığına bu yıl ayrılan ödenek yüzde yüz arttırılarak 447 milyon liraya çıkarılmış!
İran’ın eski Cumhurbaşkanı ile ilgili bir gazete haberini de yorumsuz verelim: Cumhurbaşkanlığı görevinden ayrıldıktan sonra, Tahran Üniversitesindeki öğretim üyeliği görevine dönen Ahmedinecat, üniversitedeki görevine belediye otobüsü ile gidiyormuş!

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER