Hele birde;
Suyu soğuk, dumanı bol yaylalarda geziniyorsa…
Mis kokulu kekikli otlaklarda otluyorsa…
Karnını doyurduğunda ve yorgun düştüğünde;
Çamurlu bir gölet içerisinde keyifle geviş getiriyorsa…
Yani yediklerini tatlandırmak için sindiriyorsa;
O, mandanın sütünün de, yoğurdunun da tadına doyum olmaz…
Bunu nereden biliyorsun diye soracaklara yanıtım;
Ben bir köy çocuğuyum…
Ve aynı zamanda da bir köy öğretmeni…
Yani çocukluğum da, öğretmenliğimde köylerde geçti de oradan biliyorum…
Her neyse…
Sözü şuraya getirmek istiyorum;
Ben Köy Enstitülerinin ardılı olan Öğretmen Okulu mezunuyum…
Tıpkı diğer meslektaşlarım gibi;
Her kim ki alın teriyle bir üretim yapıyorsa ona hayran oluyorum…
Daha başka bir ifadeyle;
Mutluluktan kabıma sığamıyorum…
Adeta fokur-fokur kaynıyorum…
Ve izninizle;
Bu araya küçük bir tespit daha sıkıştırdıktan sonra da…
Asıl anlatmak istediğim konuya girmek istiyorum…
İlimizde;
Ham madde üzerinden üretim yapan bir fabrika yok…
SEKA Kağıt fabrikası vardı, bir punduna getirilip kapatıldı…
Yıkılan fabrikanın yerine devasa bir stadyum yapıldı…
İlimiz her ne kadar;
Fındığın anavatanı ve başkenti olsa da…
Fındıkçıların genel müdürlüğü ilimizde bulunsa da;
Fındığımız beş para etmiyor…
Fındıktan çeşitli mamul ürünler üreten bir entegre tesislerimiz vardı;
Onun da sesi-soluğu pek çıkmıyor…
Bilenlerinde çok iyi bildiği gibi;
Ülkemizde en güzel ‘tel kadayıf’ ilimizde imal ediliyor edilmesine de…
Onu da ilimizde bulunan büyük marketler kapıdan içeri sokmuyor…
Kendimize özgü pekmezli ‘Giresun Simit’ imalatımız vardı…
Bizler gerekli tanıtımını yapamadığımız için patentini Rize aldı vs. vs.
Bu özet tespitten sonra kısaca demem o ki;
Bizler, var-olan üretim merkezlerimize sahip çıkamıyoruz…
Yeni açılan üretim merkezlerinden de haberdar olamıyoruz…
Veya da haberdar olsak da, pek umursamıyoruz…
Her neyse geçelim…
Uzun süredir sağlık sorunlarım nedeniyle;
Daha önce sıkça gittiğim Dereli ilçesine gidemiyorum…
Gelişen haberleri uzaktan izleyerek öğreniyorum…
Sevgili meslektaşımız Habil Ocak’ı son yolculuğuna uğurlamak için;
(Risk alarak) maskemi takıp cenazeye katılmak için Dereli ilçesine gittim…
Dönüşte Akkaya Köy sapağında ‘Geldi Süt Ürünleri Fabrikasını’ gördüm…
Ve kuruculuğunu yapan imtiyaz sahibi Ahmet Geldi ile görüştüm…
Ahmet Geldi;
Bundan önceki dönemde Akkaya Köyü muhtarlığı yapmış…
Aynı süreç içerisinde ‘Manda Yetiştiriciler Derneğini’ kurmuş…
Bu başlatılan bu yolculukla da ilçede manda sayısı 600’ bulmuş…
Ve ardından da Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu desteğiyle;
İlçeye ‘Manda Süt Ürünleri İmalathanesini’ kurmuş…
Yaklaşık iki yıldır üretim yapan bu imalathanede;
Şu an 9-10 kişi çalışıyor…
Bunu aile birimi ve beş kişilik çarpanıyla hesap edersek;
Yaklaşık 50-60 kişi bu üretim merkezinden gelen gelirlerle geçiniyor…
Manda yetiştiricisi olarak da 90 aile varmış;
Bunlar her gün mandadan elde ettikleri ürünleri süt ürünlerinden mamul ürünler elde eden İmalathaneye satış yapıyor…
Bunu da 5 kişilik aile üyeleri üzerinden düşünürsek;
Yaklaşık 450 kişide manda sütü satmakla geçiniyor…
(Getir-götür işi yapan ve veteriner ilaçları satanların kazanımını bunların dışında)
İmalathanenin imtiyaz sahibinden aldığım bilgilere göre;
Başta ‘manda yoğurdu’ olmak üzere TSE patentli ‘Geldi Süt Ürünleri Mamulleri’ imalata başladığı çok kısa bir zaman diliminde Giresun il merkezi ve ilçeleri, Ordu, Trabzon Rize ili ve birçok ilçesinde bulunan –hatırı sayılır- Marketlerin raflarında satılıyormuş…
Önümüzdeki süreçte ve çok kısa bir zaman diliminde de;
Ankara ve İstanbul’da da (ön çalışmaları tamamlanarak) ilişkiler kurulmuş…
Ve çok yakın bir zamanda da manda süt ürünlerinden imal edilen;
Manda yoğurdu, peyniri, tereyağı, sütü ve çökeleği tüketiciler tarafından çok sevilmiş (ve tanıtımı eksik olmasına rağmen) çok beğenilmiş…
Özetlersek şu şekilde özetlemek isterim;
Keşke herkesin bütçesi de –bazı büyüklerimizin- bütçesi kadar büyük olsa da…
Manda yoğurdu alacak bütçeye sahip olsa da;
Onlarda en az haftada-bir Manda Yoğurdu alsalar…
Alsalar da;
Tıpkı cumhurbaşkanımız gibi içerisine biraz ‘Medine Hurması’ biraz ‘Kestane Balı’ ve birazcık da ‘Yulaf’ katarak ağızlarının tadına baksalar…
Bak ‘cumhurbaşkanımız’ dedim de aklıma geldi;
Keşke sohbetini yaptığımız ‘Manda yoğurdu’ üretimi bundan 4 yıl önce meydana gelen sel felaketi nedeniyle geldiği günlerde üretilseydi bu manda yoğurdu da;
Bu kaliteli ‘manda yoğurdu’ o zaman ikram edilseydi…
İnanın bana;
O zaman bu imalathane daha çok dikkat çekerdi…
Ve daha sağlam adımlarla ilerlerdi…
İşin şakası bir yana;
Dereli ilçesinde üretimi yapılan bu ‘manda yoğurdu’ ve diğer mamul ürünlerin tanınmasını…
Tatmayanların tatmasını…
Ve hem işyerinde çalışanların çoğalmasını…
Ve hem de ürünlerinin vazgeçilmez bir marka olmasını temenni ediyorum…
Asıl temennimse;
Kimler üretirse üretsin…
Üretenler teşvik edilsin…
İtilip-kakılıp örselenmesin…
İş-olsun diye eleştirilmesin…
Eleştiri hakkı kullanılacaksa da;
Hataları tamir etmek için eleştirilsin…
YORUMLAR