Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

“Rüzgarlı ve fırtınalı havalarda denize girmek büyük risk oluşturur”

SİNOP (AA) – Yıldız

SİNOP (AA) – Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) Doğa Bilimleri Araştırma Merkezi Başkanı Prof. Dr. Şükrü Ersoy, "Rüzgarlı ve fırtınalı havalarda denize girmek büyük risk oluşturur. Öncelikle olumsuz hava koşullarında denize girmemeliyiz. Dalga hareketlerini kıyıdan gözlemlemeli, suyun rengi ile kum hareketlerini takip etmeliyiz." dedi.

Ersoy, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının (AFAD) düzenlediği "Suda Boğulmalar ve Çeken Akıntı Ulusal Çalıştayı"na katılmak üzere geldiği Sinop'ta, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Karadeniz'de "günah keçisi" ilan edilen çeken (rip) akıntı tehlikesinin, denize kıyısı olan tüm bölgelerde görüldüğünü söyledi.

Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, yılda ortalama 360 bin kişinin suda boğulma sonucu hayatını kaybettiğine işaret eden Ersoy, "Türkiye'de ise bu sayı bin civarında ve çok yüksek bir değer. Maalesef bu istatistikler tam anlamıyla tutulmuyor. Olaylar sadece boğulma olarak geçiştiriliyor. Sorunları ortadan kaldırmak, kalıcı tedbirler uygulamak için gerçek anlamda bilgiye gereksinimimiz var." diye konuştu.

Dünyada suda boğulma vakalarının yarısından fazlasının Pasifik'in batı kenarı ile Güneydoğu Asya'da meydana geldiğini vurgulayan Ersoy, "Bu sayıya son zamanlarda mülteci sorunu nedeniyle Akdeniz'de yaşanan ölümler de eklenirse sayısal anlamda çok ciddi bir istatistik ortaya çıkacaktır. Kasıtsız yaralanmaya bağlı ölümlerde suda boğulmalar, yüzde 10 ile dünyada üçüncü sırada yer almaktadır. Tüm ölümlerde olduğu gibi bu ölümlerin de yüzde 90'ı alt ve orta gelir düzeyindeki kesimlerde yaşanmaktadır." değerlendirmesinde bulundu.

Ersoy, Karadeniz kıyılarındaki tüm illerin denize girilen bölgelerinin, çeken akıntı nedeniyle sabıkalı alanlar olduğunun altını çizerek, rip akıntı meydana gelen yerde 20-30 metrelik dar bir kanal bulunduğunu anlattı.

Bu akıntının, saatte 70 kilometreye varan vakum çekimiyle kişiyi açığa çekebileceğine dikkati çeken Ersoy, "Yarım ay biçimli koylarda daha çok görülür. Mendireğin, iskele gibi dalga dinamiklerini bozan insani yapıların olduğu yerlerde gelişir. Dolayısıyla dikkatli olacağımız yerler de bu alanlardır." ifadelerini kullandı.

Çeken akıntıya kapılan kişinin önceliğinin, paniğe kapılmadan kıyıdan yardım isteyerek nefesini kontrollü kullanıp kıyıya paralel yüzmek olduğunu aktaran Ersoy, şöyle devam etti:

"Rüzgarlı ve fırtınalı havalarda denize girmek büyük risk oluşturur. Öncelikle olumsuz hava koşullarında denize girmemeliyiz. Dalga hareketlerini kıyıdan gözlemlemeli, suyun rengi ile kum hareketlerini takip etmeliyiz. Çocuğunuza sırtınızı döndüğünüz 2 saniye çok uzun bir zamandır. Ayak altındaki kum hareketi uyarıcıdır, buna dikkat etmek gerekiyor. Erkekler kadınlardan daha çok boğuluyor, aşırı öz güven gibi etkenden dolayı. Yüzme bilenlerin de çeken akıntının davranışını bilmiyorsa boğularak hayatını kaybetmesi muhtemel."

Prof. Dr. Ersoy, 7'den 70'e herkesin yüzme öğrenmesi için çaba gösterilmesi gerektiğini vurgulayarak, "Yüzme bilen insanın öz güveni de yüksek olur. Öz güveni yüksek insan suda daha sakin kalmayı başararak kriz sürecini iyi yönetebilir. Mesela çocuklarımız yüzme bilerek ilkokuldan mezun olmalı. Çeken akıntıdan kurtulmak için bilgiye tutunacağız, başka yolu yok." diye konuştu.

Her yıl yaz sezonu öncesinde farkındalık oluşturmak için "çeken akıntı günü ya da haftası" şeklinde etkinlik düzenlenmesi gerektiğini belirten Ersoy, "Devlet kurumları ve sivil toplum kuruluşları bir araya gelerek çeken akıntının önemi vatandaşlara anlatmalı. Yazılı ve görsel medyada kamu spotlarına, uzman görüşlerine yer verilmeli. Hatta tatilcilerin plaja ulaştığında cep telefonlarına bilgilendirme mesajı gönderilmeli." dedi.