Dünyada ilk kez görülen bu hastalık türü;
Giresun Üniversitesi Tıp Fakültesi Gastroenteroloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ahmet Cumhur Dülger ve ekibi tarafından bir hasta üzerinden tespit edilip, teşhisi konuluyor…
Ve Tıp dünyasında ilk rastlanılan bu olay;
Dünya Tıp otoriteleri tarafından kabul edilip onaylandıktan sonra da –Giresun Üniversitesi Tıp Fakültesinde ortaya çıkarıldığı için- adına ‘Giresun Sendromu’ adı veriliyor…
Ve Dünya Tıp Literatürüne giriyor…
Ve ‘Giresun Sendromu’ şöyle tarif ediliyor;
Hastanın tüm organları vücut içerisinde yer değiştirdiğini söylüyorlar…
Vücudun sağ tarafından bulunan organlar sol tarafta…
Sol tarafında bulunan organlar sağ tarafta olduğu belirtiyorlar…
Ve tüm organların bir ‘ayna görüntüsü’ verdiğini söylüyorlar…
Yani;
‘Mide ve dalak karın bölgesinin sağında oluyormuş…
Karaciğer ve Safra kesesi sol tarafta görülüyormuş…
Akciğer anatomisi ise tersine dönüyormuş..
Bu durumda karaciğer nakline ihtiyaç duyulabiliyormuş…
Ve organlar ters yerlerde olunca da;
Karaciğer yetmezliği ve kalp problemlerine yol açabiliyormuş…
Siroz belirtileri ortaya çıkabiliyormuş…
Ve ön belirtileri de şöyle olurmuş;
Nefes darlığı…
Karında sıvı toplanması…
Halsizlik..
Karında şişlik hissi…
Ve enerji kaybı sonucu ortaya çıkıyormuş…
Ben kendi değerlendirmeme geçmeden önce;
Meslek aşkı ve sevgisiyle, hekimlik idealizmiyle ortaya çıkarmakta öncülük yapan Prof. Dr. Ahmet Cumhur Dülger başta olmak üzere, bu bilimsel çalışmalara katkısı olan, Giresun Üniversitesi Tıp Fakültesi Gastroenteroloji bölümü doktorlarını, asistanlarını, teknisyenlerini ve emeği geçen tüm sağlık emekçilerini yürekten kutluyorum…
Ve onları tüm samimiyetimle ayakta alkışlıyorum…
İyi ki buldukları hastalık türünün adına;
‘Giresun Sendromu’ adını vermişler…
Ve bunu da yaptıkları bilimsel çalışmalarla;
Tüm dünyanın sağlık otoritelerine kabul ettirmişler…
Belki bu sayede ilimizin adı bir adım öne çıkar…
Bir adım öne çıkarda;
Giresun’u küçümseyenlerin ön-yargı duvarlarını yıkar…
İlimizi dünyada olmasa da;
Ülke ölçeğinde dikkatleri üzerine çeker ve tanıtmaya yarar…
İnşallah ‘tanıtmaya yarar’ diyorum;
Çünkü dünyada fındığın başkenti olduk ilimizi bir adım öne çıkaramadık…
‘Fındığın Anavatanayız’ dedik, ilimizi yurt içerisinde bile tanıtamadık…
Kurtuluş Savaşında;
Milis Kuvvetlerimizle ve öncü kahramanlarımızla herkesten önce yer aldık…
Sakarya’da, Dumlupınar’da canlarımızı adresini bilmediğimiz yerlerde bıraktık…
Komşu illerden ilimizin girişine bile ‘Giresun’ tabelasını zorla astırdık…
‘Milenyum yılı’ denilen son yüzyılda;
Dünyanın en büyük ‘eğitim bakanı’ Hasan Ali Yücel’di..
Kökeni Giresun ilinin Görele ilçesindendi…
Bırakın ülkenin sahip çıkmasını, biz Giresunlular olarak bile umursamadık…
Diğer taraftan;
Dünyanın en büyük mizah yazarlarından Aziz Nesin…
Dünyanın en büyük fotoğraf sanatçısı Ara Güler’in…
Kökeni bu topraklarda dedik;
En yakın komşu illerde bile dikkati üzerimize çekemedik…
Futbol konusunda;
Doğu Karadeniz Bölgesinde (geçmiş statüye göre) 2. Ligden-1. Lige ilk çıkan takım unvanına sahip olduk…
Futbol dünyasının en büyük yönetim organları olan FİFA ve UEFA gibi en üst düzey kurumlarda 2. Başkan düzeyinde görev yapan Şenez Erzik gibi bir futbol adamımız oldu…
Giresun’un adını yine hiçbir yerde duyuramadık…
(Listeyi daha uzatırım uzatabildiğim kadarda sayfa alanım sınırlı)
Tekrar ana konumuza geri dönecek olursak;
Giresun Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma Hastanesi Gastroenteroloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ahmet Cumhur Dülger öncülüğünde tespit edilen bir hastalık, dünya sağlık otoriteleri tarafından da kabul görüp onaylandıktan sonra adının ‘GİRESUN SENDROMU’ verilmesiyle belki bu kez en azından ilimizin adını ülke sathında duyurur ve il olarak dikkatleri üzerimize çekeriz…
Ve bu moralle birlikte;
Tıp Fakültemizi daha iyi yerlere getiririz…
Daha güzel dereceler elde ederiz…
Bu heyecanımızı yitirmezsek;
Hatırı-sayılır üniversiteler arasına gireriz…
Bu duygu ve temennilerle;
Şimdilik hoş ve esenlik içerisinde kalınız…
YORUMLAR