Bir söz ile şimşekte çaktırabilirsiniz, yaprakda döktürebilirsiniz ama aynı sözü farklı uslupla söyleyip çiçek de açtırabilirsiniz karşınızdakinin gönlünde.
Değerli Dostlarım,
Sizlerle okuyup etkilendiğim ve üzerine önemli dersler çıkardığım bir hikayeyi paylaşmak istiyorum. Bir grup kurbağa ormanda dolaşıyormuş ve içlerinden ikisi derin bir çukura düşmüş. Arkadaşlarının düştüğünü gören diğer kurbağalar çukurun etrafını sarıp, ne kadar derin olduğunu görünce, düşen arkadaşlarına o çukurdan çıkmanın mümkün olmayacağını söylemişler. Ancak, iki kurbağa diğerlerinin ne dediğini duymazdan gelip, çukurdan kurtulmak için var güçleriyle zıplamaya başlamışlar. Çabalarını gören çukurun tepesindeki kurbağa grubu tekrar çabalamanın nafile olduğunu, asla başaramayacaklarını ve vazgeçmeleri gerektiğini söylemişler.
Sonunda, kurbağalardan biri yukarıdakilerin söylediklerine kulak vermiş, çabalamaktan vazgeçmiş ve olduğu yerde düşerek ölmüş. Diğer kurbağa ise, elinden geldiğince daha sert zıplamaya devam etmiş. Yine, yukarıdaki kurbağalar ‘Boşuna çabalama! Vazgeç! Ölüme teslim ol!’ diye bağırmışlar. Bu bağrışlara ragmen kurbağa, en iyi zıplayışını yapıp, çukurdan çıkmayı başarmış. Dışarı çıkar çıkmaz diğer kurbağalar “Bizi duymadın mı? Sana vazgeç, kaderini kabullen diye bağırdık” demişler. Kurtulan kurbağa ise onlara sağır olduğunu, arkadaşlarının bağrışlarını onu ‘cesaretlendirmek ve desteklemek için yapıldığını sandığını’ soylemiş.
Değerli dostlarım, benim bu hikayeden çıkardığım iki önemli ders oldu. Çevremizde, beraber aynı ortamları paylaştığımız insanların sözlerinin bizlerin yaşamı üzerinde ve bizim sözlerimizinde onların yaşamı üzerinde büyük etkisi. Bunun Ortacağ Türk & İslam medeniyetindeki adı ‘Belagat’mış. Medreselerde, “Mukteza-yı hale uygun” yani bir söz hangi mevsimde, en güzel hangi şekilde söylenmeli, güzel söz söyleme kuralları gibi konularla ilgilenen bir ilim dalıymış. Belagat eğitimi almadan alim, devlet adamı, sanatçı olmak kabul görmezmiş o dönemlerde. Belagat ilmine hakim olabilen, milyonları etkileyen bir örnek verecek olursam aklıma ilk gelen isim bir ulusa bağımsızlığını kazandıran Mustafa Kemal Atatürk’tür.
Şimdilerde bizim Belagat ilmini alabilmemiz mümkün değil, bununla ilgili bir eğitim maalesef gerekli olmasına ragmen okullarda berilmiyor. Peki, bu durumda söylediğimiz sözün amacına ulaşması bizi yada karşımızdakini olumsuz etkilememesi için neler yapmamız gerekiyor derseniz? Ben, iğneyi öncelikle kendime çuvaldızı başkalarına batırmam gerektiğini, kendi hayat mücadelemde, kendi nefsimi terbiye etme süreçlerimde şunları yapmam gerektiğini düşünüyorum ve üzerinde çalışıyorum. Birincisi; bir başkasına söylediğim sözü ağzımdan çıkmadan önce birden fazla düşünmem gerektiği, söylediğim söz ile karşımdakine mesajımı ne kadar doğru ilettiğimii mesajımı iletirken karşımdakini aynı zamanda ne kadar olumlu yönde etkileyebildiğimi yada eleştirmem gereken bir konu varsa, cümlelerimi kullanırken karşımdakine hangi mevsimi hissetirdiğimi değerlendiriyorum. Çünkü bir söz ile şimşekte çaktırabilirsiniz, yaprak da döktürebilirsiniz ama aynı sözü farklı uslupla söyleyip çiçek de açtırabilirsiniz karşınızdakinin gönlünde. İkincisi ise; bana söylenen beni olumlu yönde geliştirecek her tavsiyeyi ve eleştiriyi dikkate almam gerektiğini düşünüyorum. Bunun dışında geri kalan olumsuz, enerjisi düşük, kötü niyetli, yıkıcı, nefret içerikli söylemlere, dedikodulara ise kulakları tıkayıp çabalamaya devam etmem gerektiğini düşünüyorum.
Sevgiyle.