Nereden Gelirseniz Geliniz, İstediğiniz Kapıdan Giriniz

Gece-gündüz kapılarımız açıktır; Canınızın istediği saatte gelebilirsiniz… Hangi ülkeden gelirseniz geliniz; Evvel-Allah başımızın üstündedir yeriniz… Bizler Mevlana Tekkesindeniz… Bizim vazgeçilmez felsefemiz; “Gel. Ne olursan ol yine gel, İster Kafir, ister Mecusi, ister puta tapan ol, Yine gel… Bizim dergahımız, ümitsizlik dergahı değildir, Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel” diyenlerdeniz… Yunus Emre’nin deyimiyle; “Gelin […]

Gece-gündüz kapılarımız açıktır;
Canınızın istediği saatte gelebilirsiniz…
Hangi ülkeden gelirseniz geliniz;
Evvel-Allah başımızın üstündedir yeriniz…
Bizler Mevlana Tekkesindeniz…
Bizim vazgeçilmez felsefemiz;
“Gel. Ne olursan ol yine gel,
İster Kafir, ister Mecusi, ister puta tapan ol,
Yine gel…
Bizim dergahımız, ümitsizlik dergahı değildir,
Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel” diyenlerdeniz…
Yunus Emre’nin deyimiyle;
“Gelin tanış olalım,
İşi kolay kılalım.
Sevelim sevilelim…”
Bu öğretiden hareketle;
Neyimiz varsa-yoksa bölüşelim..
‘Askıda Ekmek’ kuyruğu varsa;
Birlikte bayat ekmek kuyruğuna girelim…
Çöp kutularından yiyecek aranacaksa;
Birlikte arayıp, bölüşerek birlikte yiyelim…
Sakına sakın;
Siz zaten çok kalabalıksınız…
Milyonlarda sığınmacıyla birlikte yaşamaktasınız…
Birde biz gelirsek çok kalabalık olacaksınız…
Siz oturmaya yer bulamayacaksınız diye düşünmeyin;
Bizim gönlümüzün zenginliği size de yeter, bize de…
Yeter ki siz gelin…
Bir an önce gelinde;
Canınız nereyi istiyorsa oraya yerleşin…
Acele edin dememizin nedeni;
Suriye’den kaçıp gelenler ülkenin dört-bir yanına dağıldılar…
Afganlılar dağlarda, yaylalarda çobanlık yapmaya başladılar…
Ukraynalı ve Ruslar turizm alanlarını çadırlarını kurdular…
Afrika’dan kaçıp gelenler, cadde ve sokakları doldurdular…
Türki Cumhuriyeti ülkelerinden gelenler iş-güç sahibi oldular…
İran’dan, Irak’tan göçüp gelenler başköşelere kuruldular vs. vs.
Yani demem o ki;
İsrail’in sıkıştırdığı Filistinliler…
Bomba yağmuruna tutulan Lübnanlılar da gelmek istiyorlarsa;
Fazla beklemesinler, bir an önce gelsinler…
Onlarda ülkenin neresine yerleştirilecekse yerleştirilsinler…
Çünkü yerimiz gün geçtikçe daralıyor…
Sizlerin de bildiği gibi geçtiğimiz günlerde;
Sayın cumhurbaşkanımız…
Saygıdeğer başbakanımız…
Ortadoğu Eş başkanımız…
İstanbul Dolmabahçe Sarayında;
Almanya Şansölyesi Olaf Scholz ile kamuoyuna kapalı bir görüşme yaptı…
Görüşme sonrası sayın cumhurbaşkanımız;
“Lübnan’dan ülkemize gelenler olursa onlara kapımızı açık tuttuk…
Nasıl geçmişte 4 milyon Suriyeliyi ülkemize almışsak;
Lübnanlıları da, Türkmen soydaşlarımızı da içeriye alırız…
Onlara da kapımızı açık tuttuğumuzu söyledim, söylüyorum” diyor…
Alman Şansölyesi de buna mukabil;
“Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arısındaki göç konusunda ilişki sürdürülecek…
AB bu konuda finans yardımı veriyor ve sürdürülebilmesi iyi görünüyor…
Fakat geri göndermeler ve suç işlemiş şahısların ifadesi konusunda;
Afganistan’a geri gönderme uçuşunu gerçekleştirdik…
Suriyeliler içinde bir geri gönderme gerçekleştirmek istiyoruz…
Çünkü suç işleyenleri geri göndermeli” diyor…
Yani açık açık demek istiyor ki;
“Bizdeki sığınmacıları da size gönderelim…
Para konusunda da yardım edelim…
Biz ülkemizi bunlardan temizleyelim…
Artık bu konuda sizde bunları nasıl tasarruf ederseniz edin” demek istiyor…
Bu da demek oluyor ki;
Pek yakında dışarıdan bir göç dalgası daha başlayacak…
İplisi-ipsizi, suçlusu-suçsuzu ülkemizde birbirine karışacak…
Yeniden enternasyonal bir yolculuk başlatılacak…
Ve bizi kıskananlar hasedinden çatır çatır çatlatılacak…
Hele hele birde işçi marşının dizelerinde geçen;
“Fabrikalarda biz, tarlalarda biziz,
Biziz hayatı yaratan.
Din farkı bilmeyiz, dil farkı bilmeyiz,
Sanki doğduk bir anadan” dizelerini birlikte söylersek;
Yıkılacaksa dünya varsın o zaman yıkılsın…
Sahi ‘dil farkı, din farkı’ dedim de aklıma geldi;
Bugün sığınmacılarla birlikte nüfusumuz 100 milyona çıktı…
Var-olan etnik farklılıklarımıza birçok etnik kimlik daha karıştı…
Bu farklı etnik kimlikliler;
Kendi ana dillerinde konuşuyorlar…
Farklı dinlere inanıyorlar…
Ve farklı geleneksel kültürlerden geliyorlar…
Şimdi bu durumda;
Sığınmacı konuklarımızın çocukları okula gitmeyecekler mi?
Gideceklerse bizim eğitim sistemimize mi tabi olacaklar?
Yoksa kendi dillerinde eğitim veren okullar mı açacaklar?
Dini ibadetlerini yapmak için;
İçlerinde Hıristiyan varsa Kiliseler açılacak mı?
Diyanet tarafından Kiliselere papaz atanacak mı?
Veya da Müslümanlaştırılacak mı?
Biliyorum;
Bu soruların saçma-sapan bulanlar var…
Böyle de saçmalık olur mu dilenler var…
Var-oğlu var…
Böyle düşünenlere yanıtım;
Sen gurbetçi gittiğin ülkelerde ibadetini yapmak için nasıl cami bulmaya ve yaptırmaya ihtiyaç duyuyorsan, onların da böyle bir hakkı var…
Bunu halk deyimiyle söylersek;
Mademki muhtaca ve mağdura kapı aralamışsın…
Kapını ve gönlünü sonuna kadar açmışsın…
Adam gibi ağırlayacaksın…
Adam gibi karnını doyuracaksın…
Ve konuğunun inançlarına saygı duyacaksın…
Ezcümle;
Ülkemize sığınanlar geri gitmeyi düşünmüyor…
Üstüne-üstlük durmadan sığınmacı geliyor…
Vallahi nasıl düşünmeli bilmem ki;
Bana göre bu işin sonu gittikçe kötüye gidiyor…
Exit mobile version