Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
blank
Nihat ÖZTÜRK

İSRAİL VE RUSYA ÜZERİNE

Her iki ülkeyle de ilişkilerimiz düzeliyor. İsrail’le 6 yıl, Rusya ile 6 ay sonra yeniden diplomatik ilişki kurdu Türkiye.

Kimse, neden yeniden diplomatik ilişki kuruldu diye eleştirmiyor ancak sonuç böyle olacaksa neden bu kadar esip gürlediniz diye bıyık altından gülümsüyor.
Olacağı buydu, er ya da geç bu ülkelerle birlikte olmak zorundasınız.
Bizim için hiç de sürpriz olmadı, şaşırmadık ancak geçmişten bugüne yaşadıklarımızı biraz tuhaf bulduk… O abartılı söylemleri hatırladıkça, o coşkulu nutukları anımsadıkça nereden nereye demekten kendimizi alamadık.
Ülkeyi yönetenlerin o dönemlerde söylediklerini arşivlerden çıkartıp Internet ortamında yayınlıyorlar… Allah Allah nidalarıyla sırırlarına dayanmadığımız kalmış.
Meğer ne büyük kahramanlıklar yapmışız.
Neden olacağı buydu diyoruz? Az çok 14 yılda Adalet ve Kalkınma Partisi ve onun yöneticileriyle liderini tanıdık. Ülkeyi deneme yanılma yöntemiyle yönetiyorlar. Önce bir deniyorlar sonra yanıldıklarını fark edip dönüş yapıyorlar.
Allah’tan dönüş yapabiliyorlar geç de olsa.
Bir kusurları var kabul etmeseler de; muhalefeti ve kendi görüşleri dışındaki eleştirileri hiç dikkate almıyorlar. İnatlar… Ta ki kendileri yaşayıp görecekler.
Onlar bu gerçeklerle yüz yüze gelene kadar da olan Türkiye’ye oluyor. Özellikle iç politikada onlarca örnek verebilirim. İşte en tazesi Çözüm Süreci… İşte bugün terör örgütü diye tanımladıkları, “Ne istediler de vermedik“ dedikleri yapı…
Uzatmaya gerek yok, dedim ya onlarca sayabiliriz alt alta.
İsrail’in uyguladığı insanlık dışı savaş yöntemlerine rağmen bu hükümet 2002 yılından itibaren 2009 yılına kadar İsrail’le hiç ters düşmedi. İsrail düşmanlığını öne çıkararak oy aldığı kesime rağmen İsrail’le ilişkilerini kesmedi.
Sonra Davos şovuyla her şey bir anda değişiverdi. Mescid-i Aksa’yı fethetmeye gidiyorduk bir ara. Kudüs’ü kurtarmaya… Abartılı söylemlerin önü arkası yoktu.
Bu söylemler işe yaramadı mı? İç politikada müthiş prim yaptı.
Şu bir gerçektir, ülkeler arasında ebedi düşmanlıklar ve ebedi dostluklar yoktur. Her ikisinin de dozunu iyi ayarlamak gerek. Dostluğu da düşmanlığı da abartmayacaksın. Aynı coğrafyanın ülkeleriyiz, birlikte yaşamak zorundayız.
Suriye ve Esat’la abartılı bir dostluktan abartılı bir düşmanlığa geçtik. Onunla da barışacakmışız, işaretler o yöndeymiş. Buna da hiç şaşırmam. Doğrusu da budur.
Rusya ile yaşadıklarımız ise tam bir dış politika komedisi… Onda da Allah Allah nidalarıyla uçak düşürmeler ve sonra “Sizin olduğunu bilseydik vurmazdık” yaklaşımları.
Mektuplaşmalar, telefonlaşmalar… Doğrusu da budur ancak bugünlerin geleceğini önceden görüp lafımızı ona göre söylemek varken Moskova’yı fethetmeye kalkışmak ta neyin nesiydi! Şimdi üzüntülerini bildirmek, gerekirse tazminat ödemeyi kabul ederiz demeler…
Bu tutarsızlıklar Türkiye’nin çok başını ağrıtıyor bilesiniz.
Hani dik durmak var ya, ona dış politikada daha çok ihtiyacımız var. Türklerin bir özelliğidir, en son söylenecek sözü en baştan söylerler. Dış politikada bu böyle olmuyor.
Bütün komşularımızla nedenini bilmediğimiz bir kavganın içindeyiz. Bunu ne kadar daha sürdürebiliriz? Bu kavgalardan ülke olarak ne gibi çıkarlarımız var ki iki de bir yumruk yiyoruz. Bugüne kadar ne kazanımlar elde ettik?
İçte yaşadığımız terör belasını kavgalı komşularımızın destekleyebileceğini hiç düşünmüyor muyuz? Sonuçlarına baktığımızda bu kavgaların tek bir kazanımı var, o da iç politikada prim yapıyor. Ülke yangın yerine dönse de bu kanaldan nutuk atanlar hep alkış alıyorlar.
Her iki ülkeyle de yeni bir yola girdik, Allah utandırmasın.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

12345678