Günün akışı içinde yaşayıp giderken ekranlarda bir sürü görüntü gelip geçiyor. Duygularım kabarıyor. Gözyaşlarım sel olup akıyor. Ne diyeceğimi, ne yapacağımı şaşırıyorum. Nasıl bir dünyada yaşadığımıza şaşıp kalıyorum.
O kadar insan ölürken sadece seyreden bir insanlığa lanet okuyorum. Kahrediyorum. Olmaz böyle bir şey diyorum.
21. Yüzyıla yakıştıramıyorum.
İzlediğim görüntüleri de öyle…
Dünya hep böyle miydi?
Birileri yok edilirken birileri hep izliyor muydu?
Mesele Ortadoğu olduğu için mi insanlık sessizdi?
Ortadoğu kan gölü kan…
Suriye, Irak, Libya, Filistin…
Ekilen nifak tohumları şimdi meyvesini bir bir veriyor.
Mezhep kavgaları…
Ortadoğu’nun her yerinde savaş var.
Ölenlerin değeri rakamlar kadar!
Nasıl bir insanlıktır.
Müslüman kardeşinin kafasını kes, kestiğin başla top oyna; yaptığın bu vahşeti internetten tüm dünyaya izlet.
Olacak şey değil!
Yazarken bile tüylerim diken diken oluyor. İnsanlığımdan utanıyorum.
Ülke savaşlarında bile bu kadar vahşet olmaz. Savaşın kuralları bellidir. Esirlere bile kötü muamele yapılmaz, yapılamaz. Sivillere dokunulmaz. Çocuklar, kadınlar, yaşlılar masumdurlar. Her şey cephededir.
Bu vahşeti Müslüman kardeşine nasıl yapabilirsin?
Bir insanı nasıl öldürebilir; kulağını koparıp, burnunu nasıl kesebilirsin?
Bu yaşananların; bilimsel bir açıklaması, dini bir gerekçesi, siyasi bir nedeni olabilir mi?
İsrail Filistin’i yerle bir ediyor.
Dünya izliyor; kınama mesajları, hamaset nutukları, birkaç meydan mitingleri…
Ölenin öldüğü kalıyor.
Bizden… Onlardan…
Nasıl bir vicdandır? Suçsuz, günahsız canlar bir bir yok edilirken bizden… Onlardan… demek.
Ölene sevinmek!
Ortadoğu’ya has bir insanlık durumu olsa gerek.
Müslüman kardeşi öldürüldüğünde sevinen bir insanlık olabilir mi?
Dünya izliyor Ortadoğu’yu, Müslümanları…
Acımasızca öldürenleri, öldürülenleri,
Karnı deşilenleri, kafaları kopartılanları…
Derisi yüzülenleri…
Yerleri gökleri saran ağıtları…
Evsiz yurtsuz kalanları…
Mültecileri…