Bize Akıl Verme Para Ver Diyenler, Arada-Bir Parasızları Dinlesinler

Bir kez dinlesinler; Yine bildikleri yoldan gitsinler… Önerilerden korkmamak içinde; ‘Kiminin parası, kiminin duası’ sözünü… Bir süre kendilerine rehber edinsinler… Sevgili dostlar, Değerli canlar, Bugünkü sayfa sohbetimiz; Renkleri ‘yeşil-beyaz’ olan… Armasını fındık çotanağından alan… Giresunspor’un yol öyküsü üzerine olacak… Ancak bugünkü sohbetimiz; Günümüze gelmeden önce… Profesyonel yolculuğa başladığı 1967 yılıyla; 1977 yılları arasında yaşananlar anlatılacak… […]

Bir kez dinlesinler;
Yine bildikleri yoldan gitsinler…
Önerilerden korkmamak içinde;
‘Kiminin parası, kiminin duası’ sözünü…
Bir süre kendilerine rehber edinsinler…
Sevgili dostlar,
Değerli canlar,
Bugünkü sayfa sohbetimiz;
Renkleri ‘yeşil-beyaz’ olan…
Armasını fındık çotanağından alan…
Giresunspor’un yol öyküsü üzerine olacak…
Ancak bugünkü sohbetimiz;
Günümüze gelmeden önce…
Profesyonel yolculuğa başladığı 1967 yılıyla;
1977 yılları arasında yaşananlar anlatılacak…
O, günleri görmeyenler ve bilmeyenler içinde;
İnanıyorum ki önemli bir kaynak olacak….
Yıl; 1967
Üç amatör futbol kulübünün birleşmesiyle Giresunspor kuruluyor…
Formasının ‘yeşil’ rengini doğanın yeşilliğinden…
‘Beyaz’ rengini düşüncelerinin temizliğinden alıyor…
Yüreklerinin üzerinde taşımak istedikleri armayı da ‘Çotanak’ olarak seçiyor…
Ve yüreklerine doldurdukları özgüvenle ve öz-çocuklarıyla yola çıkıyor…
Sözünü ettiğimiz tarihlerde;
Giresun’un genel nüfusu 450 bin dolaylarında filan…
Mevcut nüfusun birçoğu profesyonel futboldan anlamasa da;
Alucra-Eynesil-Piraziz üçgeni içinde olan tüm Giresunlular Yeşil-Beyaz renklere sevdalı…
Giresunspor kurulduğu yıllarda;
Oyuncu kadrosunun omurgasını kendi öz-çocukları olan amatörlerden oluşturuluyor…
Ayağını yorganına göre uzatıp;
Deneyimli profesyonel futbolculardan üç-beş takviye yapıyor…
Ve aradan çok zaman geçmiyor;
Dört yıl sonra 1970-71 sezonunda 1. Lige çıkıyor…
Ve Doğu Karadeniz Bölgesinde 2. Ligden 1.lige ilk çıkan takım unvanının altına imza atıyor…
Tribün ve taraftar profiliyse şöyleydi;
Giresunspor profesyonel takım olarak tüm Giresunluların ortak paydasıydı…
(O günleri görmeyenler ve bilmeyenler inanmayabilir ama…)
Futbolun kurallarını bilenlerde, bilmeyenlerde Giresunspor’a sevdalıydı…
Ve her maçta tribünleri tıka-basa doldurdukları gibi;
Sevdalı oldukları Giresunspor’a güçlerinin yettiği oranda ekonomik katkı yaparlardı…
Ve yaptıkları bu katkının mutluluğunu yaşarlardı…
Bilenler biliyor da…
Bilmeyenler için söyleyecek olursak…
Giresun Atatürk Stadyumu;
Açık-kapalı tribünlerin tüm seyirci kapasitesi 10 bin dolaylarındaydı…
Ve tribünler seyirci profiline göre şöyle adlandırılırdı;
Kapalı Tribünde protokol erkanı ve şehrin ileri gelenler otururdu…
Güneyde –dağ tarafında- bin kişilik bir tribün vardı;
Bu tribünü her maçta al yazmalı, beyaz çemberli kadınlar doldururdu…
Onun için bu tribünün bu bölümünün adı ‘Kadınlar Tribünü’ olmuştu…
Kapalı Tribünün deniz tarafındaki açık tribünü;
Genellikle Bulancak ve Piraziz’den gelen seyirciler gelip otururdu…
Bu tribüne de –doğaçlama olarak- ‘Bulancak Tribünü’ deniyordu…
Kapalı tribünün karşısına gelen büyük-açık tribünü ise;
Genellikle 9 ilçeden gelen taraftarlar dolduruyordu…
Giresunspor’un en büyük ‘korosu’ da bu tribünde oluşuyordu…
Tribün olayını özetleyecek olursak;
Sözünü ettiğimiz tarihlerde Giresunspor’un taraftarına 10 bin kişilik tribün yetmiyordu…
Ve tribünde bilet bulamayanlar;
Sevdalı olduğu Giresunspor maçını ya stadı kuşbakışı gören bahçelerden izliyordu…
Ya da –polisler, bekçiler hoşgörüsüyle- stadyumun kenarlarında bulunan ağaçlara çıkarak ‘çotanak’ armalı ‘yeşil-beyaz’ formalı takımını destekliyordu…
Uzaktan gelen Alucra ve Şebinkarahisarlı taraftarlar ise;
Maçtan bir gün önce kiraladıkları minibüslerle davul-zurnayla geliyorlardı…
Bir gece ya tanıdıklarının yanında yatıyorlardı…
Ya, otellerde konaklıyorlardı…
Şoförler, muavinler yatacak yer bulamazlarsa minibüs minderinin üzerinde uyuyarak sabahlıyorlardı…
Ve görünür-görünmez zorluklar yaşansa da, yaşanın bütün bu zorlukların içerisinde Giresunspor sevdası vardı…
Ve bu sevda öyle bir sevdaydı ki;
Bu sevdanın içinde bazen aç kalmakta vardı…
Parasız-pulsuz kalmakta…
İçindeki sevdayı karartmamak için;
Maçlara gidebilmen için borç para aldığın kişilerde vardı…
Borç para ve aç kalmak dedim de aklıma geldi;
Sözünü ettiğimiz tarihlerde Giresunspor’un maçına uzaktan gelenler…
Ya, stadyum kapılarında, ya da maç seyrederken doyururlardı…
Bilenler biliyor da…
Bilmeyenler için söylüyorum;
Eskiden stadyum kapılarında –el arabası üzerinde- ızgara köfte satanlar vardı…
Köfte yiyecek kişinin talebine göre;
Yarım veya çeyrek ekmeğin içerisine soğanlı-maydanozlu köfteyi basarlardı…
Yanına da bir şişe ayran alarak karınlarını öyle doyururlardı…
Ve aynı köfte evlerde ve lokantalarda yense de;
Maçlarda yenilen bu köftelerin tadı bir başkaydı…
Buraya kadar olan anlatımı özetleyecek olursak;
Giresunspor’un kurulduğu yıl ile 1. Lige çıkıp ve tekrar 2. Lige düştüğü on yıllık zaman diliminde efsane bir takımdı Giresunspor…
İster il içerisinde yaşayanlar olsun…
İsterse gurbette yaşayan Giresunlular olsun;
Giresunspor tüm Giresunluların ortak paydasıydı…
Vazgeçilmez bir sevdasıydı…
Bu sevda öyle bir sevdaydı ki;
Giresun iline bağlı ilçelerin hangisine giderseniz gidiniz…
Bir bakkalın tabelasında ‘Yeşil-Beyaz Çotanak Bakkalı’ isminin verildiğini…
Bir kamyoncunun arabasının kasasını ‘yeşil-beyaz’ renklere boyattığını…
Bir minibüs veya dolmuşun camlarında asili ‘yeşil-beyaz’ püsküllere rastlardınız vs. vs.
Ekonomik destek konusuna gelince;
Futbolu sevsin veya sevmesin…
Geçmişte futbol oynasın veya oynamasın…
Söz konusu Giresunspor’a yardım ise;
Fındık üreticileri başta olmak üzere, tüm Giresunlular ellerinden geldiğince ve güçlerinin yettiğince ortak sevdaları olan Giresunspor’a ekonomik katkıda bulunurlardı…
Söz yine çok uzadı…
Ama anlatacaklarımızın tamamını anlatamadığımız için…
Ayrıca naçizane önerilerimizi öneremediğimiz için…
Sohbetimizin devamını yarın yapacağız…
Yarın tekrar görüşmek üzere;
Şimdilik kalın sağılacakla…
Exit mobile version