Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
blank
İsmail Şefik AYDIN

NASIL BİR KOALİSYON?

Önce bir hatırlatma yapalım: Amerika, HDP’nin bu seçim başarısı için çok ince bir strateji uyguladı. Uludere’de, ABD istihbaratına dayanılarak, PKK’lı diye, kaçakçılık yapan köylülerin bombalanması suretiyle yaratılan mağduriyetle, projenin uygulanmasına başlandı. Sonra, malûm Ayn-el Arap (Kobani) tiyatrosunu yaşadık. Peşmerge güçlerine sınırlarımızı açtık! ABD uçakları IŞİD’i bombalayarak, PKK-PYD güçlerini rahatlattı ve bunlara bir savaş kazandırdı. ‘Kahraman’ PKK-PYD’liler; IŞİD’in hakkından gelmiş oldular! İmaj-Maker ABD, Kürtçü harekete böylece itibar kazandırdı. Yıpranan BDP sahneden çekildi ve yerine ‘Barış Meleği’ HDP devreye sokuldu. Arkasından da, HDP’nin seçimlere parti olarak katılması ayarlandı. Öcalan geri plâna itildi ve ‘bağlama çalan, türkü söyleyen, demokrat’ Selâhattin Demirtaş profili öne çıkarıldı. Erdoğan nefretiyle bilenen kitleler, HDP’nin Meclis’e girmesiyle, AKP iktidarının sona ereceğine inandırıldılar ve Diyarbakır mitinginde patlatılan bomba ile de, HDP lehine bir mağduriyet sağlanarak barajın aşılması garantilendi!
Amerika, bölgemizin yeniden şekillendirilmesinde, Kürtçüleri maşa olarak kullanıyor. PKK ve HDP sözcülerinden Amerika karşıtı bir söylem duydunuz mu?
Millî Mücadele sırasında, Washington’da büro açmak isteyen Ankara Hükümetine bu izni vermeyen Amerika’nın, PKK’nın siyasî kanadı DTP’ye (Demokratik Toplum Partisi) bu izni verdiğini de hatırlatalım! Yani ABD-PKK arasındaki aşk derin!
HDP’nin parlatılması devam ediyor! 15 Haziran tarihli Cumhuriyet gazetesinde, Prof. Nilüfer Göle ile yapılan mülâkatı okuyunuz. Bu sayın Profesörümüze göre; “HDP hem kendini hem de Türkiye’yi dönüştürüyormuş! HDP’nin parlamentoya girmesi sayesinde, Kürtlerin de Meclis’te temsili sağlanmış!” Sanki, Meclis’te Kürtlerin temsilcileri yokmuş; sanki Kürt vatandaşlarımızın yegâne temsilcisi HDP imiş gibi!
Bunları not ettikten sonra koalisyon meselesine gelelim! HDP’ye ‘Solun ve Ezilenlerin Temsilcisi’ payesi verenler CHP, MHP ve ‘proje partisi’ HDP ile koalisyon hükümeti kurulmasından yanalar! Fakat bu mümkün değil çünkü MHP; HDP ile bir koalisyona kesinlikle karşı. AKP ile HDP’nin, açık ya da dışarıdan destekli koalisyonu da mümkün değil çünkü Açılım Süreci’nin devam edeceği bu koalisyon, AKP’yi de Türkiye’yi de bitirir.
Amerika’nın, AB’nin, İş Çevrelerinin, Cemaatin ve HDP’nin de isteği, ‘AKP-CHP Koalisyonu’. Çünkü CHP de Açılımının sürmesinden yana! CHP ile koalisyon, AKP’nin de ‘Açılım’ konusundaki tereddütlerini giderebilir! Sayın Kılıçdaroğlu’nun, ‘Anayasada etnik kimlik tanımı yapılmasına’ karşı olduğunu ve üst kimlik olarak, “Türk Vatandaşlığı yerine”, ‘Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlığına’ sıcak baktığını; İkiz Sözleşmelere, Türkiye’nin koyduğu çekincelerin kaldırılmasından yana olduğunu biliyoruz! Zaten, Yeni CHP’de, buna uygun bir dizayn da yapıldı!
Bu koalisyonla, Türkiye’nin ‘Fabrika Ayarlarına’ döneceği umulur!
Bir diğer seçenek; Sol-Sosyal Demokrat-Liberal kesimlerin karşı çıktıkları, AKP-MHP koalisyonudur. 12 Eylül öncesinin, -ABD’nin manipüle ettiği açığa çıkan- Ülkücü-Solcu kutuplaşmasının etkisinden kurtulamayan bu zihniyet, MHP ismine, âdeta şartlı refleksle karşı çıkmaktadır. Ne var ki, sağduyu sahibi kesimler bazı şartlarla, bu koalisyonun kurulmasının ülke menfaatlerine uygun olduğu görüşünde birleşiyorlar. Sayın Rıza Zelyut, Aydınlık’taki 11 Haziran tarihli yazısında, bazı kırmızı çizgilerin altını çizerek, “AKP-MHP koalisyonu olabileceği fakat uluslararası tefeci sermayenin, buna karşı çıkacağı”; 15 Haziran tarihli Aydınlık’ta, sayın Naci Beştepe, “Açılımın sıkıntıya gireceği tek durumun AKP-MHP birlikteliği” olduğu, sayın Amiral Soner Polat da, 19 Haziran tarihli Aydınlık’ta, MHP’nin doğrudan ABD’yi karşısına almasa bile, PKK/PYD karşıtı bir tavır içinde olacağı üzerinde duruyor.
Biz de bu görüşteyiz. Fakat bu koalisyonun şartlarından biri de, derhâl, Suriye ile uzlaşma yollarının aranması olmalıdır. Çünkü AKP’nin sürdürdüğü Açılım Programının bir ayağı da, Suriye’de takip ettiği gayri millî siyasettir. ABD’nin desteği ile, PKK ve Suriye kolu PYD’nin, Suriye’nin kuzeyinde oluşturmakta oldukları Kürt Koridoru, Türkiye’nin bütünlüğüne büyük bir tehdittir. Bunu önlemenin yegâne yolu Türkiye’nin Esat’la yeniden ilişki kurması ve Esat’ın güçlendirilmesidir.
AKP-MHP Koalisyonu ile Açılım Süreci en azından dondurulur; Erdoğan Anayasal sınırlara çekilmek zorunda kalır ve Tek Parti Devleti tarih olur. Bunlar az şey değildir.
Batılı ‘dostların’ ve iş çevrelerinin hiç istemeyeceği böyle bir koalisyonun kurulması bu bakımdan, son derece güçtür. Fakat güçlü bir kamuoyu desteğiyle bu koalisyon gerçekleşebilir. “Peki, AKP’den hesap sorulmayacak mı?” diyeceklere hatırlatalım ki, siyaset duygularla yapılmaz; siyaset ideallerle, arzularla gerçekleri uzlaştırma sanatıdır. Gün gelir; hesap da sorulur. Eğer bu ülkenin geleceği umurumuzdaysa; ülkenin bütünlüğünü korumak ve yok edilen Millî Devletin yeniden inşasına başlayabilmek için, bu koalisyona şans tanınmalıdır.
“Efendim, açılım sona ererse silâhlı çatışmalar yeniden başlar” diyecek olanlara da cevabımız şu olur: O zaman HDP’ye iliştirilen, ‘Barış Meleği’ imajı param-parça olur ve HDP bütün ‘kazandırılmış’ itibarını kaybeder. Ayrıca şunu da ifade edelim ki, biz Türkler, köşeye sıkıştırılmadıkça aklımız başımıza gelmez. İstiklâl Harbi’nde böyle olmadı mı? Eğer İzmir işgal edilmeseydi, bu millet kolay kolay ayağa kaldırılabilir miydi?
PKK yurt genelinde bir ayaklanmaya cesaret edemez; çünkü bu hataları Türk milliyetçiliğini tırmandırır.
PKK’yı, sırf Kürt kardeşlerimizin özgürlüğü için savaşan bir örgüt olarak görenlere şunu hatırlatalım ki, Türkiye’yi bölgelere ayırmak, kantonlar kurmak bu ülkeyi tahmin bile edilemeyecek bir kaosa sürükler!
‘PKK’nın özgürlük mücadelesi verdiğine’ inandırılanlara sormak isteriz: Kürt kardeşlerimiz esir mi? Kürtler bu ülkenin özgür ve eşit yurttaşları değil mi? Bugün Kürt vatandaşlarımız ülkemizin her tarafında özgürce seyahat edebiliyor; yerleşebiliyor, iş kurabiliyorlar. Peki, Türk kökenli vatandaşlarımızın, PKK tehdidi altında bulunan vatan topraklarında bu özgürlükleri kullanmaları mümkün müdür? ‘Kürt asıllı vatandaşlarımızın Ana dilde eğitim hakları verilmeli’ deniliyor! Orda hele bir durun bakalım! Bin yıl Türklerin yönettiği İran’da bugün, Türk kökenli 30 milyon insan yaşıyor ve anadilde eğitim görmüyorlar! Bu haktan yoksun olduğu için silâhlanıp, dağa çıkan da yok!
Fakat bunların ne önemi var ki, Batılı ‘dostlarımız’ karar vermişler, bölgemizde bir Kürdistan Devleti kurulacak! Peki niçin? Kürtleri çok mu seviyorlar? Tabiî ki, hayır! Sadece Kürtleri kendi menfaatleri doğrultusunda kullanabileceklerini biliyorlar da ondan!
Zimbabve Cumhurbaşkanı Mugabe, Afrika Birliği Zirvesi’nde yaptığı konuşmada, bu Batılı ‘dostlar’ için şu ifadeyi kullanmış: “Bize Tanrının verdiklerini çok görüyorlar; kaynaklarımızın onların olmasını dilerler. Nerede barış varsa, orada savaşı körüklerler!”
Amerika ve ortaklarının, sözde demokrasi getirmek için müdahale ettikleri Irak’ın ve Suriye’nin -Bizim de katkımızla- ne hâle getirildiği ve bizi de nasıl etkilediği meydandadır.
Millî Gazete yazarı Mehmet Seyfettin Erol, 15 Haziran tarihli “Türk-Amerikan İlişkilerinde Fabrika Ayarı” başlıklı yazısında, 7 Haziran sonrasıyla ilgili olarak, bir ABD yetkilisinin, Ankara-Washington hattındaki ilişkilerin geleceğine yönelik temennisinin “Reset” (başlangıç konumuna geri getirme) olduğunu; yani Washington’un “artık sorun istemiyorum” mesajını verdiğini belirtiyor!
Yani, bölünme senaryosuna ‘EVET’ diyecek bir hükümet istiyor Amerika!
AKP-MHP koalisyonu ile bu menfur plân durdurulabilir.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

12345678