Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
blank
İsmail Şefik AYDIN

MHP’DE DEĞİŞİM TÜRKİYE’Yİ DE DEĞİŞTİRİR!

Meclis’teki muhalefetin durumu malûm! AKP iktidarı, varlığını bu muhalefete borçludur. Bu kadar hata üstüne hata yapan, 14 yıllık bir iktidar eğer hâlâ, 1 Kasım seçimlerindeki gibi bir başarı elde edebiliyorsa; muhalefetin kendini sorgulaması ve bu başarısızlığın sorumlularının –ki, en başta Genel Başkanlar ve ekipleridir bunun sorumluları- olgunluk göstererek, bir nöbet değişiminin önünü açmaları gerekmez mi? Soylu davranış örneklerine pek az rastlanan bu yoz demokrasimizde, biraz delikanlılık beklemek çok fazla bir şey mi? Hele hele, söz konusu olanlar, topluma örnek olmaları gereken, ‘Milliyetçi’ olduklarını iddia edenlerse!
Ne yazık ki, bu ülkede siyaset sadece kuru bir söylemden ve pespaye bir demagojiden ibaret. Milliyetçilik, Atatürkçülük ve Dindarlık söylemi, bunlar adına atılan hamaset nutukları sadece bu demagojinin sosu!
Bu kadar hata yapan bir iktidara karşı, seçmenden, ‘bir iktidar seçeneği olarak kabul görmeyenlerin ve bir seçenek olarak görülmeleri de mümkün olmayanların’ artık, bulundukları makamları terk etmeleri gerekmez mi? Siyasî ahlâkın gereği bu değil midir? Ne yazık ki, kerametleri kendilerinden menkul ‘bizim siyasetçiler’, kendilerini, mensup oldukları siyasî hareketin vazgeçilmezleri ve işgal etikleri makamları da tapulu mülkleri zannediyorlar.
Ülkenin geleceği ve siyasî ikbal arasında bir tercih yapmak zorunlu olduğunda, birinciyi tercih edecek siyasetçi sayısı ancak bir elin parmakları kadar. Bulundukları makamları halka hizmet aracı ve halka hizmeti ibadet olarak görenler ne yazık ki, son derece az. Siyasetin kirli çarkları, bayağılıkları bu niteliklere sahip insanların yükselmelerini önlüyor!
Muhalefet partilerine bu bencil kadrolar hâkim olduğu sürece, bu partilerin seçmen nezdinde kabul görmeleri mümkün değildir.
Bu sütunlarda sıklıkla dile getirdik. Bu iktidarın dış siyaseti sayesinde çevremizde bir tek dost ülke kalmadı. Özellikle, Yüce Divan’lık bir suç olan, Suriye’ye karşı takip edilen millî menfaatlerimize aykırı siyaset, PKK terörünün daha boyutlu bir hâl almasına ve buna bir de IŞİD terörünün eklenmesine sebep olmuştur. Batı’nın dayatması ile başlatılan Açılım Süreci gafleti ile, PKK daha da güçlendirildi. İktidar ancak, 7 Haziran seçimlerindeki oy kaybının şoku ile, birçok il ve ilçede özyönetim ilân ederek kantonal yapılar kurmaya heveslenen PKK’nın üzerine gitmeye başladı. Bunu küçümsemiyor; destekliyoruz. Fakat Amerika’nın himayesindeki Kandil’deki elebaşılar yok edilmedikçe, bu, Türk’e de Kürt’e de düşman ihanet hareketin bitirilemeyeceği de bilinmelidir.
Açılım Süreci gafletinin bedeli, şehirlerin harabeye dönmesi ve dört yüzün üzerinde yiğit vatan evladının şehadetidir! Eğer iktidar Devlet Aklı ile hareket edebilseydi, bunların hiçbirini yaşamamız söz konusu olamazdı.
Bu politikaların bugüne kadar sürdürülebilmesi muhalefetin yetersizliğindendir. Muhalefet, iktidarın ülke menfaatlerine aykırı uygulamalarını millete anlatamamaktadır. İktidar sözcüleri, her ne kadar ‘Ey Amerika! Ey Avrupa Birliği!’ çıkışları ile, sözde millî bir siyaset izlendiği görüntüsü vermeye çalışsa da; iktidar da, Meclis’teki muhalefet partileri de Batı’ya karşı gerçek bir dik duruş gösterememektedirler.
Bugün karşı karşıya olduğumuz bütün sorunların ana kaynağı Batı ittifakı içinde yer almamızdır. Bu sorunlardan kurtulmamızın yegâne yolu da Öncelikle Rusya, İran, Irak ve Suriye ile dostluk ilişkilerini yeniden güçlendirmektir. Ne var ki, bu Batıcı siyasîlerle bu mümkün görünmüyor. Batı’nın bu vesayeti kırılmadıkça, bu coğrafyadaki varlığımızı sürdüremeyeceğimiz bilinmelidir. Türkiye bu vesayeti kıracak kapasiteye sahiptir.
Biz, CHP ve MHP tabanının bu potansiyele sahip olduğuna inanıyoruz. Yeter ki, bu partilerin başındaki, bencil yönetimler tasfiye edilerek; Millî Davaları kararlılıkla savunacak cesarete ve birikime sahip kadrolar iş başına getirilebilsin!
Bu bakımdan MHP’de başlayan muhalefet hareketinin ve mahkeme kararı ile Olağanüstü Kongre kararı alınmasının umut verici olduğunu belirtmek isteriz. Umarız, Mahkemenin atadığı heyet tarafından belirlenen 14 Mayıs tarihinde bu kongre yapılır ve MHP’de beklenen değişim gerçekleşir.
Bu kongrenin yapılması önemlidir. Sadece, bu yönetime kızdığı hâlde, kerhen MHP’ye oy vermek zorunda kalanlar değil; AKP iktidarına bir seçenek oluşturulmadığı için sandığa gitmeyen seçmen; ya da başka bir seçenek göremediği için mecburen AKP’ye oy veren muhafazakâr seçmen de MHP’deki gelişmeleri ilgi ile takip etmektedir.
MHP’deki bu canlı muhalefet hareketini, rejimimiz açısından da önemli buluyoruz. Çünkü MHP’de gerçekleşecek bir değişim inanıyoruz ki, CHP’yi de; hattâ iktidarı da daha millî bir çizgiye getirecektir.
Diğer taraftan şunu da açıklıkla ifade edelim ki; hayalci değiliz. Bu ülkede çok kısa zamanda, Cumhuriyetin kurucu ayarlarına dönebilmek gibi bir gelişmenin yaşanamayacağını çünkü bu ülkede çok partili hayata geçileli beri, müthiş bir çözülmenin ve değerler erozyonunun yaşandığını; millî ideallerin, millî kimliğin sulandırıldığını, bu değerlerin yeniden güncellenip, aydınlara ve topluma benimsetilmesinin zaman alacağını biliyoruz. Fakat MHP’de gerçekleşecek olan değişimin bu kötü gidişi durdurabileceğini ve bu ülkeye çok hayatî bir zaman kazandıracağını düşünüyoruz.
MHP’de gerçekleşeceğini umduğumuz değişimin, Türkiye’mizde de önemli bir değişimin başlangıcı olacağına; bu sayede daha nitelikli, ilkeli ve daha millî bir siyasetin önünün açılacağına inanıyoruz.
Sayın Devlet Bahçeli’nin, “Partiyi paralelcilere teslim etmeyiz” çıkışına gelecek olursak! Artık böyle ucuz polemiklerle milliyetçi seçmeni kandırabilmek mümkün değildir. Milliyetçi seçmen partisini iktidarda görmek istiyor ve sayın Bahçeli ile bunun mümkün olmadığını artık anlamış görünüyor.
Milliyetçi hareketin temel ilkesi Türk Kültürünü ve bu Kutsal Devleti yüceltmek; her türlü iç ve dış tehditten masun tutmak; ülkede hak ve adaletin geçerli olduğu bir yönetim için mücadele etmektir. Milliyetçi hareketi topluma mal edemeyenler, milliyetçi feragatini ve ahlâkını gösteremiyorlarsa, gönderilmelidirler. Kimse vazgeçilmez değildir.
Söz konusu vatansa gerisi teferruattır.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

12345678