Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
blank
İsmail Şefik AYDIN

KÜRTÇÜLER BATI’YA HİZMET EDİYOR (1)

30 yıldır bölücü terör belâsı ile yüz yüzeyiz.  Maddî ve manevî kayıplarımız çok büyüktür. Önyargısız olarak bakılabilse, bu ayrılıkçı terörü sürdürenlerin boş bir amaç uğrunda bu kadar yıkıma sebep oldukları görülecektir. Neyi pay edemiyoruz? Neyin kavgasını yapıyoruz? Fakat bu ülkede emperyalizm öyle müthiş bir zihin kontrolü sağlamıştır ki, gerçek ne kadar açık ve net ortada olursa olsun;  kimse bildiğinden şaşmıyor; kimse ezberini bozmuyor!

Bağımsız bir Kürdistan hülyası kuranlar, dönüp tarihe bir bakmalıdırlar; bu topraklarda, bırakınız bağımsız bir Kürt Devletini; tarihin hiçbir döneminde, bağımsız bir Kürt Beyliği bile var olmamıştır. Yani sahip olup da, kaybedilmiş bir hakları söz konusu değil! Çok daha önceleri de var fakat en azından,  bin küsur yıldır bu topraklarda bir Türk hâkimiyeti söz konusudur. Ancak bu Türk hâkimiyeti katliamlarla değil, adaletle sürmüştür. Fransız edebiyatçısı ve devlet adamı Lamartin, “Osmanlı Tarihi” isimli kitabında,  bütün Avrupalı devletler asimilâsyon yaptıkları hâlde, Türklerin bir asimilâsyon siyaseti gütmediklerini yazmaktadır. Birçok Batılı tarihçi de bu fikirdedir. Zaten bu bin yıllık süreçte bu yapılsaydı, bugün Kürt meselesi diye bir meselemiz olur muydu?
Hani, ‘tarihimizle yüzleşelim’ maskaralığı ile, akılları sıra Türk Milleti’ni köşeye sıkıştıracaklarını zanneden bir  Bremen Mızıkacıları güruhu var ya; bunlar ya Batı ajanıdırlar, ya da, tarih bilmemektedirler. Tarih sahnesinde yer almış bütün fatih milletler içinde, geçmişin hesabını yüz akıyla verecek olan belki de yegâne millet, bir üyesi olmakla iftihar ettiğimiz Türk Milletidir.
Emperyalizmin dümen suyuna girdiklerinin; hattâ bağımsızlık ateşi  başlarına vurduğu  için, emperyalizmle yaptıkları işbirliğinin nasıl bir ihanet olduğunun farkında bile olmayan Kürtçü kardeşlerimiz nafile bir uğraş içinde olduklarını  bir türlü anlayamamaktadırlar. Bunları destekleyen televizyon kanallarını arada bir seyrediyoruz. Hayal alemindeler! Bugün bu devletin yönetimi zaaf içinde olabilir.
Bu fırsattan istifade, hayallerini gerçekleştireceklerini  umabilirler. Fakat bu işin sonu olmayacaktır. Türk Milleti Batı’nın vesayetini kırdığında, ki bu mutlaka olacaktır; bu millete ihanet edenler, ihanetlerinin bedelini er geç ödeyeceklerdir.
Dış güçler ve yerli işbirlikçileri bu coğrafyanın istikrarsızlaştırılması için ellerinden geleni yapıyorlar. Batı’da, istihbarat kuruluşlarının hizmetindeki binlerce düşünce kuruluşu, bizim gibi ülkeleri istikrarsızlaştırmak, gençleri ve aydınları avlamak için ha bire sözde ‘yeni fikirler’ üretiyorlar. Barış, özgürlük, demokratikleşme, demokrasi, çok kültürlük, insan hakları, etnik kimliklerin geliştirilmesi gibi kavramları dillerinden düşürmüyorlar. Bu kavramları, emperyalizmin küresel hâkimiyetinin sürdürülmesinin bir aracı olarak, büyük  bir maharetle kullanıyorlar. Devlet olarak, terör örgütü konusunda ciddî önlemler almaya kalktığımızda, emperyalizmin kontrolündeki bir kesim ve bazı saf demokratlar hemen, ‘özgürlükler, güvenlikçi siyasetlere kurban ediliyor’ teraneleriyle ayağa fırlıyor!
1980’den önce  Batı’nın tezgâhı olan bir iç savaş yaşadık ve beş binin üzerinde insanımızı kaybettik. Yetmedi; 1980’den sonra başımıza PKK belâsını sardılar; binlerce insanımızı kaybettik! Bu terörü bin defa bitirebilirdik. Fakat Batı ittifakı içinde elimiz kolumuz bağlıdır. Bu ittifak içinde kaldıkça, buna izin vermezler!
Bakınız, 130 kişinin öldüğü IŞİD teröründen sonra, Fransa’da olağanüstü hâl ilan edildi. Fransız aydınları ayağa kalkmadılar! Kabul edilen yeni bir kanuna göre, olağanüstü hâl 3 ay süre ile uzatılabilecek ve terörü övenler cezalandırılacak! Biz de ise terör devam ederken, bu insan hakları kuruluşlarının yaygaraları dikkate alınarak, doğuda  olağanüstü hâl kaldırıldı. Böylelikle terör örgütünün şehirlerde bu kadar güç sahibi olması sağlandı. Millî vasfını kaybeden medyamızda, düşünce özgürlüğü istismar edilerek,  birçok televizyon ve gazete âdeta terör örgütünün propaganda aracı gibi çalışıyor!
Batı bize çok kültürlülüğü dayatıyor.  Fakat kendileri, en kaba bir şekilde asimilâsyon siyasetini sürdürüyorlar! Hollanda’da sokakta bile Flamancadan başka bir dille konuşmak yasaklanıyor! İngiltere Başbakanı Cameron, çok kültürlülüğü eleştiriyor ve “Aşırı radikal ideolojiyi görmezden gelmek yerine, hükümetler ve toplumlar olarak, onunla mücadele etmeliyiz. İnsanları ayrı ayrı yaşamaya teşvik etmek yerine, herkese açık bir ‘Ulusal Kimlik’ oluşturmalıyız” görüşünü savunuyor!
Bize gelince, etnik kimliklere daha fazla özgürlük tanımamızı istiyorlar! Alman İçişleri Bakanı Shilly, Türklerin asimile edilerek ‘Almanlaştırılmalarını’ savunuyor! “Farklı insanların yan yana mutlu bir şekilde yaşayabileceği çok kültürlülük kavramının geçerliliğini yitirdiğini” söyleyen Alman Başbakanı Angela Merkel, “Biz Hıristiyan görüşüne bağlıyız ve bunu kabul etmeyenler yanlış yöndeler. Göçmenler Alman kültür ve değerleriyle bütünleşmelidir” görüşünü savunuyor!
Almanya’da 2012 yılı Kasım ayı sonunda, İçişleri Bakanlığı üst düzey yetkililerinin,  Federal Yapı hakkında düzenledikleri rapordan, şu çok önemli gerçekleri öğreniyoruz:
“Almanya’daki Federal Sistem, II. Dünya Savaşı’ndan sonra galip ülkeler tarafından şekillendirilmiş! Federal sistemin kurulmasının temel sebebi, ‘Almanya’da Ulusal Birliğin yeniden kurulmasını önlemeye yönelikmiş! Bu sebeple, egemenlik hakkı eyaletlere dağıtılmış ve eyaletleri güçlü kılan bir federal sistem kurulmuş!”
Eşgüdümün oldukça zor olduğu bu sistemin, Almanya’daki kültürel yapının güçlülüğü sayesinde sürdürülebildiğini’ de hatırlatalım!
Düşününüz ki, bizdeki gibi, dış destekli bir etnik meselesi olmayan, bir bölünme tehlikesi ile karşı karşıya bulunmayan Alman yetkililer bile, Almanya’nın ‘Federal bir Devlet olarak kurulmasından’ şikâyet ediyor ve güçlü Alman kimliği ve kültürü sayesinde bir bölünme olmadan bu yapının sürdürülebildiğini söylüyorlar! Ayrıca, Almanya’nın güvenliği için, yabancıların asimile olmalarını istiyorlar fakat bize gelince, Türk Milleti’nin, Türk Kimliği altında bütünleşmesine karşı çıkıyorlar ve bize, ülkemizi, boyutlarını tahmin bile edemeyeceğimiz bir kaosa sürükleyecek olan çok kültürlülüğü, eyaletlere bölünmeyi ve anadilde eğitimi dayatıyorlar! Batılı ‘dostlarımız’ işte bu kadar iki yüzlüler. Ve ne yazık ki, bu ülkenin siyasetçileri ve Batı Hayranı aydınları da,  ayan beyan meydanda olan bu gerçekleri göremeyecek kadar büyük bir gaflet içindeler!
Almanya, Fransa ve Hollanda gibi ülkeler Millî Kimliğe bu kadar önem verirken, bu ülkede Millî Birliğimizin temeli olan Türk Kimliğine yapılan saldırıların devlet katında teşvik görmesini ‘Demokratikleşme’ ile açıklamaya çalışmak gafletten öte bir şeydir. Halkımızın büyük bir çoğunluğu ayrılıkçılığa karşıdır. Ayrı bir devlet isteyenlerin oranı yüzde onun bile altındadır fakat gelin görün ki, bölücüler silâhlı ve arkalarında işbirlikçi medyanın, işbirlikçi aydınların ve Batılı ‘dostların’ müthiş bir desteği var! Ayrıca AKP iktidarının, Millî Devletin önemini idrakten uzak tavrı da önemli bir zafiyet unsurudur. Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın, Arap televizyonu El Cezire’ye verdiği demeçte,  “Tüm halkları temsil eden bir anayasa” yapılması gerektiğini söyleyebilmektedir!  Eski Meclis Başkanı, AKP Genel Başkan Yardımcısı Cemil Çiçek,  milletvekili yemin metninden “Türk Milleti” ve “Vatanın ve Milletin Bölünmez Bütünlüğü” ifadelerini çıkarmayı önerebilmektedir!
Türkiye üzerinde büyük ve çok kirli bir oyun oynanıyor. Milletimiz hiçbir şeyin farkında değil. Televizyonlar ele geçirilmiş! Ülkenin eliti de kontrol altında! Ne demişti bir Batılı siyasetçi: Bir ülkeyi kontrol etmek için o ülkenin elitini kontrol edin yeter; gerisi posadır! Evet, elitimiz kontrol altındadır; millet de sade suya tirit eğlence programları ve dizilerle uyutulmaktadır! Attilâ İlhan’dan dinlemiştik. Yugoslavya’yı bölmeye karar verenler televizyonu bunun için kullanmışlar. Televizyon bağımlısı olmayan Yugoslav halkını televizyona bağlamak için de Meksika ve Brezilya dizilerini Yugoslav televizyonuna bedava vermişler!
Sonrasını biliyorsunuz!

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

12345678