Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
blank
İsmail Şefik AYDIN

ETKİ AJANLIĞI

‘Demokratikleşme, Barış, Özgürlük, Çağdaşlaşma’ gibi kulağa hoş gelen, insanın ruhuna hitap kavramlar kullanılarak müthiş bir algı yönetimi uygulanıyor. Ne yazık ki, milleti koruyacak, aydınlatacak bir Millî Devlet yapımız kalmadığı için, dış güçler, içimizdeki işbirlikçilerini de kullanarak bu operasyonu rahatlıkla sürdürüyorlar. Ordumuza kurulan ‘Kumpasları’ milletin algılaması bu suretle engellenmiştir! Eğer bir Millet Ordusunu, Devletini savunma kapasitesini kaybederse o ülkede her türlü psikolojik harekât rahatlıkla uygulanır ve nitekim öyle de olmaktadır.

Bunları kafadan atmıyoruz. Wikileaks belgeleri açıklandığında neler öğrenmedik ki? Sözde ‘demokrasi mücadelesi veren’ Sivil Toplum Örgütü üyesinden, Siyasetçisinden, Diplomatından, Gazetecisine kadar 3 binin üzerinde etki ajanı olduğu Wikileaks belgelerinde meydana çıktı. Bunlar bilinenler; bir de bilmediklerimiz var!
Hatırlar mısınız AB Temsilcisi Karen Fogg’un Cengiz Çandar’a mektubunu? “Sevgili Cengiz, bizim aylık haber bültenimizi biliyorsun. Birinci sayfada katışıksız Türk görüşünün dışında bir şeyler yazan, her ay bir Türk köşe yazarının makalesi var.  Nitekim Şahin Alpay, Lale S., Cüneyt C., Emine Y., Ferai T., Mehmet Ali B., Semih İ., Zeynep G., Mithat M., Mim Kemal bu yoldan geçtiler. Şimdi senin sıran! Nisan’da bizim konuk köşe yazarımız olur musun? Ödeme mümkün.  Bize makbuz gönder!”
‘Stratejik Ortağımız’ Amerika ile ilişkilerimiz meydanda! Başkan Obama, “PKK KARA GÜCÜMÜZ” anlamına gelen açıklamalar yapıyor! PKK’yı, ‘Stratejik Müttefik’ olarak görüyorlar! Adamlar bizi bölmeye karar vermiş! Fakat hâlâ bazı ‘Türk’ yazarları köşelerinde, Amerika ile ilişkilerimizin hayatî öneme haiz olduğu konusunda yazılar yazıyor!
Rasim Ozan Kütahyalı, Amerika ile ‘Stratejik Müttefik’ olmamızın önemini hatırlatmış! Özetle şunları söylemiş: “Doğu Türkistan konusunda olduğu gibi, ABD ile ortak olduğumuz mevzu da çok sayıdadır. Türkiye ve ABD müttefik iki ülkedir. Bu dönemde müttefik ilişkilerimiz daha da derinleşmelidir. Geçmişte olanların üstüne sünger çekilmelidir. ABD ile ortak noktalarımızı genişletmeliyiz. Hele ki, Çin Terör Devleti konusunda ise ABD ve Türkiye tam anlamıyla stratejik müttefiktir. Bu noktada birbirine en çok ihtiyaç duyan iki devlettir” (Sabah gazetesi, 5 Temmuz 2015)!
Bu yazı tam da, Suriye’de oluşturulmakta olan Kürt Koridoru’na izin vermeyeceğimizi dünyaya açıklayarak, Suriye sınırımıza asker yığmaya başladıktan ve Amerika’dan, Türkiye’ye baskı için geldiği meydanda olan 40 kişilik heyetle görüşmeler sürerken yazılıyor!
Evet, Amerika bize ne yaparsa yapsın; mutlaka bizim iyiliğimiz için yapıyordur! Ne yapıp yapıp, PKK ile kurduğu Stratejik Ortaklığı  bozup, yine eskiden olduğu gibi bizimle Stratejik Ortak olmasını sağlamalı ve eski mutlu günlere geri dönülmelidir! Başımıza geçirilen çuval, Muavenet Muhribimizin vurulması,  Malatya’da düşürülen CASA uçağında 34 seçkin askerimizin  şehit edilmeleri, Eşraf Bitlis Paşa suikastı ve diğerleri unutulmalı; tıpkı Soğuk Harbin başlangıcındaki gibi bir ruhla, ‘Hür Dünya için’ yeniden Amerika ile birlikte “Amerika, Amerika, Beraberiz Seninle Hürriyet savaşında” şarkılarını söylemeliyiz!
Etki Ajanlığının ne demek olduğunu anlatabildik mi?
Şimdi gelelim şu ‘Çin İşkencesi’ne! Efendim, bilindiği gibi, bizim Doğu Türkistan diye adlandırdığımız, Çin’in özerk Sincian-Uygur Bölgesinde Uygur Türkleri yaşamaktadır. Burada yaşayan soydaşlarımızın bazı sıkıntıları olduğu bilinmektedir. Fakat şunu da hatırlatalım ki, Uygur Özerk Bölgesinden bize gelen bütün bilgiler Batı kaynaklıdır! O nedenle, aslâ güvenilir değildir. Nitekim, ‘Çin Uygur Türklerini katlediyor, dinlerini yaşamalarını yasaklıyor’ haberlerinin de, Amerika kaynaklı yalan haberler olduğu meydana çıktı! Fakat bu yalan haberlere  inananlar sokaklara dökülerek  ‘Çin’li düşmanları’  avlamaya kalktılar!
Saddam’ın su borularını bizim basının, ‘Irak’ın Türkiye’yi vuracak Cehennem Topları’ diye yayınladığını hatırlatırız!  ‘Irak’ın elinde kimyasal silâh var’ yalanının, Irak’a müdahalenin gerekçesi olarak kullanıldığını ve bu yüzden Müslüman Irak halkının çektiği acıları nasıl unuturuz? Düşününüz ki, böyle yalanlarla Müslüman bir ülke perişan edildi ve Irak, h          âlâ daha istikrara kavuşabilmiş değil!
ABD Dışişleri Bakanı Powel, Irak  operasyonu için, yıllar sonra ‘yaptıklarımızdan ötürü utanıyorum’ diyerek günah çıkarmıştı!
Emperyalizmden bu kadar çekmiş bir milletin emperyalizme bu kadar teslim olması gerçekten çok hazin! Atatürkçüyüm, Milliyetçiyim diyenler ve özellikle ‘Yeni Osmanlıcılık’ iddiasında olanlar, Osmanlı’nın Batı’dan neler çektiğini; Balkanları, Trablusgarp’ı, 12 Ada’yı, Girit’i, Kıbrıs’ı ve Musul’u bizden nasıl koparıp aldıklarını ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dehası sayesinde, bu kutsal vatan topraklarında nasıl tutunabildiğimizi iyi öğrenmelidirler. Bugün önümüzdeki  ‘Kürt Meselesi’, Atatürk’ten sonra devletimizin içine düşürüldüğü zaafın bir sonucudur. Organizatörü de, Batı’dır!
Eğer aklımızı başımıza almazsak, hâlâ daha bu Etki Ajanlarının yalanlarına inanarak, emperyalist devletlerin komplolarında figüran olursak, başımıza nelerin geleceğini ancak Allah bilir.
            Soğuk Harp Döneminde kafalarımız o kadar karıştırıldı ki, kim dost kim düşman hâlâ daha ayırt edemiyoruz. Bunun temel sebeplerinden biri, aydınlarımızın Batı hayranlığıdır. Bu hayranlık Osmanlı’dan bize miras kalmıştır. Padişah IIII. Selim Fransa hayranıydı.  Fransa Kralı bu hayranlığı kullanarak, bizi Rusya ile savaştırmaya teşvik ederdi.  Napolyon Mısır’ı işgal edince bu İstanbul’da şok yaratmıştı! II. Mahmud ve Abdülmecid İngiltere hayranıydı. Abdülmecid İngiltere Büyükelçisi Lord Canning’i ‘Baba Dostu’ olarak kabul ederdi! Canning, Türkiye’de tam 50 yıl görev yaptı. 1838 yılındaki, Osmanlıyı bir yarı sömürgeye dönüştürecek olan o meşhur Baltalimanı Serbest Ticaret Antlaşması’nı imzalatmayı bu adam başarmıştı!
II.  Abdülhamid, İngiliz etkinliğine son vermiş; Almanya ve Rusya ile dengeli ilişkiler kurmuştur. Atatürk’ün dış siyasetinde de Rusya ile dostluğa büyük önem verilmiştir. Soğuk Harp Döneminde, Batı ile kurulan İttifakın ve Rusya ile sürdürülen düşmanlık siyasetinin nelere mal olduğu ne yazık ki, hâlâ daha idrak edilememiştir.
            Yıllarca bizi sömüren Batı olduğu hâlde; Batı’nın, Ülke Ekonomisine el koymak ve Vatan Topraklarını parçalamak plânları bilindiği hâlde,  bu millete sürekli olarak Rus düşmanlığı şırınga edilmiştir!
            Batı ile ittifak bize nelere mal olmadı ki? 1980’den sonra borç faizleri ve anapara ödemelerimizin bir trilyon dolar olduğunu ve hâlâ daha 500 milyar dolara yakın bir borcumuzun bulunduğu hatırlatırız!  Fakat öyle müthiş bir zihin kontrolü altındayız ki, bunu sorgulamamız bile engelleniyor!
            Eğer Atatürk döneminde olduğu gibi, Batı ile de Rusya ile de, karşılıklı çıkara dayalı  ilişkilerimizi sürdürmüş olsaydık; Soğuk Harp Dönemi’nde ABD’nin saflarına katılmayıp, NATO’ya girmeseydik; Kırım Türklüğü ve Orta Asya Türklüğü o sıkıntıları çeker miydi?
            Rusya ile iyi ilişkilerimiz olsaydı, Ermenistan Karabağ’ı işgale cesaret edebilir miydi? Rusya buna müsaade eder miydi? Aynı şey günümüz için de geçerlidir. Türkiye daha bağımsız bir dış siyaset takip edebilse, Çin’le ve Avrasya ile daha sıcak ilişkiler kurmuş olsa,  bu durum Uygur Türklerinin hayatında olumlu gelişmeler meydana getirmez mi?
            Milletimize bunu anlatmalıyız. Etki Ajanları işte bunu önlemeye çalışıyorlar!

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

12345678