Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
blank
İsmail Şefik AYDIN

BİR TÜRKÜ VE ŞARKI ŞÖLENİ !

Geçen hafta, Salı ve Cumartesi geceleri Giresun Üniversitesi’nde iki konser seyrettik. İlk konser Giresun Müzik Dostları Derneği’nin Türkü gecesiydi. Dinlediğimiz türkülerin tadına doyamadık. Şef Aytekin Bey, saz heyeti, koro ve solo yapan sanatçılar gerçekten muhteşemdi. Cumartesi gecesi de, Giresun Musikî Cemiyeti’nin düzenlediği Türk Sanat Müziği konserindeydik. Şef Muammer Usta, saz heyeti, koro ve sololar mükemmeldi. Bu konseri, keman sanatçısı, değerli arkadaşımız, rahmetli Kadir Yalçın Akbulut anısına düzenleyerek gerçekten büyük bir kadirbilirlik göstermişler. Rahmetli ile Ticaret Lisesinde birlikte okumuştuk; arkadaştık. Resim öğretmenimiz Zekâi Akbulut’un oğluydu, Zekâi Bey aynı zamanda Türk Sanat Müziği hayranıydı. 1959 yılında onun kurduğu Musikî Cemiyetine ben de devam etmiştim. Hattâ bir ara Sabri Hoca’dan, müzik dersi bile almıştım. Musikî hocamız Göreleli Sabri Hoca ve kardeşi Nazmi Hoca zannederim Giresun lisesinde müzik öğretmeniydiler; çok iyi keman ve ud çalarlardı. Her ikisi de rahmetli oldular. O yıllarda Musikî Cemiyeti Tepe Sokağında bir binanın birinci katındaydı. Sonra Hacıhüseyin Camisinin yanında tek katlı eski bir evde yıllarca faaliyet gösterdi. Bu binada ne güzel koro çalışmaları yapardık. Zekâi Bey Hocamız Musikî Cemiyeti’ne büyük emek vermişti. Çok Beyefendi, çok düzgün bir insandı. Ağzından bir kere bile kaba bir söz işitmedim. Kendisini ve oğlu sevgili arkadaşımız Kadri Yalçın Akbulut’u sevgi ile yad ediyor; rahmetler diliyorum.
Bâki kalan kubbede hoş bir sada imiş! İyiler hep hayırla hatırlanır. Onları da işte böyle sevgi ile yad ediyoruz. Ne mutlu sevgi ile yad edilecek güzel işler yapanlara. Zaten kutsal kitabımızın emri de bu değil midir? Bize âyetlerde buyrulan iyi ve güzel işler yapmak değil midir? Beyyine Suresi 7. âyet “İnanan ve iyi ve yararlı işler yapanlar var ya, işte onlar insanların en iyileridir” diyor. Buna benzer daha birçok âyet var!
Mülk Suresi âyet 2 “O hanginizin amelce daha iyi olduğunu sınamak için ölümü ve hayatı yarattı” diyor. Yani, dünya hayatı iyi ve düzgün işler yapmamız için bir vesile!
‘Müzik Şöleni üzerine yazılan bu yazıda, dinden söz etmenin yeri ne?’ diye düşünebilirsiniz. Fakat resmi, heykeli, eğlenmeyi hattâ gülmeyi bile ‘yasak’ kapsamına sokan; İslâmiyet’le ilgisi olmayan yobaz kafasının bu millete nelere mal olduğunu da bilmek durumundayız. Dinimiz bizi güzel işler yapmaya ve ahlâklı olmaya yönlendiriyor; dünya nimetlerine sırt çevirmeye değil.
Sanatçıların, ruh dünyamızın gelişmesinde, olgunlaşmasında, insanlaşmamızda büyük katkıları vardır. Dinimiz de bize, insanlaşmamızı, insanlık yolunda olmamızı buyuruyor. Sanat da insanlaşmamızın bir yoludur Fakat o sanat taklit değil, kendi ürünümüz olmalıdır. Tabiî ki, dünyayı takip edeceğiz fakat dünyadan öğrendiklerimizi olduğu gibi taklit etmeyecek, kendi sentezimizi yapacağız. Yoksa kimliğimizi kaybederiz. Ne yazık ki, Atatürk’ten sonra yaşadığımız yozlaşma, bu millete, Batı kültürünü özümseyerek ‘başkalaşmayı’ yani kimliksizleşmeyi ‘Çağdaşlaşmak’ olarak benimsetmiştir. Türkiye bu suretle, Batı Kültür Emperyalizmine teslim edilmiştir. Müziğimizde yaşanan yozlaşmada da bunun derin etkilerini görmekteyiz.
Alev Alatlı’nın “Aydınlanma Değil Merhamet” isimli kitabında, dünyayı sarsan Beatle grubunun (İngiliz müzik grubu) bile, bir küresel organizasyon olduğunu okumuştuk. Amaç; dünya gençliğini müzikle kontrol etmek!
Kendi özgün müziğimizin önemini görüyor musunuz? Evet; medya, profesyonel spor ve müzik günümüzde, emperyalizmin zihin kontrol yöntemlerinin en etkili araçları olarak kullanılıyor! Ülkemizde de, gençlerimiz arasında da oldukça yaygın olan Batı’nın yeni tarz müziğinin, insan zihnindeki etkileri hakkında Muhtar Şahanov’un ‘Uygarlığın Yanılgısı’ isimli eserinde bir nevropsikologdan aktardığı şu tespitler, konunun önemini gözler önüne seriyor: “İnsanın bilinçaltı; gürültü, ritim ve saldırgan sesleri, renk bakımından zenginleştirilmiş hipno-renk etkilerini, herhangi bir sanatla karşılaştırma yapılamayacak kadar büyük ve inanılmaz bir hızla benimsiyor. Bu tahriklerle manevî zekâ köreliyor, bilinçaltı ve tanımayı sağlayan genetik program bozuluyor!”
Türk Milletine seyrettirilen filmlere ve TV dizilerine dikkat ediniz; bir tekinde bile bir Türk ailesinin gerçek hayatından kesitler bulamazsınız! Gençlere dayatılan, sadece gürültü ve ritim şeklindeki müzik ile gençlerimizin ruh dünyaları köreltiliyor. Gençler arasında alkol ve uyuşturucu kullanımı da büyük bir hızla yayılıyor.
İnanınız her şey bir plâna göre yürümektedir. 1950’lerin başında CIA Başkanı Alen Dulles bakınız ne buyurmuş: “Yapabileceğimiz her şeyi yaparız, bütün maddî gücümüzü iftiralar ve insanları aldatmak için kullanırız. Topraklarına kaos ekerek onların inandıkları değerleri bozarız. İnsan bilincine seks, şiddet, sadizm ve ihânet aşılayacak her türlü ahlâksızlığı teşvik eden sanatçıları destekleyecek ve onları yetiştireceğiz. Doğruluk ve dürüstlük alay edilen kavramlar olacak. Alkolizm ve uyuşturucu bağımlılığı, şiddet ve ihânet, halklar arasında düşmanlık, bütün bunları dikkatle ve gizlice işleyeceğiz. İnsanlarla çocukluklarından itibaren ilgilenmeliyiz. Esas olarak gençliğin üzerinde yoğunlaşmalı, gençliği ayartmalı ve bozmalıyız. Onları çıkarcı, sıradan ve kozmopolit tipler hâline getirmeliyiz!”
Gençlerimizin zengin bir ruh dünyasına ve yaratıcılığa sahip olmalarını istiyorsak, onları mutlaka, Kültür Emperyalizminin yıkıcı etkilerinden kurtarmamız gerektiğini idrak etmemiz gerekir. İşte burada Millî Kültürümüzün öğrenilmesi ve benimsenmesi meselesi karşımıza çıkıyor. Kendi özgün müziğimiz, yani Türk Sanat Müziğimiz ve Türkülerimiz de bu millî kültürün en önemli araçları arasındadır.
Biz, bu iki güzel konseri de bu bakımdan çok değerli bir çalışma olarak görüyoruz. Bu konserlere büyük emek veren çok değerli sanatçılarımız! İyi ki varsınız. Hepinizle iftihar ettik. Gerek korodaki değerli sanatçılar, gerek saz heyeti ve gerekse solo sanatçıları gerçekten çok üstün bir kapasite sergilediler.
Yahya Kemal Beyatlı, büyük tambur ustamız Necdet Yaşar’ı ilk defa dinlerken, derin bir huşuya kapılır ve gözlerini kapatır. Parçanın icra edilmesinden sonra, gözlerini aralayan Yahya Kemal’in dudaklarından şu sözler dökülür: “Delikanlı, yağlı güreşte pehlivanlar önce bir ense ile başlayıp yavaş yavaş elense çekerler. İtişip kakışırlar ki, asıl oyunlarına girmeden önce birbirlerini ölçüp tartmış olsunlar. Yâ Hu! Sen bir dalış daldın ki, bizi kündeden aşırdın!”
Doğrusunu söylemek gerekirse, benzer duyguları biz de yaşadık. Biz de bu konserlerde, kendimizi âdeta, gürül gürül akan bir müzik pınarının içinde bulduk. Çok değerli ve gerçekten çok yetenekli sanatçılarımız, iki buçuk saat boyunca, büyük bir başarı ile icra ettikleri, Türk Sanat Müziğimizin ve Türkülerimizin o sihirli nağmeleriyle ruhlarımızı bir güzel yunup yıkadılar; arındık.
Umarım bu fedâkar çabalar ülke genelinde yaygınlaşır da, şu yoz müzik işkencesinden de bu millet kurtulur. Keşke gençler bu kültürü tanısalar. Fakat bu gayretler, bu fedakâr çabalar mutlaka gençlerin de dikkatlerini çekecektir. Önce buralı olmadan hiçbir şey olamayacaklarını onlar da bir gün anlayacaklardır. Önemli olan bu değerleri yaşatmak ve nesilden nesile aktarmaktır. Değerli sanatçılarımızın işte böyle önemli bir misyonları da var.
Başta her iki derneğimizin değerli başkanları olmak üzere, bize bu eşsiz müzik şölenini yaşatan bütün sanatçılara ve emeği geçenlere sonsuz teşekkürler.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

12345678