Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
blank
İsmail Şefik AYDIN

SURİYE’NİN BÖLÜNMESİNE HİZMET ETMEYELİM (3)

Suriye’de meydana gelen vahim tabloda ‘hamdolsun’ bizim de büyük katkımız var. Hâlbuki, daha önce de hatırlattığımız gibi, Suriye ile kurulan yakın dostluk ilişkilerini sürdürmeyi başarabilseydik, bunun hem ülkemiz için hem Suriye için çok yararlı sonuçlar vereceği muhakkaktı. O yıllarda iki ülke vatandaşları karşılıklı olarak, günübirlik seyahat etmekteydiler. Türkiye ile gelişen ilişkilerinin, süreç içinde, Suriye’yi daha da demokratikleştirmesi bekleniyordu. Fakat, Amerika’nın Arap Baharı Projesi’nin devreye girmesiyle ve bizim de Amerika’nın yanında yer almamızla her şey alt üst oldu.
24 Mart günü, KRT televizyonu’nda, Suriyeli muhaliflere çok yakın bir isim olan İslâm Özkan’ın Suriye konusundaki açıklamalarından şunları not etmişiz:
Esad güçleriyle savaşan Suriyeli muhaliflerden yaralananlar İsrail hastanelerinde tedavi ediliyor!
Suriye’de temiz bir taraf yok.
Ayaklanmaların ilk günlerinde Dera’da muhalifler 120 polisi kafalarını keserek öldürdüler. Hâlbuki, muhaliflerin İstanbul’da yapılan toplantılarında şu üç konuda kesin karar alınmıştı:
l. Şiddete başvurulmayacak!
2. Mezhepçilik yapılmayacak!
3. Uluslararası güçlerle ilişki kurulmayacak!
Bunların üçüne de uyulmadı!
Muhalifler ilkesiz hareket ettiler!
Amerika’nın Şam Büyükelçisi Robert Ford, muhaliflerin yaptığı gösterilere ilk gününden itibaren katıldı. Muhaliflere destek verdi. Suriye halkı, muhalefetin tutarsızlığını gördüğü için büyük ölçüde destek vermedi. Muhalefetin tavrını gören halk da zamanla Esad’ın yanında yer aldı.”
Bunları, bir Esad yandaşı değil, Suriyeli muhaliflerin İstanbul’daki toplantılarına katılan, alınan kararları Türk gazetecilerine tercüme eden bir muhalif yazar söylüyor! Görüldüğü gibi, Suriye Muhalefeti de sütten çıkmış ak kaşık değilmiş! Fakat iktidar ve yandaş medya inatla, ‘Katil Esed’ diyerek Suriye Devleti’ne saldırmayı sürdürüyor!
Geçenlerde yine KRT’de, Suriye kökenli bir gazeteci olan Hüsnü Mahalli’yi dinlemiştik. Hatırlatmak isteriz ki, Hüsnü Mahalli, iktidara çok yakın bir yayın organı olan Yenişafak gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül’le birlikte TV NET televizyonunda, bölge ve dünya sorunlarını tartışan sürekli bir program yapıyordu. Ancak Suriye olaylarından sonra bu program bitirildi. Çünkü Hüsnü Mahalli, Suriye politikamızın doğru olmadığını söylüyor; yandaş medyanın yazarları gibi konuşmuyordu!
Hüsnü Mahalli de İslâm Özkan’ın açıklamalarını doğruluyor!
Yine, okurlarımız hatırlayacaklardır. Suriye kökenli bir yazar olan Fehim Taştekin’in “Suriye” isimli bir kitabını okuduktan sonra, Suriye’deki hadiselerin iç yüzü hakkında bir seri yazı yazarak; Suriye olaylarının nedenini anlamamıza yardımcı olacak bazı alıntılar yapmıştık. Önemli bulduğumuz bir alıntıyı tekrar hatırlatalım:
15 Nisan 2012’de Fehim Taştekin, bir mülâkat yapmak için Amman Büyükelçiliğimize gider. Büyükelçimize, Suriye’deki olaylar, Ürdün ve bölgedeki gidişatla ilgili görüşlerini sorar. Büyükelçi, Suriye dosyasının taşıdığı bölgesel riskleri ve Orta Doğu’nun gerçek dinamiklerini hafife alan Ankara’nın yaklaşımlarından dolayı ziyadesiyle endişelidir. Elçiliklerden gelen uyarıları dikkate almayan, ‘second track’ diplomasisiyle iş gören; yani, gayriresmî sivil unsurlarla çalışan, bagajında ideolojik angajmanlar bulunduran ve büyük iddialar eşliğinde etki alanını genişletmeye bu kadar hevesli olmasına rağmen, bölgeyi tanımayan hükümetin hızla duvara çarpacağını anlatır!
Ne yazık ki, Büyükelçimizin endişeleri aynen gerçekleşmiştir.
2011’den bu yana süren iç savaş, Suriye halkının, Suriye’yi ‘Din Devleti’ yapmak isteyen Selefî dincileri gerçek yüzleriyle tanımalarını da sağladı. Bunların, demokratik bir Suriye kurmalarının söz konusu olmadığını Suriye halkının çok geniş bir kesimi, yaşadığı büyük acılardan sonra gördü. Şimdi, bu Selefî Dincilerin yönetiminde daha özgür ve mutlu olacaklarını tahayyül ederek Suriye Devleti’ne karşı ayaklanan Suriyelilerin bile büyük bir çoğunluğu bunların peşine takıldıklarından ötürü pişmanlar!
Suriye Devleti uzun bir mücadeleden sonra Guta bölgesini bu terörist muhaliflerden temizlemeyi başardı. Fakat bu arada yapılan Algı Mühendisliği de unutulmamalıdır. Bizim Yandaş Medya, hangi akla hizmet bilinmez, Guta’daki Muhalif Teröristleri ‘Masum’; Suriye Devleti’ni ‘Terörist’ göstermek için doğrusu çok gayret etti! Şimdi bu teröristler Cerablus’ta bizim başımıza kaldı iyi mi! Tuhaf olan ise, Türkiye’nin Rusya ve Bölge Devletleriyle işbirliğinin önemini idrak eden bazı isimlerin bile, Suriye konusunda son derece katı bir tutum içinde olmalarıdır! Meselâ Yenişafak Genel Yayın Yönetmeni sayın İbrahim Karagül, bir yandan Batı’ya karşı Doğu Cephesi’nin zorunluluğundan söz ederken, diğer taraftan Esad düşmanlığını sürdürüyor! Suriye’siz bir Doğu Cephesi olur mu? Bu nasıl bir çelişkidir?
Yandaş Medyanın yayınlarından, Suriye’nin Kuzeyinde, Türkiye’nin vesayetinde bir ÖSO Devleti’nin arzu edildiği anlaşılıyor! Suriye’nin Kuzeyini kast ederek, bu topraklardaki 400 yıllık hâkimiyetimizden söz ediyorlar! Peki, bu gerçekçi midir? Bu anlayış, Suriye’yi bölmek isteyen Amerikan Emperyalizminin ve İsrail’in işine gelmez mi? Bir ÖSO Devleti yakın tarihimizin en önemli gelişmesi olan Türkiye-Rusya-İran işbirliğine gölge düşürmez mi?
Ne yazık ki, siyasetçilerimiz ve aydınlarımız Suriye ile işbirliğinin önemini kavramaktan oldukça uzaklar. Nitekim bir televizyonda, Doç. Hasan Basri Yalçın’ın Suriye ile uzlaşmaya karşı çıkan çok garip tutumunu şaşkınlıkla izlemiştik. Sayın Yalçın’ın, “Esad’a niye taviz verelim? Esad bunun karşılığında bize ne verebilir ki” sözlerini hatırlıyoruz! Suriye’nin Kuzeyinde IŞİD ve PYD’den ele geçirdiğimiz Suriye topraklarını Esad’a verirsek o bize bunun karşılığında ne verebilirmiş!
Ana Muhalefetin de Rusya ve Bölge Devletleriyle yakın işbirliği kurulmasına pek sıcak baktığı söylenemez. Fakat Saadet Partisi’nin bu konuya çok daha gerçekçi baktığını söyleyebiliriz. 31 Mart günü Ulusal Kanal’da Baki Özilhan’ın programında, Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı sayın Birol Aydın’ı dinlerken ‘işte Yerli ve Millî duruş böyle olur’ dedik. Sayın Aydın, Bölge Devletleriyle yakın işbirliğinin zorunluluğu ve önemi üzerinde durdu. Bundan büyük mutluluk duyduğumuzu belirtmeliyiz. Fabrika ayarlarından iyice uzaklaşan CHP’nin de, millî duruşa sahip bu partilerle işbirliği yaptığı takdirde daha gerçekçi bir çizgiye geleceğini umuyoruz.
NOT: CHP’nin 15 milletvekili desteğiyle İYİ Parti’nin Grup kurarak seçimlere katılmak hakkını elde etmesi İç Barışa hizmet eden çok önemli bir gelişmedir. CHP bu stratejik hamlesiyle, Cumhur İttifakına hiç beklemediği bir darbe indirmiştir. Siyasette her türlü bel altı vuruşu yapanların bu hamleyi ‘ahlâksızlık’ olarak nitelendirmelerinin hiçbir inandırıcılığı yoktur.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

12345678