Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
blank
İsmail Şefik AYDIN

SARIKAMIŞ FELÂKETİ (1)

Yaşadığımız günler Sarıkamış günleridir. O acı günler unutulabilir mi?  Tarihimizin bu büyük felâketinde, on binlerce Mehmetçik, tek kurşun atmadan donarak şehit olmuştu. Yüreğimizi dağlayan bir türküdür; “İbrişimin kozalağı, batsın Afşar kazaları… Sarıkamış’ta kırıldı, gonca gülün tazeleri…”

Şu dizeleri de unutmak mümkün mü: “Askeri kırdıran Enverî Paşa; kitlendi kapılar mekân ağladı!”

Kesinlikle, dışında kalmamız mümkün olan I. Dünya Harbi’ne  girdikten başka; bir de, askerlik tarihimizde başka bir örneği bulunmayan  çılgınca bir taarruzun sonunda, ‘gonca gülün tazeleri’,  yok yere, Sarıkamış’ta kırıldılar! Bundan tam 102 yıl önce, Enver Paşa, Kafkas Ordumuzun yok olmasına sebep oldu.

Bu yazı dizisinde, bu felâketin ana sebeplerini anlatmaya çalışacağız.

Doğan Avcıoğlu, “Millî Kurtuluş Tarihi” isimli dev eserinde, 18 Aralık’ta başlayan Sarıkamış harekâtı ve faciası hakkında şunları yazar:

“Başkomutan Enver, savaşa girer girmez, en şiddetli kışta yiyeceği, giyeceği ve cephanesi yetersiz bir ordu ile saldırıya geçer ve düşmanla ciddî bir savaş olmadan, yüz bin kişilik bir ordu açlık, soğuk ve hastalıktan on, on beş gün içinde yok olur. Bu çılgınlığı anlamak kolay değildir.”

Birinci Dünya Harbi generallerinden Ali İhsan Sabis’e göre, “Enver Paşa, Almanların çabuk zafer kazanacağı kanısındadır, hemen saldırıya geçip başarılar elde edemezsek, zaferden pay almanın güçleşeceğine inanmaktadır.” Saldırının, imkânsıza yakın güçlüğünü anlatan Liman Paşa’ya, Enver Paşa, “Her şeyin düşünüldüğünü, ileride Afganistan üzerinden Hindistan’a yürüneceği’ karşılığını verir!

Ruslara taarruz edilmesi görüşünde olan Enver Paşa, tedbirle hareket eden ve iyi bir strateji ustası olduğu bilinen askerî mektepten hocası olan,  Ordu Kumandanı Hasan İzzet Paşa’ya hitaben şu sözleri söyler:

“Hatalı hareket ettiniz. Muvaffak olamadınız. Rus ordusu burada imha edilmeliydi. Şimdi derhal harekete geçeceksiniz ve Rus ordusunu Sarıkamış cephesinde imha edeceksiniz!”

Enver Paşa bu sözleri, Ordu Kumandanını haşlayan sert bir hava içinde söyler. Ordu Komutanının cevabı daha da serttir: “Olmaz! Etrafı görüyorsunuz. Kış; kar başlamıştır. Bu şartlarda, bu mevsim içinde bir ordu hareketi iyi netice vermez. Kış şiddetini kaybetsin, yollar harekete müsait olsun, düşmanı imha edeceğim.”

Fakat Enver Paşa bu tecrübeli komutanını dinlemez. Hasan İzzet Paşa’yı, Ordu Kumandanlığından alır ve  Kumandayı kendisi üstlenir!

Enver Paşa’nın Ordu Komutanına şu sözleri de söylediği iddia edilir: “Eğer Hocam olmasaydınız, sizi idam ettirirdim” (Şevket Süreyya Aydemir, “Enver Paşa”, Cilt III, s. 130).

Hâlbuki, Hasan İzzet Paşa haklıdır. Erzurum cephesindeki Ordumuzun mevcudu 90.000; Rusların kuvvetleri ise toplam olarak 60.000 kişiydi. O kar-kışta saldırı savaşı yapmak imkânsızdı. Bahar ayları beklenseydi,  itaatkâr ve yüksek bir savaşçı ruha sahip olan bu Ordu iyi yönetildiği takdirde, Rusları sürüp atmak mümkündü.

İnatla, birbiri ardı sıra taarruz emirleri vererek Orduyu eriten Enver Paşa, nihayet her şeyin bittiğini anlar ve 10 Ocak 1915’te, Ordu Komutanlığını Hafız Hakkı Paşa’ya devrederek kara yoluyla, Ulukışla üzerinden İstanbul’a döner. Deniz yolu ile dönemez çünkü Karadeniz artık Rus donanmasının kontrolü altındadır!

Şevket Süreyya, “Tek Adam” kitabında şu dramatik bilgiye de yer vermiş:  “19 Aralık’ta elinde 40.000 asker olan Hafız Hakkı Paşa, elinin altında ancak 80 kişi kaldığını görünce karlar, tipiler altında bir ağacın dibine çöker ve  hıçkıra hıçkıra ağlar. Yanındaki kurmaya sözleri şundan ibarettir: ‘Her şey bitti!’ Fakat, disiplin son nefese kadar işler ve görülür ki, eğer bu ordu, macera duygularıyla değil de, askerlik sanatının gereklerine göre yönetilmiş olsaydı, başaramayacağı şey yoktu” (“Tek Adam”, Cilt, I. s. 244).

Doğan Avcıoğlu’nun belirttiğine göre, ‘daha hafif olsunlar ve kolay yürüyebilsinler diye, askerlerin çanta ve kaputları Erzurum’da bırakılmıştır.’ Ordu, her türlü geri hizmetten yoksun olarak, bir metreden yüksek karlar içinde, sıfır altında 20 derecede ilerlemeye başlar. Her iki  Kolordudaki (9. ve 10. Kolordu) askerlerin çoğu soğuktan donar. 10. Kolordu 40 bin mevcudundan ancak 3 bin askerle Allahuekber’in eteğine gelebilir. 3 Ocak’ta 10. Kolordu 1200 asker, 9. Kolordu ise 450 asker kuvvetindedir  (Avcıoğlu, “Millî Kurtuluş Tarihi!”, s. 930, 934)!

Şevket Süreyya Aydemir, Sarıkamış Harekâtı’nın yapılmasında, Almanların baskı ve şantajının etkili olduğunu yazar. Hâlbuki, o kış şartlarında yapılması gereken; Erzurum önünde bir savunma harbini kabul etmekti. Fakat, Enver Paşa, Köprüköy önündeki birlikleri teftiş eder ve derhal bir taarruz emreder. Bu taarruz fikri Yarbay Feldman’ındır. Alman  Branzar Paşa taarruzdan bahsederken, etrafını çeviren Türk subaylarına, “Büyük bir zaferle aramızda şu elimdeki kırbaç kadar mesafe var” şeklinde konuşur (“Tek Adam”, Cilt, I, s. 244).

Alman Askerî Heyeti, Enver Paşa ve Hafız Hakkı Bey’in katılımıyla, 16 Ağustos 1914’te  yapılan bir toplantıda, Almanlar bir an önce harbe girmemiz için bizi sıkıştırmış; hattâ tehdit etmişlerdi. Toplantıda Almanlar, “Rusların bozgununun yakın olduğunu” söyleyerek, ‘Türkler acele etmezlerse fırsatı kaçıracakları ve Rusya’nın taksiminde hisse alamayacakları’ uyarısını yapmışlardı” (“Enver Paşa”, cilt III, s. 110)!

Hâlbuki, bırakınız Rusya’dan bize toprak vermeyi; Almanların niyeti, harbi  kazandıkları takdirde Türkiye’yi bir sömürge yapmaktı! Nitekim, Almanlar 1918 yılında, Türk Ordularının Bakü’ya girmelerine  karşı çıkacak ve iki ordunun kuvvetleri bu yüzden çarpışacaktır!

Almanların bizi Ruslara taarruza teşvik etmelerinin asıl sebebi, Doğu cephesindeki Alman kuvvetlerinin üzerindeki Rus baskısını hafifletmek istemeleriydi.

Şevket Süreyya’nın belirttiğine göre, Enver Paşa, Erzurum’dan İstanbul’a döndüğünde, yapılan resmî açıklama tek cümle olarak şudur:         “Düşmana ağır bir darbe indirdik!” Bunun dışındaki neşriyat önlenmiştir (“Tek Adam”, Cilt, I. s. 245)!

Yarbay Mustafa Kemal bir görev almak için, Sofya’dan İstanbul’a geldiğinde, Enver Paşa da Erzurum’dan dönmüştür. Mustafa Kemal, önce kendisini ziyaret için makamına gider. Aralarında şu diyalog geçer:

-Biraz yoruldunuz. –Yok, o kadar değil. –Ne oldu? –Çarpıştık. O kadar!  Şimdiki vaziyet nedir? –Çok iyidir…” (“Tek Adam”, Cilt, I. s. 247)!

Ordu mahvolmuş; Enver Paşa, “Çok iyiyiz” diyor!

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

12345678