Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
blank
İsmail Şefik AYDIN

BU TOPRAKLARDA İŞGALCİYMİŞİZ! (2)

Batılıların bu topraklara “TÜRKİYE” demeleri sebepsiz değil. Çünkü Anadolu’da ve Orta Doğu’da, karşılarında Türk’ten başka bir güç yoktu! Orta Doğu bölgesindeki hâkimiyetimizi çok yanlış olarak Osmanlı ile başlatanlar var! “400 yıl bu coğrafyanın hâkimi bizdik” gibi ifadeler kullanılıyor ki, bu doğru değil. Bin küsur yıl bu coğrafyanın hâkim gücü bizdik! Abbasi Devleti’nin ordusundaki hâkim unsur Türklerdi. Bu ordunun Türk Komutanlarından Tulunoğlu Ahmet Bey Mısır’da 868 yılında bir Devlet kurdu. Onu bir başka Türk Devleti olan İhşidiler Devleti (Akşitler) takip etti. İran, Irak ve Anadolu’da hâkimiyet kuran Büyük Selçuklu Devleti ve sonrasında Anadolu Selçuklu Devleti. Şam’da Suriye Selçukluları ve Nurettin Zengi’nin kurucusu olduğu Zengiler Devleti. Zengiler Devletinin komutanlarından Selahattin Eyyubî’nin kurduğu Eyyubîler Devleti. Mısır ve Suriye’de Memlükler; onlardan 1517’de hâkimiyeti alan Osmanlılar ve Türkiye Cumhuriyeti hep Türk devletleridir.
Mardin, Diyarbakır ve çevresinde Selçuklu Komutanlarından Artuk Bey’in kurduğu Artuklu Devleti. Akkoyunlular, Karakoyunlular. Dulkadiroğulları, kuzeyde Mengücekoğulları, Danişmendoğulları ve daha nice Beylikler! Bunlar hep Türk Devlet ve Beylikleri.
Yunan tarihçisi Herodot ve başka birçok Batılı tarihçi bu coğrafyadaki Türk varlığının tarih öncesine kadar gittiğini ifade ediyor!
Doğu ve Güneydoğu’daki binlerce kasaba ve köy Oğuz oymaklarının isimlerini taşıyor. Bunlar Cumhuriyetin koyduğu isimler değil.
20. yüzyılın başındaki şu meşhur Sevr’e gelelim; karşımızda yine Türk var! Antlaşmanın giriş bölümünde, “Müttefik devletlerce, 30 Ekim 1919’da, TÜRKİYE’de bir ateşkes sağlanmış olduğunu göz önünde tutarak…” deniliyor ve Madde 27. 1’de, “TÜRKİYE’nin sınırları aşağıdaki gibi tespit edilecektir” diye devam ediliyor!
Sevr’i imzalayan İstanbul hükümeti kendini ‘OSMANLI’ olarak tanımlıyor fakat Batı bize ‘TÜRK ve TÜRKİYE’ diyor!
Lozan’ın 39. maddesi, “BÜTÜN TÜRK HALKI din farkı gözetilmeksizin yasalar önünde eşit olacaktır” hükmünü taşıyor!
Yani bu topraklarda yaşayanları ‘TÜRK’ olarak tanımlayan sadece Kemalistler değil! Peki, şu bizim Kürtçülere ne oluyor? Türkler işgalciymiş; Anayasadan Türk isim ve sıfatı çıkmalıymış!
İngiltere Başbakanı Llyod George, “Türkleri Balkanlardan sildik; Anadolu’dan da kovacağız” diyordu! Mustafa Kemal Paşa’dan ağızlarının payını aldılar. Emperyalist Batı’nın yapamadığını bu taşeron örgüt mü yapacak? Buna güçleri yeter mi?
Şunu herkes iyi bilsin ki, ne kadar taviz verilirse verilsin, bu millet ikna edilmedikçe, bu kutsal topraklarda bir Kürt Devleti kurulabilmesi mümkün değildir. Onun için, önce Türk Milletinin zihnen çökertilerek, bu hain senaryoyu kabule hazır bir hâle getirilmesi gerekiyor. Asimetrik psikolojik harekât tüm acımasızlığı ile ve kalleşçe işte bunu gerçekleştirmek için uygulanıyor. Hemen her akşam televizyon ekranlarında, bu alçaklığın örneklerini seyrediyoruz! Bu çirkinlikleri, bu pespayeliği millete ‘Demokrasinin Güzelliği’ diye yutturmaya çalışıyorlar.
Hiçbir Batılı ülke, özgürlük adına, böyle bölücülüklere, tarihlerine ve devlet kurucularına hakaret edilmesine izin vermez. Zaten o ülkelerin aydınları da böyle bir şeye aslâ tevessül etmez; edemez! Onların solcuları bile milliyetçidir; bizimkiler ise genellikle kozmopolittir! Doğrusu bizim demokrasimizin dünyada eşi benzeri yoktur!
Karen Fogg “Türklere tarihlerini unutturmak lâzım” demişti. Tarihini iyi bilen bir milleti kimler nasıl kandırabilir? Bizi bu topraklarda ‘İşgalci’ ve ‘Soykırımcı’ bir millet olarak gösteren bir sahte tarihi ‘Türk Tarihi’ diye önümüze koyup, buna inanmamızı; geçmişte yapmadığımız şeyleri yapmışız gibi kabullenmemizi ve bedel ödememizi istiyorlar!
‘Geçmişimizle yüzleşmek’ zırvası ile yapmak istedikleri budur. Bu bakımdan, her vatansever Türk aydınının görevi, gerçekleri bıkmadan usanmadan millete anlatmaktır.
Batıcı ve liberal bir Sivil Toplum Örgütü olan Açık Toplum Vakfı’nın 2014 yılı Eylül ayında, Türkiye’den kopartılmak istenen vatan topraklarında yaptığı “Türkiye’de Kimlikler, Kürt Sorunu ve Çözüm Süreci, Algılar ve Tutumlar” başlıklı araştırma şu çok çarpıcı sonuçları vermiş: Ana Dilim Türkçe diyenler yüzde 93! Türkçe dışında bir ana dilim var diyenler yüzde 6! Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşıyım diyenler yüzde 74! Türk Milletine mensubum diyenler yüzde 61!
Görüldüğü gibi Kürt kökenli vatandaşlarımızın çok büyük bir çoğunluğu devlete bağlı; Anadilde eğitim ve özerklik gibi bir meseleleri yok. Vatandaşın istediği huzur ve refah! Batılı ‘dostlarımız’ ise ‘Büyük Kürdistan’ın peşinde! Bizi Oslo’da, terör örgütü ile masaya oturtan onlar! Terörle mücadeleden vazgeçtik! Güneydoğu bölgemizde devletimiz sadece kamu binalarında var! Terör örgütü tek etkili ve yetkili güç hâline geldi! Bütün bu yaşadıklarımız Büyük Orta Doğu Projesi’nin uygulanmasından başka bir şey değil! 1991 yılındaki Irak harekâtıyla bu projeyi başlattılar. Bizim de büyük bir iştahla desteklediğimiz Suriye operasyonu da bu projenin bir parçasıdır!
Çözüm Süreci sonunda gelinen durumun vahameti bizzat devletin yetkili kurumları tarafından ortaya konulmaktadır. İçişleri Bakanlığı’nın “Kobani Raporu” adı altında hazırladığı bir raporda Çözüm Sürecinin bir Çözülme Sürecine doğru gittiği, bölgede devlete güven kalmadığı açıkça ifade edilmiş!
Abdullah Öcalan yakalandığında bitme noktasına gelen terör; AKP iktidarının hatalı siyaseti sebebiyle yeniden alevlendi. Bölücü örgüt ve yandaşlarında, kazanacakları duygusu yeniden güçlendi. Hâlbuki o zaman ‘Bu iş bitti artık’ diyorlardı.
Mersin’de bir barda türkü söyleyen sanatçı Sarp Öksüz’ün öldürülmesi hadisesini hatırlayan var mı? Kendisinden Kürtçe bir türkü okumasını isteyen Kürt iş adamına ‘o türküyü bilmiyorum’ deyince, o iş adamı sanatçıyı, tabanca ile vurarak öldürmüştü. Hatırlayan var mı? Eğer, Sarp Öksüz bir Kürt sanatçısı olsaydı, PKK yandaşlarının neler yapacağını herhâlde tahmin edersiniz. Bodrum’da Kürtçe türkü söylediği için protesto edilen Ahmet Kaya’ya o barda bulunan bazı Türk sanatçılar çatal-bıçak fırlatmışlardı. Sonra o sanatçılardan bazıları medyada estirilen terörden panikleyerek “Ben o sırada tuvaletteydim” mazeretinin arkasına sığınmıştı! Peki, o barda Ahmet Kaya’nın bırakınız öldürülmesini, silâhla yaralansaydı neler olurdu düşünebiliyor musunuz?
Türk bu ülkede bu kadar mı itibarsız; bu kadar mı sahipsiz?
Ey millet! Hiç düşünmez misin? Niçin ekranlar hep bölücülerin ve Türklük düşmanlarının emirlerine amâde?
Orta Doğu’nun en güçlü ordusu olan ordumuzun elini kolunu kimler tutuyor? Bu Şanlı Ordunun Kahraman Komutanlarını kimler yıllarca hapislerde süründürdü? Niçin Irak’ta Saddam’a, Libya’da Kaddafi’ye ve Suriye’de Esat’a karşı düzenlenen Haçlı Emperyalizminin kanlı saldırılarına destek verdik ve vermeye devam ediyoruz?
Batı, bizi ve IŞİD’i kullanarak PKK’nın Suriye kolu PYD’ye Kobani’de bir ‘Zafer’ kazandırdı. PKK artık terör örgütü olarak görülmüyor! Fransa Cumhurbaşkanı Hollande, sarayında Kobani’nin kadın ‘savaşçılarını’ ağırladı! BBC Kobani’deki Kürt gerillalarla çok uzun bir mülâkat yayınladı. Batı Türk’e niçin düşman Kürt’e niçin sevdalı? Bu gaflet uykusundan ne zaman uyanacağız?

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

12345678